Download S - Makina Mühendisleri Odası

Transcript
rust stain pas lekesi rust, detrimental bkz. detrimental rust rusted paslı, paslanmış rusty paslı ruthenium Ru sembolü ile bilinen, atom no:44 ve atom ağırlığı: 101.1 olan kimyasal element, rutenyum rutting tekerlek izinde oluklanma, (trafik altında, tekerleklerin çiğnediği şeritlerde oluşan boyuna çöküntüler) RV bkz. rotational viscometer resilience özünde sönüm özelliği olan lastik söndürücü veya sıkışmış bir yay gibi elastik bir malzemedeki depolanmış enerji ayrıca: esneme, esneme gücü, yaylanma RWIS bkz. road weather information system rymer rayma, burç rzeppa joint üniversal mafsal, her üç yönde hareket eden mafsal ‐S‐ S & S fiş ve piriz SHP şaft beygır‐gücü SL (a) uluslararası birim sistemi, bu sitemin temel birimleri: metre, kilogram, saniye, amper, kelvin ve mum (candeta) dır, (b) uluslar arası vida dişi sistemi SV savak veya kapama valfı SWG standart tel mastarı sabulosity kumluluk sabulous kumlu saddle tank engine üzerinde ve kazanın yanında su tankına sahip buharlı lokomotif saddle (a) makinanın kızak üzerinde kayan elemanı, (b) torna tezgahında revolver başlığı, torna punda başlığı ve çapraz kızağı taşıyan torna yatağını boyuna hareket ettiren kısım, (c) radyal matkapta dişli çarklar ile matkap milini taşıyan kayar plaka SAE (society of automotive engineers) sae amerikan standartı safe 1. emin, sağlam, emniyetli, güvenli 2. kasa safe against sliding kaymaya dayanıklı safe allowable load emniyetle taşınacak yük safe altitude emniyetli yükseklik safe bearing capacity güvenli taşıma gücü, müsaade edilen taşıma gücü değeri safe bearing value güvenli taşıma gücü değeri safe delivery sağlam teslim safe design load güvenli proje yükü safe fatigue life emniyetli yorulma ömrü safe fatigue life uygulanan sürekli yük altında uzvun kırılmasının söz konusu olmadığı zaman periodu safe pile load müsaade edilen kazık yükü, kabul edilen kazık yükü, emniyetli kazık yükü safe working load emniyetli işletme yükü safeguard koruma safekeeping saklama safeness emniyet, güven safety emniyet, güvenlik safety against failure kırılmaya karşı emniyet, kırılma güvenliği safety and shut‐off valve emniyet ve kapatma valfi safety arrangements emniyet düzenlemesi safety audit güvenlik kontrolü, güvenlik denetimi, güvenlik etüdü safety belt emniyet kemeri safety bolt emniyet cıvatası, emniyet vidası safety brake emniyet freni safety cartridge emniyet filtresi, birinci filtre safety chain emniyet zinciri safety circuit emniyet hattı safety circuit emniyet devresi safety cock emniyet musluğu, emniyet supabı safety coefficient emniyet katsayısı safety collar emniyet bileziği safety connection emniyet bağlantısı safety control emniyet kontrolü safety coupling sistemi fazla yüklemeden korumak için belirli bir torka göre hazırlanmış ve o torkun üzerinde yüklenme okluğu zaman kaymanın başladığı sürtünmeli kavrama safety curb yaya kaldırımı (köprüde) safety cut‐out otomatik emniyet şalteri safety cut‐out emniyet şalteri safety cut‐out (bkz. safety control) emniyet kontrol safety device emniyet cihazı safety device emniyet mekanizması safety engineer emniyet mühendisi safety factor güvenlik katsayısı, güvenlik sayısı, emniyet katsayısı, emniyet faktörü, güvenlik faktörü safety factor emniyet katsayısı safety factor emniyet katsayısı, emniyet faktörü safety fence korkuluk, bariyer, emniyet çiti safety fork emniyet maşası, emniyet çatalı safety fuse emniyetli tapa, sigorta safety gear paraşüt düzeni safety glass koruma camı, koruma gözlüğü, tripleks cam (taşlama tezgahlarında kullanılan kırıldığı zaman dağılmayan emniyet camı) safety glass dağılmaz cam, mikalı cam safety guard emniyet siperi safety handle emniyet kolu safety head emniyetli basınç sınırı safety head emniyet basıncı safety hoist (a) makaralı vinç, palanga (b) halatının geri kaçmasını önleryen emniyet mandalına sahip vinç, halattı vinç safety in operation işletme emniyeti safety knob emniyet düğmesi safety lever emniyet kilidi safety light emniyet lambası safety limit emniyet sınırı safety lock emniyet kilidi, emniyet tertibatı safety lock asma kilit safety margin emniyet payı safety margin güvenlik payı safety measures emniyet önlemleri safety nut kontra somunu safety pin 1. emniyet pimi 2. çengelli iğne safety post kenar dikmesi, kenar taşı, kurb taşı (yol platformunun sınırlarını ve yolun gidiş yönünü göstermek üzere yol kenarlarına belli aralıklarla yerleştirilen, genel olarak ışık yansıtan tesis) safety post and crash barrier washer kenar taşı ve korkuluk yıkayıcısı safety precautions emniyet önlemleri safety rail emniyet parmaklığı, korunma parmaklığı, otokorkuluk safety rail korkuluk safety reflectors kedi gözleri safety regulation emniyet talimatı safety relay emniyet rölesi safety requirements denge şartları, stabilite şartları, emniyet şartları safety roller bkz. roller, safety safety shield emniyet kalkanı, korunma kalkanı safety stop emniyet durdurma düzeneği safety stop kollar ve yaylardan oluşan, asansör halatının kopması anında dişli içersine kilit dili fırlatan ve asansör kızak şaftlarının her iki yanında kilit mandalına sahip olarak asansör kabininin düşmesine engel olan düzenek, emniyetli, durdurma düzeni safety strap emniyet kayışı safety switch emniyet şalteri safety switch güvenlik anahtarı safety valve emniyet vanası, emniyet ventili, emniyet supabı safety valve emniyet valfi safety valve emniyet valfı, emniyet sübabı, motorlarda veya makinalarda iç basıncın emniyet değerin üstüne çıkması durumunda buhar, hava veya diğer gazların kaçışına musade eden, makinaya monte edilmiş yay veya ağırlık (ölü ‐ağırlıklı) kontrollü valf, sübab safety wire emniyet teli, emniyet kablosu safety working stres emniyet çalışma gerilimi safety zone 1. emniyet bölgesi, yaya refüjü, yaya adası, durak adası, bekleme bölgesi (yolun üzerinde yayaların faydalanmasına ayrılmış ve özel işaretlerle her zaman görülür hale getirilmiş veya korunan ve işaretlenen bölge veya yer) 2. emniyet alanı (kontrol saatleri safety emniyet, güvenlik, selamet (a) kazaları veya hastalıkları önleme yöntemi, (b) silahların ve roketlerin kazaen ateşlenmesi, önleme kiliti ve kesme mekanizması safety‐valve lever bazı emniyet şubatlarında kullanılan ağırlık yüklü kol sag 1. bel verme, esneyip eğilme, sarkma, sarkma miktarı, sehim 2. açık düşey kurp, konveks düşey kurp, iç bükey düşey kurp, tekne (iki inişin birleşiminde oluşan çukurluk veya bir inişin, iniş yönünde daha yatık bir inişle birleşim yeri) sag bel verme sag in tape sehim, çekilen şerit metrede sarkma sag of span açıklık sarkması sagged bel vermiş, kendi ağırlığı ile eğilmiş (kiriş ve putreller gibi) sagging bel verme, üstyapının belverme şeklinde oturması sal tuz salammoniac nişadır tuzu, amonyum klorhidrat salary aylık, ücret sale satış sale indirimli satış sale in bulk toptan satış sale in bulk götürü satış sale/public müzayede satışı sales engineer satış mühendisi sales policy satış politikası sales price satış fiyatı sales promotion satış promosyonu sales sample satış örneği salesman satış elemanı, satıcı salience çıkıntı salient çıkıntılı salient point taç noktası salient pole çıkık kutup saliferous tuzlu salifiable tuzlandırılabilir, tuz yapacak hale konulabilir, tuz yapabilir salify tuz haline koymak, tuzlamak salify tuz haline getirmek salimeter tuzlu eriyiklerin kuvvetini belirleyen alet saline 1. birkaç çeşit maden tuzu, tuz; 2. tuzlu saline cavity maden tuzu katmanı salinity tuz oranı salinity tuzluluk salinometer tuzölçer salt tuz salt barn tuz deposu salt content tuz miktarı salt removal tuz giderme salt shelter tuz deposu, tuz sundurması salt solution tuzlu eriyik, tuz çözeltisi salt spreader tuz serpici, tuz serici saltish tuzluca saltpetre, saltpeter güherçile, potasyum nitrat salt‐sprayer tuz serici saltwater tuzlu su saltworks tuz tesisi salty tuzlu salubrious sıhhatli, sıhhate yarar, sıhhi salvage ıskarta etme, hurdaya çıkarma, kayıtlardan silme salvage yeniden kullanmak için kurtarma salvage value artık değer, hurda değeri salvage yard hurda alanı, hurda malzeme konulan alan salvaged hurda, ıskarta salvaged equipment hurda malzeme, kurtarılmış artık malzeme same aynı sample örnek, numune sample and hold action örnekle tut eylemi sample boring sondajla numune almak sample bottle numune şişesi, numune kavanozu sample card örnek kart sample design örneklem tasarımı sample drying numunenin kurutulması sample plans numune planlar sample point örneklem noktası sample shipping numune gönderme sample size numune miktarı, numunenin büyüklüğü, numune boyutu sample space örneklem uzayı sample splitter numune ayırıcı sample traffic survey örnekleme usulü ile trafik etüdü (toplam trafiğin ancak bir kısmının etüdü şeklinde yapılan trafik etüdü) sampled data transducer örneklenmiş dönüştürücü sampled signal örneklenmiş sinyal sampler numune alıcısı, numune alan alet sampler tube numune tüpü samples, carve out bkz. carve out samples sampling numune alma sampling örnekleme, örnek alma, numune alma (özelliklerinin araştırılması amacıyla bir malzemeden temsili bir miktarın alınması) sampling action örnekleme eylemi sampling distribution örnekleme dağılımı sampling disturbance numune alma sırasında numunenin örselenmesi sampling error örnekleme hatası sampling frequency örnekleme sıklığı sampling lattice örnekleme örgüsü sampling length her bir yüzey yapısını ölçmek için kullanılan seçilmiş profil uzunluğu sampling of undisturbed soil bozulmamış zeminden numune alma sampling plan örnekleme planı sampling spoon numune alma kaşığı, numune kaşığı, numune alıcı kaşık sampling test örneklemeli sınama sampling tube numune tüpü, ince çeperli numune alıcı tüp sampling with replacement yerine koyarak örnekleme sanction 1. izin, onay, onaylamak, tasdik etmek 2. müeyyide, yaptırım, zorlayıcı tedbir sand kumlamak, zımparalamak sand kum (tane boyutu sedimantolojik olarak 006‐2 mm arasında olan tortul malzemelerin genel adı) sand asphalt kum asfaltı (kum ile bir sıvı asfaltik maddenin mineral filler kapsayan veya kapsamayan karışımı) sand backfill kum dolgu, kum imla sand bag kum torbası sand bath kum banyosu sand blast kum püskürtme, basınçla kum püskürtme suretiyle temizleme sand blast machine kum püskürtme ve temizleme makinesi sand blasting kumlama sand blasting basınçlı kumla yüzey temizleme sand boil kum kaynaması sand box kum kutusu sand cement kum harcı sand cloth zımpara bezi sand content kum içeriği sand deposit kum deposu, kum tabakası, kum bandı sand dust kum tozu, kum unu sand embankment kum dolgu sand equivalent kum eşdeğeri sand equivalent test kum eşdeğeri deneyi sand fill kum dolgu sand filled cofferdam kumla doldurulmuş batardo (yapı kurulurken zemin suyunu çevirmek için yapılan iğreti set) sand filter kum filtresi sand fraction kum içeriği (toprağın 2 mm‐006 mm arasındaki taneciklerinin oluşturduğu fraksiyon) sand grains kum taneleri sand in a loose state gevşek haldeki kum, gevşek kum, gevşek olarak yığılmış kum sand inclusion kum cebi, kum merceği, kum ara bandı sand of varying grading değişik derecelenmiş kum sand paper zımpara kağıdı sand patch test kum yama deneyi (kaplamanın yüzey doku derinliğinin tespit edildiği deney) sand pile kum kazığı, düşey kum dreni sand pipe kum kaynaması sand pit kum ariyet ocağı, kum ocağı sand rebound kum sıçratma, kum fırlatma, çarpıp dağılan kum sand replacement density test sıkıştırılmış bir tabakada arazi yoğunluğunu tayin etmek için açılan çukurdan çıkan malzeme yerine kum doldurularak yapılan bir deney metodu sand sample kum numunesi sand sampler kum numune alıcısı sand screen kum eleği sand seal kum örtme tabakası (bir film halinde püskürtülen asfaltın üzerinin ince agrega ile örtülmesinden ibaret uygulama) sand specimen kum numunesi sand stratum kum tabakası, kum bandı sand tank patinaja karşı tekerlek önünü kumlama tankı sand trap kum kapanı sand trap kum tutucusu sand trap louver kum kapanı menfez sand‐blast finish taşlama (kum püskürtme ile beton yüzünü işleme) sand‐cast kumda döküm sander zımpara cihazı, zımpara çarkı sand‐gravel mixture kum‐çakıl karışımı sanding zımparalama sanding disc zımpara diski sand‐pap ağaç için zımpara kağıdı sandpaper zımpara kağıdı sandpaper disc zımpara diski sandpaper roll zımpara merdanesi sandpaper stone gre, kumtaşı sandpaper surface pürüzlü yol yüzeyi (yüzeyi boyut bakımından yaklaşık olarak 3/16 inç ten daha büyük olmayan ve yüzeyde çıkıntılar oluşturan keskin köşeli agrega tanelerinin varlığı ile karakterize edilen bir yol yüzeyi yapısı) sand pipe ray kumu borusu sandstone kumtaşı, gre (başlıca kuvars kum tanelerinin diğer minerallerle bir araya gelmesiyle oluşmuş bir kayaç) sandstone kumtaşı, kalker sand‐water mixture kum su karışımı sandwich construction konsolidasyonu hızlandırmak amacıyla ıslak killi bir malzemenin granüler geçirimli bir malzeme arasında kullanıldığı tabakalı bir dolgu inşaat metodu sandwich course uygulamalı kurs sandy kumlu, kuma benzer sandy clay kumlu kil sandy gravel kumlu çakıl sandy ground kumlu zemin sandy limestone kumlu kireçtaşı sandy loam kumlu lem(özlü harç, kuvvetli toprak) sandy silt kumlu silt, silisli silt sandy soil kumlu toprak sanitary hijyenik, sıhhi sanitary sıhhi tesisat sanitary sıhhi sanitary engineer sıhhi tesisat mühendisi sanitary installations sıhhi tesisat sanitary requirements hijyen şartları, sağlık şartları sanitary works sıhhi tesisat sanitation sıhhi tesisat sash cam çerçevesi, pencere çerçevesi sash kuşak sash bracing kuşak takviye sash window sürmeli pencere satellite uydu satellite communication system uydu iletişim dizgesi satellite computer uydu bilgisayar satellite earth station uydu yer istasyonu satellite exchange uydu santral satellite image uydu görüntüsü satellite navigation system uydu yöngüdüm sistemi satellite relay uydu bağlantı (rölesi) saturated air doymuş hava saturated clay sample suya doygun kil numunesi saturated ground suya doygun zemin, doygun toprak saturated magnet doygun mıknatıs saturated sample suya doyurulmuş numune saturated soil suya doygun zemin, suya doygun toprak saturated steam doymuş buhar saturated steam pressure doymuş buhar basıncı saturated surface‐dry doygun kuru yüzey saturated unit weight doygun birim hacim ağırlık saturation doyma saturation curve doygunluk eğrisi (sıfır hava boşluğuna sahip malzemenin kuru birim ağırlığı ile su içeriği arasındaki ilişkiyi gösteren eğri) saturation flow rate doymuş akım oranı (araçların kavşak yaklaşımını, varolan koşullarda yeşil ışık herzaman varmış gibi ve zaman kaybı gözlenmeden, araç/saat yeşil ışık zamanı veya araç/saat yeşil ışık/şerit cinsinden, geçmelerinin saatlik oranı) saturation headway ilerleyen dengeli sırada, sinyalize kavşaktan geçerken yolcu arabaları arasındaki, saniye cinsinden, ortalama aralık saturation line doygunluk çizgisi, sızıntı çizgisi saturation percentage doyma derecesi saturation point doyma noktası saturation point doygunluk noktası saturation pressure doygunluk basıncı saturation pressure doyma basıncı saturation temperature chart doyma sıcaklık tablosu saturation testing hacim sınaması saturn kurşun madeni saucer spring çanak yay save kurtarmak, korumak, biriktirmek, saklamak (bilgisayar) save as bilgisayarda yeni adla saklamak save as, to yeni adla saklamak save, to saklamak savings tasarruf savings account tasarruf hesabı savonius rotor savonius rüzgar türbini savonius wind turbine savonius rüzgar türbini saw testere, testere ile kesme saw biçmek, kesmek saw bıçkı saw testere, cerrah testeresi 8kemik cerrahisinde kullanılır) saw blade testere ağzı saw blade testere bıçağı, testere şeridi saw dust testere talaşı saw dust testere tozu saw dust surface asphalt asfaltlı testere talaşı satıhlar saw horse testere ile biçmek için sehpa saw retoother testere bileme makinesi, diş açma makinesi saw set bıçkı takımı saw sharpener testere bileme makinesi saw tooth testere dişi, testere dişi gibi saw, hack bkz. hack saw saw/buck bıçkı/çerçeveli saw/crosscut bıçkısı/kütük sawdust talaş, bıçkı tozu sawdust testere talaşı sawdust concrete agrega olarak talaşın kullanıldığı beton sawed timber hızarla biçilmiş kereste sawing testere ile kesme sawing biçme, kereste biçme sawmill hızarhane, kereste fabrikası sawtooth generator testere dalgası üreteci sawtooth pulse testere dişi darbesi sawtooth wave testere dişi dalgası sawtoothed kenarları testere gibi ince çıkıntılar gösteren, testere dişli saxifragant taşları eriten veya ezen say demek, söylemek scabbing yamalar halinde sökülme (agreganın, sathi kaplamadan yolun orijinal yüzeyini meydana çıkaracak şekilde yamalar halinde kaybolması) scabbled cement rubble masonry çimento harçlı kaba yonu kargir scaffold sehpa, basit iskele, yapı iskelesi scaffold iskele scaffold hoist askılı inşaat vinci scaffolding iskele, platform scaffolding bina iskelesi scaffolding chain yapı inşaat zinciri scalability ölçeklenirlik scalable architecture evrimli mimari, ölçeklenebilir mimari scalable coding ölçeklenir kodlama, hız ayarlı kodlama scalable network ölçeklenebilir ağ scalar sayıl, skalar scalar product içsel çarpım, sayıl çarpım scalar quantity sayıl büyüklük scale skala scale, 1. pul; 2. pul pul olmak, pul gibi kabuk bağlamak; 3. terazi gözü, kefe; 4. (çoğ.) terazi; 5. derece, mikyas, cetvel scale kantar scale ölçek, cetvel scale kazantaşı, skala, cetvel scale baskül scale pul scale skala, ölçek, terazi scale tartmak scale terazi gözü scale 1. ıskala, taksimat 2. tartı aleti, baskül, ölçü, ölçek 3. pul, dövülme esnasında madenin yüzünde oluşan pulcuklar 4. pullanmak, pul pul kabarma scale (f) ölçeklemek scale division ölçek böleyi scale error ölçek hatası scale factor ölçek çarpanı scale formation kazan taşı oluşumu scale interval ölçek böley değeri scale length ölçek boyu, ölçek uzunluğu scale mark ölçek işareti scale marking ölçek imleme scale numbering ölçek numaralandırma scale of a map harita ölçeği scale of forces kuvvetler ölçeği scale of photograph resim ölçeği scale of plotting değerlendirme ölçeği scale of the model model ölçeği scale off pul pul kaldırmak, pul pul kalkmak scale range ölçek erimi scale removal kazan taşının temizlenmesi scale space ölçek uzayı scale space filtering ölçek uzayında süzgeçleme scale, to ölçeklemek scaled pullanmış, pul pul kavlamış scale‐like particles pul şeklindeki parçacıklar scalene kenarları birbirine eşitlik göstermeyen üç köşeli şekil, bu nitelikte üçgen scales terazi scaling 1. pul pul kavlama, soyma 2. ölçüye vurma, tartma scaling ölçekleme scaling factor ölçekleme katsayısı; ölçek scalpriform keski şeklinde scaly 1. pullu, pul pul olan; 2. kabukları soyulan scan taramak scan a disk for viruses, to bir diskte virüs aramak scan line tarama çizgisi scandium skandiyum scandium sc sembolü ile bilinen, atom no: 21 ve atom ağırlığı: 44.96 olan kimyasal element, skandiyum scanner tarayıcı scanning tarama scanning beams tarayıcı ışınlar scanning device tarama aygıtı scanning electron microscobe taramalı elektron mikroskobu scanning frequency tarama sıklığı scanning rate tarama hızı scant az, kıt scant yetersiz scantling 1. kereste kalınlığı, ince uzun kereste 2. boyu iki metreden daha uzun olan taşlar scape sütun gövdesi scarce kıt scarf geçmeli ek yeri scarf geçmeli ek yeri yapmak scarifier tırmık, kazıcı scarifier kazıyıcı, riper scarifier arm kazıyıcı kolu, riper kolu scarifier tips kazıyıcı uçlar, tırnaklar scarify kazımak (sıkışmış malzemeyi çekilir tipte sivri uçlu tırmıklarla kazarak gevşetmek) scarifying kazıma (bir yolun veya doğal zeminin üst kısmının mekanik veya başka yollarla sistematik şekilde dağılması ve gevşetilmesi) scarp dikine kesmek scarp uçurum scatter dağılmak, yayılmak, dağıtmak scatter serpme scatter diagram saçılma çizeneği scatter of points noktaların dağılışı, noktaların dağıtılması scatter of results sonuçların dağılımı scatter, to saçılmak scattered dağınık scattered results dağınık sonuçlar scattering saçılım scattering loss saçılım kaybı (yitimi) scavenge süpürmek, temizlemek scavenging yanık gazları silindirden atmak için silindire hava verme scavenging port silindir temizleme havası deliği scavenging pump tahliye pompası, süpürme pompası scavenging pump silindiri temizleme hava pompası, tahliye pompası, süpürme pompası scavenging valve dengeleme valfı scenario senaryo scene görüntülenen alan, manzara scenery manzara scenic manzaralı scenic overlook manzara seyretme, manzara seyir yeri scenic points güzel manzaralı yerler schedule tarife, program schedule zaman çizelgesi schedule iş programı schedule iş programı yapmak schedule liste schedule tarife schedule of operations çalışma planı, iş ilerleme planı, tatbikat programı schedule of rates fiyat listesi schedule, to çizelgelemek scheduled maintenance programlı bakım scheduled oil sampling (sos) programlı yağ analizi scheduling zaman çizelgelemesi scheduling zamanlama scheduling iş programı yapma schema herhangi bir olayın ana hatlarını gösteren çizelge, şema, plan schematic 1. şema ile ilgili; 2. çizgisel olarak gösteren, şematik schematic diagram şematik diyagram schematize sistemli düzenlemek scheme planlamak scheme şema, plan schist kiltaşı, şist (değişik minerallerin ısı ve basınç etkisi ile yapraklar halinde dizilimi ile oluşmuş bir tür başkalaşım kayacı) schistasis yarılma, çatlak, çatlaklık çatlama schistosity dokusu yapraklı bir kayacın levhalar ya da ince yapraklar biçiminde ayrılabilmesi schistous rock şistik kayaç schweizerischer normenverein (snv) isviçre norm birliği science fen, ilim, bilim, bilgi science fiction bilim kurgu scientific fenni, ilmi, bilimsel scientific notation bilimsel gösterim (simgelem) scientific paper bildiri scientific paper bilimsel yayın scientific paper makale scientific research bilimsel araştırma scientist alim, bilgin, fen adamı, bilim adamı scintigram incelenen dokuda toplanan radyoaktif izotop’un çıkardığı gamma ışını taneciklerinin oluşturduğu görüntü, scan scintilla kıvılcım, zerre scintillate parıldamak scintillation radyoaktif maddelerden yüklü parçacıkların yayılması scintillation kıvılcım saçma, parıldama scintillation kırpışma scintillation counter parıltı sayacı scission bölme scissor makasla kesmek scissoring makaslama scissors makas scissor’s deformity yürüyüş sıraısnda bacaklar birbirleriyle kesişecek şekilde ileriye doğru atılır scissors junction dörtlü eğik kavşak, makas kavşak (iki yolun dar veya geniş bir açı ile kesişmesinden meydana gelen dörtlü kavşak) scissors lift yükleme platformu sclerometer sertlik ölçme cihazı sclerose 1. katılaşmak, sertleşmek; 2. katılaştırmak, sertleştirmek sclerosed katılaşmış, sertleşmiş sclerous katı, sert scoop kepçe, kepçelemek scoop wheel kepçeli çark, kovalı dolap, etrafına kovaların veya kepçelerin sabitlendiği ve su boşaltma amacı ile çalıştırılan çark scoop kepçe, büyük derin kürek scooping kepçeleme scooping tomruk toplama scooter motosiklet/skuter scope 1. hedef, amaç 2. faaliyet alanı, saha, alan 3. konu, kapsam, içerik scope, enclosure kapsam score sayı, skor score çizgi score sayı yapmak, skor yapmak score herhangi bir şey (test v.s.)’in durumunu veya sonucunu değerlendirmede ifade edilen sayı scoria maden cürufu scoria disposal cüruf temizleme scoriac cüruf yapılı scotch boiler iskoç tipi kazan scotch crank iskoç krankı, ortak piston kolu ve koç tarafından taşınan, kanalı kroşet içersinde çalışan sarkık (çıkıntılı) krank pimine mafsallı kare bloğu içeren, doğrudan tesirli pompalarda kullanılan krank scotch tape şeffaf bant scotch türbine iskoç türbini, baker firması tarafından geliştirilen düşey bir borudan su alan ve yatay eğri kanatlar üzerinde akan suyu dışarı veren su türbini scotch yoke mechanism krank piminin kayar elemandaki doğrusal kanalda hareket ettiği, sabit hızla dönen krankın kayar uzva basit harmonik hareket yaptırmak için kayar elemanırvkanal scotia bir cins korniş, direk başlığı scour ovarak temizlemek, su akıtarak temizlemek scour by water suyla oyulmak, suyla yıkanmak scour forecasts oyulmanın önceden tahmini scour investigation oyulmanın incelenmesi scour protection oyulma koruması scour sluice dipten boşaltma donanımı scour subsurface erosion oyulma, aşınma scour, internal bkz. internal scour scouring oyulma, sürüklenme scouring action oyulma etkisi scouring capability oyulma olanağı scouring device hareketli elek scouring device kum tutucusu scouring effect oyulma etkisi scouring reach erozyon bölgesi scouring reach derinleştirme bölgesi scourproof stratum oyulmaya dirençli tabaka scpc taşıyıcı başına bir kanal scragged springs zayıf yaylar, şekil 180 çarpılma esnasında yay kesitlerindeki gerilmeleri göstermektedir scragged spring zayıflatılmış yay scragging zayıflatma scragging machine (a)lmpulsiv kuvvet altında yay testi için kullanılan makine (b)kullanılmadan önce onların çalışma ömürlerini uzatmak için, yayları helezonların arasında boşluk kalmayacak şekilde sıkıştıran makine scramble a signal, to bir sinyali çırpma scrambler çırpıcı scrap hurda, döküntü, kırıntı, kırpıntı scrap ufalamak, kazımak scrap ıskarta scrap file karalama kütüğü scrap iron hurda demir scrap metal hurda maden scrape kazımak scraped sıyrılmış, kazılmış scraper herhangi bir yüzey üzerinde veya boşlukta toplanan maddeyi kazımada kullanılan alet, kazıyıcı araç, küret scraper 1. skreyper, kazıcı ve taşıyıcı makine 2. spatula, macun bıçağı scraper kazıma aleti scraper bowl skrayper kazanı scraper bucket kazıyıcı karotiyer scraper loader kazıcılı yükleyici scraper ring sıyırma segmanı scraper ring silici keçe, toz keçesi scraper ring içten yanmalı makinelerde piston ettegine yerleştirilmiş, silindir yüzeyindeki fazla yağı sıyırarak piston cidarındaki deliklerden hazneye gitmesini sağlayan ve böylece yağ sarfiyatını azaltan yağ segmanı scraper unit komple skreyper scraping kazıma, herhangi bir yüzey üzerinde veya boşlukta toplanan maddeyi kazıyıp çıkarma scraping plough sıyırıcı pulluk scrapper sıyırıcı scratch çizik scratch 1. tırmık, tırnak beresi; 2. hafif yara scratch kaşımak, tırmalamak scratch kazıntı, silinti, çizgi scratch 1. çizmek, karalamak, çizik 2. sivri uçlu bir şeyle çentik açmak scratch file çalışma kütüğü scratch file geçici kütük scratch hardness kazıma sertliği, bir katı maddenin diğer bir katı maddeyi veya diğer bir katı madde tarafından kazınması kabiliyetine göre hesaplanan mineral sertliği, diğer bir ölçüm elmas bir ucun belirti bir yük altında sertliği ölçülecek bir yüzey üzerinde çekilmesi scratchpad memory müsvedde bellek screak gıcırdamak screak gıcırtı scree yassı çakıl screed sıva mastar altlığı, çıta, lama screeding mastarlama, şaplama screeding finish yüzeyi düzeltmek veya ısı yalıtımı için yapılan özel harç tabakası screen perde screen n, &v, 1. paravana, perde, ekran; 2. muayene (tetkik) etmek; 3. bkz. screening screen ekran elek, süzgeç screen ekran; siper screen ızgara, kafes screen 1. süzmek, elemek, süzgeç, yuvarlak delikli elek (laboratuvarda, malzemeleri boyutlarına göre ayırmakta kullanılan açıklıkları yuvarlak bir elek) 2. ekran, perde, görüntü yüzeyi screen analysis elek analizi, elekle tane boyutu analizi screen capture ekran yakalama screen deck metal veya bezden elek teli screen efficiency ekran verimliliği screen grid ekran ızgarası screen image ekran görüntüsü screen number elek numarası screen opening elek deliği aralığı, elek deliği açıklığı screen printing ekranın basımı screen saver ekran koruyucu (bilgisayar) screen shaker elek sarsıcısı screen shot ekran resmi screen terminal ekranlı uçbirim screen tube perde duvar borusu screen, to elemeden geçirmek; ekranlamak screened cable ekranlı kablo screening eleme, elekte eleme, süzme screening araştırma, tarama screening and washing plant eleme ve yıkama makinesi screening machine elek makinesi screening plant elek tesisatı screenings kırılmış kum (konkasörde kırılan kaya veya taşın elekten geçen kısmı) screw gemi pervanesi screw cıvatalamak, vidalamak screw vida screw vida, vidalamak, vira etmek, döndürmek screw diş açmak screw auger vidalı burgu screw barrel vidalı namlu, manşon screw bolt vidalı cıvata screw cap vida kapağı screw chuck vidalı ayna screw chuck vidalı ayna, vidalı mengene gittikçe daralan vidalı ayna screw compressor vidalı kompresör screw compressor vidalı tapa screw compressor pozitif yer değiştirmeli dönel kompresör, gazı eksenel doğrultuda temas eden helisel dişler arasında, uygulanan kuvvet ile yavaş yavaş sıkıştırılmasını sağlayan kompresör screw connection vidalı bağlantı screw conveyor vidalı konveyör screw conveyor vidalı taşıyıcı screw coupling vidalı kavrama, vidalı bağlama, demiryolu vagonlarını birbirine bağlayan bağlantı boyunun uzun veya kısa olması istenmesine göre sağ ve sol yönlü çift vida dişine sahip bağlantı screw cutter’s gauge diş açma pafta mastarı screw cutting silindirik bir yüzey üzerinde diş açma işlemi screw die diş paftası, diş matrisi screw down vidalamak screw driver tornavida screw extractor cıvata çektiricisi, cıvata çıkarıcısı screw feed vidalı besleme, vidalı sürme screw feeder vidalı besleyici screw for adjustable breaker point platin ayar vidası screw gear helezoni dişli screw gearing (a) dişlerin şaft eksenine paralel olmadığı dişli sistemi (b) sonsuz dişli veya burma dişli çark sistemi ile güç iletme screw head vida başı screw hoist vidalı bocurgat, vidalı yük kaldırma düzeneği screw hole vida deliği screw hook vidalı kanca screw in vira etmek, vidalamak screw jack vidalı kriko, vida dişli kriko screw joint vidalı bağlantı screw lathe diş açma makinesi screw machines vida makinesi delik bir mil içersinden beslenen çubuklara diş açan makine screw mandrel çapraz mandrel screw on üzerine vira etmek, üzerine vidalamak screw out çevirerek çıkarma, vida veya cıvatayı çevirerek sökmek screw picket helezon demir kazık screw pile vidalı kazık screw pile vidalı direk bir ucunda helisel vida dişine sahip, döndürülerek yere dikilen direk screw pitch diş adımı, vida hatvesi screw pitch gauge katlanır, cep bıçağında olduğu gibi, her ağızda bir kaç diş mastarı taşıyan ve vidanın her bir santimetresindeki diş sayısını tespit eden mastar screw pitch bitişik diş formları üzerindeki karşılıklı noktalar arasındaki uzaklık, bu noktalar eksenin aynı tarafında ve eksene paralel ölçülür screw plate pafta, vida lokması, içersinde değişik boyutlarda paftalar bulunan ve diş açmak için kullanılan sert çelik plaka screw plug vidalı tapa screw press vidalı cendere, vidalı pres, kotlu pres, kollu mengene, savurma kollu mengene screw propeller pervane screw propeller uskur, pervane, helezon pervane screw puller ters kılavuz, cankurtaran, kırık cıvata ve vidaları çıkarma aleti screw pump dişli pompa screw rate 1. parmak (inch) uzunluktaki diş sayısı screw shackle vidalı kelepçe screw shackle vidalı germe aleti, vidalı kelepçe, vidalı kurbacık, vidalı gergi screw slotting cutters vida yarık açma freze bıçakları screw spanner vida anahtarı screw stock civata çeliği, vida çeliği screw surface vida yüzü, helezon yüzü screw switch vidalı anahtar screw take‐up vidalı gergi screw tap vida klavuzu screw terminal vidalı kutup tipi soket, vidalı kutup screw thread vida dişi screw thread dtameter vida dişi çapı screw thread milling döner freze bıçağı ile vida dişi açma screw thread vida dişi değişik tipte vida dişleri olup bunlar yapılarına göre değişik isimler alırlar screw together vida ile birleştirmek screw tool vida kalemi, vida dişi açma takımı screw worm chuck sonsuz vida dişi aynası screw (a) vida, burgu, (b) uskur, pervane screw/bendix bendiks vida screw‐and‐nut steering gear vida ve somunlu direksiyon mekanizması, vida ve somunlu direksiyon düzeneği direksiyon çubuğu alt ucunda bulunan kare vida dişli kısmın, askı kolu mili tarafından taşınan kısa kanallı kol içersinde kayan blok içersinde çalışan muyluya tespit edilmiş somun screw‐cutting lathe vida dişi açma tornası, üzerine klavuz vida ile kızak mesnedinin torna mili dönme hızına göre relativ değişik besleme hızlarına sahip olabilmesi için hız değişimini sağlayan dişli çark mekanizmasına sahip torna tezgahı bu tezgah değişik hatveye sahip dişli screw‐down stop and check valve akıştan bağımsız olarak diski kapalı pozisyonda tutan veya diskin yükselmesini sınırlayan mekanizmaya sahip çek valf screw‐down (stop) valve durdurma valfı yuvaya dik olan bir sap ve vida yardımı ile yuvaya oturtulan veya yuvadan (yastık) yukarı doğru kaldırılan diskli valf kol üzerindeki tahrik dişi içten veya dıştan açılarak başlığa tutturulmuştur angle valve, globe valve, needle valve, obli screwdriver tornavida screwdriver (flat) düz tornavida screwdriver (phillips) yıldız tornavida screwed vidalı, vida dişli, vidalanmak suretiyle sıkılmış, bükülmüş, burulmuş screwed joint vidalı bağlantı screwed tight vida gibi döndürülmek suretiyle sıkılmış screwed union dişli rakor screwing diş açma screwing machine vida torna tezgahı, vida dişi açma makinası tornaya pafta (lokma) tespit edilerek dişli açma işi screwing tackle torna kullanılmadan dişli açma takımı screw‐thıeaded gauge diş hatvesini ölçmek için değişik tip ve boyuttaki vida dişlerine uyacak şekilde değişik boyuttaki kertikleri taşıyan plakaların oluşturduğu mastar scribble karalamak scriber marka kalemi scrim donatı veya jeomembranlarda kullanılan, birim ağırlığı düşük, hafif dokuma, örgülü tip lif script el yazısı script senaryo scripting senaryo yazımı scrobiculate çukurları olan, çukurlu scrobiculus çukur scroll tomar scroll tomar yapmak scroll helis scroll helezoni kıvrım scroll kaydırmak scroll liste scroll bar ekran kaydırma çubuğu (bilgisayarda) scroll bar kaydırma çubuğu scroll box yukarı akıtma imleci scroll box kaydırma kutusu scroll by the windowful pencere dolusu kaydır scroll by the windowful pencere dolusu kaydırma scroll chuck çıkrıkçı aynası merkezlemeyi bozmadan çeneleri ileri sürmek için anahtar ile döndürülen plaka üzerindeki kalkık helezon ile çalışabilmesi için çeneleri kanallı, kendi kendini merkezleyen ayna scroll compressor scroll kompresör scroll gear helezon dişli, diş açıklık yüzleri helezon şeklinde olan ve böylece şafta gittikçe artan bir hareket kazandıran dişli scroll mode akmalı kip scroll saw testere/oyma şerit scroll‐case türbin salyangozu scrolling akma, akıtma scrolling terminal akmalı ekran scrub yıkamak scrub ovalamak scrub brush tahta fırçası scrubber gaz yıkama (temizleme) kulesi scrubber gaz yıkama scrubber tower baca gazı yıkayıcı kule scrubber oğucu, fırçalayıcı, temizleme makinesi, yıkama makinesi, gaz temizleyici, gaz katran ayırıcısı scrubber/wet gaz yıkama/yaş scruff ense scuffing çizik, kazıntı scuffing load wear test yük altında sürtünme testi (sbocle) scuffing wear iki yüzey arasında ileri geri sürtünmeden kaynaklanan, sürtünmeli aşınma scum köpük scum köpüklenmek scum köpük almak scupper suyu dışarı akıtan delik scurf baş kepeği, konak, kabuk scutiform kalkan şeklinde, kalkansı scuttle çatı penceresi scuttle ambar kapağı scuttle dash sürücü mahalli ile motor arasındaki bölme scyphoid kase şeklinde sea deniz sea boring deniz dibinde sondaj, deniz sondajı sea clutter denizden parazit yansıma sea freight deniz nakliyesi, deniz yoluyla taşıma ücreti sea level deniz seviyesi sea map deniz haritası sea mile deniz mili sea returns deniz yankısı sea salt deniz tuzu sea sand deniz kumu sea transport deniz nakliyesi sea trial deneme seferi (deniz motoru) sea water deniz suyu seal kapamak seal keçe, conta seal sızdırmazlık seal kapatmak seal mühür seal mühürlemek seal sızdırmaz yapmak, yapıştırmak seal sızdırrnazlık elemanı, keçe seal salmastra, keçe seal 1. mühür, damga, mühürlemek, damgalamak 2. temel kazık üstü betonu 3. sızdırmaz yapmak, tıkamak, contalamak, yağ kaçırmaz sızdırmaz duruma getirmek, su geçirmezliği sağlamak, keçe, yağ keçesi seal (duo cone) keçe (life time) ömür boyu seal (lip type) dudaklı keçe seal (o‐ring) keçe (lastik segman) seal air sızdırmazlık havası seal bore keçe deliği seal bushing sızdırmazlık kovanı seal coat yapıştırma tabakası, örtme tabakası (bir asfalt kaplamanın yüzey yapısını ıslah etmek ve suya karşı yalıtmak için kullanılan ince bir sathi kaplama) seal housing keçe yuvası seal kit conta takımı seal member keçe gövdesi seal off sızıntıyı kesmek seal off the pores boşlukları tıkamak seal plate sızdırmazlık plakası seal plate keçe plakası seal retainer yağ keçesi tespit segmanı seal ring salmastra halkası, yağ keçesi vazifesi gören segman, keçe bileziği seal set keçe takımı seal washer sızdırmazlık pulu seal/air conta/hava sızdırmaz seal/bellows contası/körük seal/pagoda contası/pagoda seal/under mühürlü sealant sızdırmazlık elemanı sealant sıvı conta sealed mühürlü, sızdırmaz sealed and lubricated track yağlı palet zinciri sealed beam atom farı sealed beam unit atom farı ünitesi sealed bearing kapaklı yatak, keçeli yatak sealed condensing unit hermetik kondenser ünitesi sealed envelope kapalı zarf, mühürlü zarf sealed system kapalı sistem sealed system sızdırmaz sistem sealed tube hava geçırmiyecek şekilde sızdırmaz elektron tübü sealed‐unit compressor hermetik kompresör sealer tıkama maddesi sealing sızdırmazlık sealing delik ve ufak çatlakları tıkama sealing “o” ring keçe halka bileziği sealing compound küçük aralıkları doldurup sızmaz hale getiren macun sealing compound sızdırmazlık bileşimi sealing compound salmastra sealing compound for curing kür maddesi (betonun kürü için kullanılan ve beton yüzeyinde örtü oluşturan madde) sealing cup keçe yuvası, piston köselesi sealing device sızdırmazlık cihazı sealing end sızdırmaz uç (kablo) sealing material mühürleme malzemesi, tıkama malzemesi sealing pin sızdırmazlık pimi sealing plate sızdırmazlık plakası sealing ring yağ keçesi vazifesi gören segman, keçe bileziği sealing ring sızdırmazlık halkası sealing washer keçe vazifesi gören rondela sealing wax mühür mumu seam kaynak dikişi seam 1. dikiş yeri, dikiş, derz; 2. yara nişanı seam birbirine dikmek seam 1. dikiş, iki tahtanın yan yana birleştiği çizgi, birleşme yeri, ek yeri 2. damar, ince tabaka 3. jeotekstillerde, iki veya daha fazla düzlemsel malzeme arasındaki bağlantı, ek seam allowance bağlantı, ek yeri toleransı (jeotekstillerde dokuma kenarı ile bağlantının yapıldığı en uç nokta arasındaki mesafe) seam assembly bağlantılı‐ekli kısım, ek yeri, dokumaların bağlanmasıyla elde edilen kısım seam dip katman eğimi seam efficiency ek yeri randımanı, ek yeri verimi (ekli jeotekstillerde, ek dayanımının jeotekstil dayanımına oranı) seam of silt ince silt tabakası, silt tabakası seam peel strength ek yeri sıyrılma dayanımı seam shear strength ek yeri kayma dayanımı seam weld dikiş kaynağı seam welding motor bloğu çatlaklarının dikiş kaynak suretiyle tamiri, dikiş halinde kaynak seam/series damar paketi seamless dikişsiz seamless pipe dikişsiz boru seamless tube dikişsiz boru seam‐rock interface damar‐katman ara yüzü sear emniyet tetiği search araştırma search aramak search araştırma yapmak search and replace bul ve değiştir search coil arama bobini search cycle arama çevrimi search direction arama yönü search engine arama mekanizması search key arama anahtarı search path arama yolu search word aranan sözcük search, seek aramak searchlight ışıldak, projektör season mevsim seasonal mevsimlik seasonal effect mevsimlik etki seasonal variation mevsimlik değişim seasonal/power station hidrolik santral/mevsimlik seat yatak seat oturma yüzeyi, koltuk seat yuva, koltuk seat 1. oturacak yer 2. supap başının oturduğu yuva, yay mesnedi, taban 3. tabla oturtmak, yerleştirmek, yuvaya alıştırmak seat adjustment koltuk ayarı seat angle yatak yuvası açısı seat back angle adjustment koltuk sırtı açısı ayarı seat belt emniyet kemeri seat bottom cushion angle adjustment koltuk oturma minderi ön kısmının ayarı seat capacity transit araçtaki koltuk sayısı, bir taşıtın oturma yeri kapasitesi seat face supap yuvası yüzeyi seat face (of a valve) sübab yatağı yüzü, sübab yuvası yüzü seat fore/aft adjustment koltuk ileri‐geri ayarı seat of the settlement oturma yeri seat regulator koltuk ayar kızağı seat surface değme veya dayanma yüzeyi seat tube sele borusu seat valve valf yatağı, supap yatağı, valf seddi seating oturacak yer seating ring yuva segmanı seating ring basma yatağının kendi kendini merkezlemesini sağlayan, merkez yatağı dışındaki küresel yüzeyli bilezik, yuva segmanı seawall sedde, deniz seddesi seaward landslide denize doğru heyelan seaworthy packing deniz seyahati yapmaya elverişli şekilde ambalajlanmış sebaceous 1. yağa ait; 2. yağ yapan secant kesen doğru secant sekant secant function sekant fonksiyonu secant modulus kriş modülü second 1. saniye 2. ikinci second and high shift rail hız kutusu ikinci ve üçüncü vites sürgü mili second component ikinci terim second degree curve ikinci dereceden eğri second degree equation ikinci dereceden denklem second gear hız kutusu ikinci vites dişlisi second hand ikinci el, kullanılmış second lane ikinci şerit (çok şeritli bir yolda, aynı yöndeki trafiğe ayrılmış şeritler, sağ birinci şeritten sola doğru ikinci şerit) second order derivate ikinci dereceden türev second order triangulation ikinci derece nirengi second speed gear hız kutusunun ikinci vites dişlisi second tap ikinci klavuz, konik klavuzdan sonra diş çekilen delikte tüm delik boyunca aynı çapta diş oluşturmak için çekilen ikinci klavuz secondary tali, ikinci derecede (ehemmiyet taşıyan) olan, ikinci gelen secondary ikincil, sekonder, tali, ikinci, ikinci derecede secondary air ikincil hava, sekonder hava secondary air sekonder hava secondary air pollutants ikincil hava kirleticiler (atmosferde bulunan birincil hava kirleticileriyle, atmosferdeki kimyasal maddelerin tepkimeye girmeleri sonucu oluşan hava kirleticileri) secondary beam tali kiriş secondary brake sekonder fren, sekonder devre, ikincil fren secondary circuit sekonder sarım devresi secondary coil sekonder devre sarımı secondary coil yardımcı serpantin secondary color sekonder renk, ikincil renk secondary compression sekonder konsolidasyon, ikinci derece konsolidasyon secondary condenser ikincil yoğuşturucu secondary consolidation ikincil konsolidasyon secondary control ikinci derece kontrol secondary coolant ikincil soğutucu madde secondary coolant ikinci dereceden soğutucu, tali soğutucu secondary creep ikincil akma, akmanın geriye dönmeyen kısmı secondary deformation tali deformasyon, ikinci derece deformasyonu secondary diagonal ikincil köşegen secondary drying ikincil kurutma secondary duct tali boru secondary effect ikincil etki secondary emission ikincil salım secondary energy input ikincil enerji girdisi secondary filter iç filtre, ikinci filtre secondary heating surface ikincil ısıtma yüzeyi secondary lead‐out sekonder sarım çıkış kablosu secondary lining ikincil kaplama secondary mineral ikincil mineral (esas minerallerin hava etkisi ile bozulması ile oluşmuş veya sonradan ana malzemenin içine yerleşmiş kristalin bileşik) secondary radiation ikincil ışıma secondary relay ikincil röle secondary road tali yol, yan yol secondary routes ikincil yollar secondary settlement ikinci derece oturma secondary signal face tali ışıklı cephe (kumanda edilen trafiğe oranla, esas ışıklı cephenin uzağında ve ters tarafında tesis edilen ışıklı cephe) secondary standard ikincil standart secondary state of stress ikincil gerilme durumu (yapılan kazı veya inşa sırasında kayadaki gerilme durumu) secondary stress tali gerilme secondary structure ikinci derecede yapı secondary system ikinci derece sistem, ikinci mertebe sistem, ikinci sistem secondary treatment ikincil arıtma (çökelmeden sonra, aktif çamur veya çürütme gibi biokimyasal işlemlerle endüstriyel ya da evsel atıksuların arıtılması) secondary waves s simgesi ile gösterilen ikincil deprem dalgaları, biçim değiştirme dalgaları, enine dalgalar, makaslama dalgaları secondary winding sekonder devre sarımı secondary condenser sekonder kondenser secondary coolant sekonder soğutucu madde secondary drying sekonder kurutma secondary heating surface sekonder ısıtma yüzeyi secret gizli secrete gizlemek secretly gizlice sectio 1. kesme; 2. kesit section 1. kesme; 2. kesit, sectio section kısım, bölüm section 1. kesit 2. bölge, parça, bölüm, kısım, kesim section break bölüm sonu section drawing kesit resmi section falling within urban development imarlı kesim section heading bölüm başlığı section heading, section title, chapter heading bölüm başlığı section line kesit çizgisi, sondaj hattı section maintenance yol kesimi bakımı section mark bölüm imi section mark, division mark bölüm imi section modulus kesit modülü section not falling into the urban development imarsız kesim section property bölüm özelliği section start bölüm başlangıcı section termination kesim sonlandırması section title bölüm başlığı section/cross kesit/dik section/drawing kesiti/resim sectional kesit sectional (s) bölüm, kesim, zon kesit sectional view kesit görünüşü sectionalising joint ayırma eki (kablo) sectioning bölümlere ayırmak sector 1. sektör, kesim 2. sektör dişlisi 3. daire dilimi sector daire dilimi, kısım, bölüm sector gear sektör dişlisi sector gears dilim dişli», dilim dişlisi düzeni dişli çarkın farklı eğrilik yarıçaplarındaki bölgelere ayrılması şeklinde olup, eş çalışan bu tip dilimli dişli çarklar ile bir çevrimde farklı hız oranlarına sahip hareket iletimi sağlanabilir sector shaft sektör mili sector, segment kesim sectorial kesici, keskin secure emin secure emniyet altına almak secure emniyetli secure 1. sağlam, güvenli, emniyetli 2. sağlamlaştırmak, sımsıkı kapamak, 3. elde etmek, sağlamak secure computer system güvenli bilgisayar sistemi securely emniyetli olarak securing nut emniyet somunu securing nut tespit somunu securing ring emniyet halkası securities menkul değer (taşınabilir nitelikte ekonomik değer ifade eden ve paraya çevrilmesi ya da parayla ifade edilmesi mümkün olan kıymetli evrak) security 1. emniyet, güvenlik, güvence 2. kefalet, rehin, emanet security administrator güvenlik yönetmeni security administrator güvenlik yöneticisi security analysis güvenlik analizi security audit trail güvenlik denetimi izi security breach güvenlik ihlali security classification güvenlik sınıflaması security configuration güvenlik düzenleşimi security copy; backup copy yedek kopya security filter güvenlik süzgeci security kernel güvenlik kabuğu security layer güvenlik katmanı security lock güvenlik kilidi security measure güvenlik önlemi security of data veri güvenliği security of information bilgi güvenliği security of supply temin güvenliği security officer güvenlik sorumlusu security policy güvenlik yönetimi security shell güvenlik kabuğu security strategy güvenlik stratejisi security violation güvenliği bozma sedan binek tipi otomobil sedan sedye, tahtıravan sediment çöküntü, rüsup, tortu, posa, sediman sediment tortu, çökel, çökelti, depo, sediman, tortul madde sediment supply sediman ilavesi, sediman taşınması sedimental tortulu sedimentary tortul veya çöküntülü sedimentary çökelti sedimentary basin çökelti havzası sedimentary clay tortul kil sedimentary depozit sediman tabakası, sediman deposu, tortul depo sedimentary rock tortul kayaç, yataklanmış kayaç (yerkabuğunda tortullaşma ile oluşmuş kayaçlara verilen genel ad) sedimentary soil tortul zemin sedimentation çökeltme, tortullaşma, depolanma, tortu, çöküntü, çökelme, (katıların yerçekimi nedeniyle çökelmesi doğal süreci; atık suyun işleme tabi tutulmasında, erozyon güçleri aracılığıyla parçacıkların ayrılması ve taşınması süreci) sedimentation çökelme sedimentation tortulaşma sedimentation çöktürme, posa veya rüsup birikmesi, sedimantasyon sedimentation analysis zeminin ıslak elek analizi, çöktürme deneyi, hidrometre deneyi sedimentation test tortu deneyi sedimentator sıvı içindeki tanecikleri dibe çöktürmede kullanılan alet, santrifüj, sedimantör sediments sedimanlar, katılar, sağlam malzeme, sağlam madde seeded area ekili alan seek, to aramak seep sızmak, sızdırmak, süzülmek, sızıntı halinde çıkmak, kaçak (oldukça geniş bir alandaki toprağı doymuş hale getiren yeraltı suyu) seep from sızmak, kaçmak seepage sızıntı seepage computation sızıntı hesabı seepage flow sızıntı akımı, sızıntı, yeraltı suyu akımı, su sızması seepage flow, three‐dimensional bkz. three‐dimensional seepage flow seepage force sızma kuvveti seepage line sızıntı çizgisi seepage losses sızıntı ile su kaybı, sızıntı kayıpları seepage pressure sızıntı basıncı seepage through a dike baraj içinde sızıntı, sedde içinde sızıntı seepage velocity sızma hızı, sızıntı hızı, sızıntı akımının gerçek hızı seepage water akan yeraltı suyu, sızıntı, sızan su seepage, resistant to bkz. resistant to seepage segment 1. kısım, kesim, parça, güzergah yatay elemanı, kısımlara bölmek (yatay güzergahın aliynman veya kurp kısımlarının herbiri) 2. halka, segman, bilezik segment bölmek, bölünmek, parçalamak segment bölüt segment parça, kısım, üye segment mark bölüt imi segment of a circle daire parçası segment teeth palet cer dişlileri segment teeth cer rimi segment, to bölütlendirmek segment/line doğru parçası segmental 1. segment veya segmentlerle ilgili; 2. segment’lerden oluşan; 3. segmentlere benzeyen; 4. segmentasyon şeklinde bölünme gösteren segmental gears (mutilated gears) çevresinde sürekli dişlere sahip olmayan dişli çark, bölgeli dişli çark segmental rack (segmental wheel) daire yayı dişli çubuğu, bir mile tersine çevrilebilen hareket veren daire yayı dişli çubuğu (daire yayı ‐krameyer dişli sistemi) segmental rollers dairesel hareketli dayanak parçası segmental vault dairesel kemer segmentation kesimleme segmentation birbirine az çok benzeyen parçalara ayrılma, bölümlenme, segmantasyon segmentation bölütleme, bölütlendirme segmented encoding law bölütlü nicemleme kuralı segmentum bölüm, parça segregate ayırmak segregation agrega parçalarının ayrılması, segregasyon segregation ayrılma, ayırma seism deprem, yer sarsıntısı seismal depremsel seismic sismik, depreme ait, yer sarsıntısı ile ilgili seismic belt sismik kuşak seismic coefficient deprem katsayısı seismic constant sismik sabit seismic effects depremlerin volkan etkinliği üzerine olan etkileri seismic forces sismik kuvvetler seismic hazard depremsel tehdit, sismik tehlike seismic isolation sismik yalıtım seismic method of exploration zemin etütlerinde sismik metod seismic performance category sismik özdavranış kategorisi seismic prospecting sismik inceleme seismic quiescence depremsel sukunet seismic ray dalganın yayılım yönünü gösteren dalga öneyine dikey çizgi seismic refraction depremsel kırılma seismic region depremlerin sıklıkla oluştuğu bölgeler seismic resistance sismik dayanım seismic response of bridge köprü sismik davranışı seismic restraint sismik baskı, sismik tazyik, sismik sınırlama, deprem tazyiği, deprem baskısı seismic shadow zone çekirdek yüzeyindeki kırılma dolayısı ile deprem dalgasının erişmediği 110° ve 140° ler arasındaki bölge seismic strengthening sismik güçlendirme seismic velocity sismik hız seismic waves sismik dalgalar seismo‐ deprem anlamı veren birleştirici seismogram sismogram seismograph sismograf, titreşim algılayıcısı seismograph yer sarsıntısını kayt eden alet, deprem yazıcı, zelzele yazıcı, sismograf seismographic observations sismik gözlemler, sismik ölçümler seismologic sismolojik seismologist sismolog (petrol aramaları, deprem analizleri gibi çalışmalarda sismoloji prensiplerini uygulayan kişi) seismology sismoloji seismoscope sismoskop seize tutmak, tutukluk yapmak, ani ve güçlü etki yapmak seize kavramak, sıkı kavramak seize ele geçirmek seizing wire bağ teli seizure yatak sarma seizure 1. takıntı, tutukluk 2. yatak sarma seizure yakalama seizure or seizing up sarma, yakalama, yatak sarması iyi yağlanmamış veya yeterince boşluk bırakılmamış yatak yüzeyleri arasında oluşan kısmi kaynaklanma, yatak sarması sel locking nuts kilitli somun seldom seyrek select seçkin select seçme select seçim yapmak select 1. seçmek, seçip ayırmak 2. vites geçirmek select seçmek, ayırmak select all tümünü seç select, to seçmek selected seçilmiş selected material seçilmiş malzeme selection sağlam veya kuvvetlileri yaşatıp zayıfları imha eden tabiat kanunu selection seçim selection signal seçme sinyali selective seçmeli, seçici selective call processing seçici çağrı hizmeti selective dump seçici döküm selective erasing seçerek silme selective fading seçici sönümlenme selective reflection seçici yansıma selective sort seçmeli ayıklama selectivity seçicilik selector ayırıcı, selektör selector seçme kolu selector seçici selector channel seçici kanal selector circuit seçici devre selector forks ayırıcı çatal otomobil dişli kutusunda dişli göbeklenndekı oyuklara girmiş tırnaklara sahip ve vites değiştirmek için yivli mil boyunca dişlileri hareket ettiren çatal uzuvlar çatal elemanlar vites kolu ile hareket ettirilen kayar çubuk üzerine tutturulmuş selector switch seçici anahtar selector switch seçici şalter selector valve seçici valf, seçici vana selenium selen selenium selenyum self 1. şahıs; 2. kendi, nefis self kişi, şahıs, kendi, şahsi self öz, kendi, oto self adapting özuyarlamalı self check öz sağlama self cleaning kendi kendini temizletme self explanatory öz açıklamalı self ignition ateşleme/kendinden self locking kendinden kilitlemeli self operated control kendi kendine çalışan kontrol self priming pump kendinden emişli pompa self protecting kendinden korumalı self regulating kendinden ayarlamalı self sealing kendinden sızdırmaz self service machine öz hizmet makinesi self test öz sınama self‐acting otomatik self‐acting lathe otomatik torna, hareketi kısmen veya tamamen otomatik olan kayar mesnet ve tamamen otomatik kesme takımlarına sahip torna self‐adaptive system özuyarlanan sistem self‐adjusting level otomatik nivo self‐aligning ball bearing oynak bilyalı yatak self‐aligning ball‐bearing kendi kendini merkezleyen bilyeli yatak iç bilezik ve küresel dış bilezik arasında iki sıra bilyeye sahip şaftın normal konumundan yapacağı sapmalara müsaade eden bilyeli yatak self‐appreciation kendini beğenme, kendini beğenmişlik self‐balancing kendini dengeleyen self‐centred kendi kendine merkezlenen self‐centred sadece kendini düşünme, benlik, bencillik self‐centring chuck (centring chuck, universal chuck) silindirık iş parçalarını işlemek için kullanılan, çenelennın merkezlenmesi, bîr anahtar tarafından hareket ettirilen halka dişlinin tahrik ettiği radyal vidalar tarafından yapılan, amerikan aynasına sahip torna self‐centring otomatik merkezleme tornaya bağlanmış iş parçasının otomatik olarak merkezlenmesi işlemi self‐cleaning filter kendini temizleyen filtre self‐complementing code kendini tümleyen kod self‐contained kendine yeterli self‐contained air conditioning system kompakt klima sistemi self‐control soğukkanlılık, kendine hakim olma self‐destructing program kendini yok eden program self‐documenting kendini belgeleyen self‐dumping tub döner kova self‐evident apaçık, kendisinden belli self‐exitation kendi kendini ikaz, kendi kendine başlamak self‐explanatory daha fazla açıklamaya gerek göstermeyen self‐explanatory kendinden açıklamalı self‐frequency tabii frekans, özgül frekans self‐help kendi çabası self‐ignition kendiliğinden ateşleme self‐imposed kendisince konmuş self‐induction self endüksiyon, kendi kendine elektrik oluşturma self‐induction öz endükleme self‐loading otomatik doluş self‐locking kendiliğinden kontrollü, kendi kendine tespit eden, kendiliğinden gevşemeyen self‐locking kendiliğinden kilitlenen self‐locking nut taçlı somun, kendi kendine kontra somun vazifesi gören somun self‐maintained discharge kendini sürdüren boşalma self‐oiling kendi kendine yağlayan self‐opening die ilk pafta, ilk matris, kendi kendini açan pafta self‐operated control kendi kendine çalışan kontrol self‐organizing kendini örgütleyen self‐parking disk drive otomatik park özellikli disk sürücü self‐preservative kendi kendini koruyucu self‐priming pump kendinden sıvı emişli pompa self‐production kendi kendine oluşma, kendi kendine canlılık kazanma self‐propelled kendi kendine hareket eden self‐propelled spreader kendiliğinden hareket eden agrega sericisi (hareketlerini kendi üzerindeki motordan alan, iki silolu serici) self‐regulating kendi hareketini kendi düzenleyen, kendiliğinden regülasyonlu self‐starter ayrıca marş motoru olmaksızın marş alabilen self‐supporting kendini taşıyan self‐testing otosınama, otosınamalı self‐weight kendi ağırlığı self‐winding otomatik kurmalı sell satmak sell on account veresiye satış sell on commission komisyonlu satış sell on installments taksitle satış sell on trust vadeli satış Sellers’(USS) screw thread amerikan standardına sahip diş ucu düz olup, uç genişliği diş yüksekliğinin 1/8’i olan 60 derece+1:65536 profil açısına sahip vida dişi semantic kelime anlamına ait, manaya ait, anlamsal semantic error anlambilimsel hata semantic labelling anlambilimsel etiketlendirme semantic region growing anlambilimsel bölge büyütme semantics anlambilim semester altı ay, yarı yıl semester sömestr semi yarı, yarım semi‐automatic yarı otomatik semi‐circle yarım daire semi‐conductor yarı iletken semi‐finished belirli ölçülere göre torna edilmemiş, istenilen boyutlara uydurulması mümkün yarı mamul semi finished bearing ihtiyaca göre uydurularak kullanılabilecek yarı torna edilmiş motor yatağı semiannual altı ayda bir semiautomatic controller yarıotomatik denetleyici semicanal yarıkanal, semicanalis semi‐centrifugal clutch yarı merkezkaç kavrama semicircle yarım çember semicircular yarı dairesel semicircular yarıdaire (yarım daire), semicircularis semicircular arch yarım daire kemer semicircular region yarı dairesel bölge semicirle yarım daire semicolon noktalı virgül semicoma yarı koma, bkz. cataphora semicomatose yarı koma durumu, bilincin kaybolmak üzere olduğu durum semiconductor yarı iletken semiconductor yarı iletken, yarı elektrik geçirici semiconductor memory yarıiletken bellek semiconductor sensor yarıiletken duyucu semiconductor switch yarıiletken anahtar semidetached yarı ayrık semielastic body yarı elastik kısım semielliptical yarı‐eliptik semielliptic spring yarı eliptik yay elips oluşturacak biçimde uçlarından birbirlerine bağlı bir çift eğri yayın oluşturduğu araba makası, vagon makası semielliptical yarı eliptik semi‐empirical yarı ampirik semienclosed yarı kapalı semi‐finished yarımamul semi‐finishing teeth raymanın merkez dişleri semi‐fixed support yarı ankastre mesnet semiflexion yarı fleksiyon hali semi‐gantry crane yarı portal kren semihermetic yarı hermetic semi‐infinite mass yarı sonsuz kütle semi‐logarithmic grain‐size curve yarı logaritmik tane boyutu eğrisi semi‐logarithmic scale yarı logaritmik ölçek seminar seminer semi‐permanent connection yarıkalıcı bağlantı semipermeable yarı geçirgen, muayyen molekülleri geçirebilen semi‐permeable yarı geçirgen semi‐plastic state yarı plastik durum, yarı plastik hal semirotary pump yarı dönel pompa semiskilled az deneyimli semi‐solid bituminous materials yarı katı bitümlü malzemeler (25ºc de 5 sn süreyle 100 gr’lık bir yük uygulandığında penetrasyonu 10 dan yukarı olan ve 25ºc de l sn süreyle 50 gr’lık bir yük uygulandığında penetrasyonu 350 den yukarı olmayan bitümlü malzemeler) semisphere yarım küre semi‐stable road emulsion yarı kararlı yol emülsiyonu (belirli nitelikteki agregalar ile kırılma gerçekleşmeden karışabilmek için yeter derecede stabiliteye sahip emülsiyon) semisulcus bir oluğun yarım kanadı semisynthetic yarı sentetik semi‐traffic‐actuated controller yarı trafik uyarmalı kumanda cihazı (trafik etkisi ile çalışan, fakat kavşağın bütün girişlerinde değil, bir veya birkaç girişinde cihazlara, dedektörlere sahip kumanda cihazı) semi‐traffic‐actuated signal yarı trafik uyarmalı sinyal (kısmen trafikle uyarılan bir kumanda cihazı vasıtası ile çalışan ışıklı işaret) semi‐trailer yarı römork semitransparent yarı saydam, yarı şeffaf semi‐u blades u bıçakları send göndermek, yollamak send point veriş noktası send to back arkaya göndermek send, to göndermek, hatta vermek sender ileten cihaz, gönderici, müşir sender gönderen sender nakliyeci sending unit ileten cihaz, gönderici birim senior kıdemli, üst senior yaşça büyük senior engineer uzman mühendis seniority kıdem sense anlam, mana sense duyu sense algılamak sense his, duygu, duyu, sensus sense of rotation dönme yönü sense, to duyumsamak sensibility hassasiyet, duygu kudreti, duyarlık sensibilization hassaslaştırma duyarlığını arttırma, sansibilizasyon sensible 1. hissedilir; 2. duyar, hisseder, hassas, duygulu; 3. tesir kabul eder sensible heat duyulur ısı sensing circuitry duyucu devresi sensing element sensör, hissedici, algılayıcı sensing element algılayıcı eleman sensitiser duyarlayıcı sensitive duyarlı, hassas sensitive clay hassas kil sensitive data duyarlı veri, kritik veri sensitive drill hassas matkap, el ile hareket ettirilen küçük matkap tezgahı sensitive environment duyarlı çevre sensitive structure hassas yapı, duyarlı yapı sensitiveness, sensivity duyarlık, hassasiyet, hassaslık sensitivite sansitif: uyartıları alacak yetenekte olan, hassas, duygulu, sensitivus sensitivity duyarlık, hassasiyet, hassaslık sensitivity duyarlılık sensitivity analysis duyarlılık analizi sensitivity analysis hassasiyet analizi sensitivity coefficient duyarlılık katsayısı sensitivity label duyarlılık etiketi sensitivity of clay kilin hassasiyeti, kilin duyarlılığı sensitivity of clay, degree of bkz. degree of sensitivity of clay sensitivity of level düzeç duyarlılığı sensitivity ratio duyarlılık oranı sensitivity to vibrations titreşime karşı hassaslık, titreşime karşı duyarlık sensitize duyarlı hale getirmek, hassaslaştırmak sensivity ratio duyarlık oranı sensomobile bir uyarana cevap olarak hareket eden sensor sensör, müşir sensor algılayıcı, duyarga sensor algılayıcı, sezici, sensör, müşir sensor algılayıcı, hissedici, saptayıcı sensor array duyucu dizilimi sensor based system duyuculara dayalı sistem sensor data duyucu verileri sensor fusion duyucu tümleştirme sensor measurement duyucuyla ölçüm sentence 1. hüküm, hükümlülük 2. cümle sentence tümce separable ayrılabilir separable filter ayrışır süzgeç separable polynomial ayrılabilir çokterimli separate ayırmak, ayrılmak separate ayırmak, bölmek, ayrı separate footing tekil sömel separated ayrılmış separated aggregate elenmiş agrega (kum çakıl gibi kısımlarına ayrılmış agrega) separated turning lanes dönüş şeritleri, dönüşü ayrılmış şeritler (kavşak alanından, adalar veya kaplamasız alanlarla ayrılarak oluşturulmuş, ilave bir veya iki şerit) separately ayrı ayrı separation 1. ayrılma, birbirinden uzaklaşma; 2. ayırma, bibirinden uzaklaştırma separation ayırma, ayrılma separation efficiency ayırma verimi separation efficiency ayırma gücü separative work unit izotopik ayırma işlem birimi separator 1. ayırıcı, iki maddey biribrinden ayırmada veya iki maddenin birbirine karışmasını önlemede kullanılan alet; 2. birbiri üzerine binmiş dişleri ayırmada kullanılan alet separator 1. bölücü, ayırıcı, engel, seperatör (aynı veya karşılıklı yönde akan trafiği ayırmak için ve bir tarafındaki taşıtların diğer taraftaki şeritlere geçmesini zorlaştıracak veya önleyecek şekilde‐boyuna inşa edilmiş bir bölge) 2. iki parçanın temasını kesen separator ayırıcı, seperatör separator plate akümülatör separatörü seperate ayırmak, ayrı seperator ayırıcı, seperatör septate arada bölme gösteren, bölme ile ikiye ayrılmış septempartite yedi parçalı septet yedili grup septic pipe foseptik borusu, lağım borusu septic tank foseptik, lağım çukuru septic tank çürütme çukuru septivalent yedi değerli sequel sonuç sequence sıra, dizilim, sıralanma, zaman sırası sequence sıra, ardışım sequence sıra, düzen, ardışık, seri, dizi sequence sıra, sıralama sequence adım, işlem sırası sequence control sıra kontrolü sequence control ardışık kontrol sequence number ardışım sayısı sequence of layers tabaka dizisi, toprak tabakalaşması, tabakaların birbiri arkasından gelmesi sequence of strata katmanlar dizilimi sequence, to sıralamak, ardıştırmak sequence/arithmetic dizi/aritmetik sequence/bounded dizi/sınırlı sequence/convergent dizi/yakınsak sequence/geometric dizi/geometrik sequence/nondecreasing dizi/azalmayan sequence/nonincreasing dizi/artmayan sequencer ardıştırıcı, dizici sequencer ardışımlayıcı sequencing sıraya dizme sequencing ardıştırma, sıralama sequential sıralı, ardışık, ardışıl sequential sıralı sequential zincirleme, sıralı, ardından gelen sequential access sıradan erişim sequential access ardışık erişim sequential circuit ardışıl devre sequential control ardışıl denetim sequential logic element ardışık mantık öğesi sequential program ardışıl program sequential search ardışıl arama sequential test ardışık sınama sequently ard arda, birbirini izleyen sequester ayırmak ser vidalı, vidalanmış screw micrometer mikrometre mastarı serial seri halinde, devamlı serial seri, sıra, dizi halinde, dizisel serial adder dizisel toplayıcı serial communication seri (dizisel) iletişim serial correlation seri (dizisel) ilinti serial data dizisel veri serial device dizisel aygıt serial driver dizisel sürücü serial i/o seri (dizisel) giriş‐çıkış serial interface dizisel arabirim serial interface dizisel arayüz serial mouse dizisel bağlantılı fare serial note dizi pusulası serial number seri numarası, dizi numarası serial number plate seri numarası plakası serial photograph sıra resim, sıralı resim serial port seri (dizisel) iskele serial port seri çıkış uçları serial port dizisel kapı, dizisel iskele serial port seri çıkış ucu serial printer dizisel yazıcı serial processing dizisel işlem serial programming dizisel (seri) programlama serial to parallel conversion diziselden (seriden) paralele çevirme serial transfer seri (dizisel) aktarım serializer sıralandırıcı, sıra numarası verme series n sıra, silsile seri series 1. seri imalat numaraları arasında belirli bir grup 2. elektrikle seri bağlama şekli series dizi, seri series circuit seri devre series circuits dizi devreler series compensation dizisel (seri) denkleştirme series connection seri bağlantı series connection dizisel (seri) bağlantı series feed seri besleme series of observation gözlem dizisi series of point nokta dizisi series operation seri çalıştırma (kaskad), arkası arkasına bağlama series resonant circuit dizisel (seri) çınlamalı devre series switch devreye seri bağlanmış anahtar, şalter series winding seri sarılmış series/complex karmaşık seri series/convergence of serinin yakınsaklığı series/divergence of serinin ıraksaklığı series/harmonic armonik seri series/positive pozitif seri seriflux su kıvamındaki akıntı, sulu akıntı serious ciddi, vahim serious injury accident ciddi yaralanmalı kaza serpantinli kondenser, dalma serpantinli yoğuşturucu serpens dolambaçlı, kıvrımtılı, yılanvari seyir gösteren serpentine serpantin (başlıca hidratize magnezyum silikatten ve serpantin mineralinden oluşmuş bir tür kayaç) serrate testere dişi serrate tırtıllamak, yıldız tırtıl çekmek serrate, serrated dişli, serratus serrated tırtıllı serrated thumbnut tırtıllı palamut somun, dış yüzü tırtıllı daire kesitli somun serration tırtıl serration 1. testere gibi dişlilik; 2. testere dişi servant hizmetli, uşak, işçi serve hizmet etmek, servis yapmak serve notice ihbarname keşide etme server sunucu server hizmet eden server işgören; sunucu, paylaştırıcı (bilgisayar ağı) server sunucu (bilgisayarda) serviceability hizmet yeteneği serviceability index hizmet yeteneği indeksi service hizmet, işgörü service servis, hizmet service servis, bakım service 1. servis, iş, hizmet 2. bakım yapmak, yıkama, yağlama service servis, işletme service bakım yapmak, servis yapmak service access point, sap hizmet erişim noktası service area servis alanı service brake ana fren service brake işletme freni, araç hareket halindeyken kullanılan fren service brake servis freni service brake ayak freni service brake ana fren service call servis talebi service call hizmet çağrısı service car servis aracı, hizmet aracı service charge bakım masrafı veya bakım fiyatı service chart yağlama‐bakım cetveli service connection servis bağlantısı service connection abone bağlantı servis hattı service connection eve bağlantı ucu, servis bağlantısı service contact hizmet sorumlusu service counters işletme hizmetleri faaliyet üniteleri service flow rate hizmet akış oranı (insanların veya araçların, belirli bir yol ya da şerit kesiminden, verilen bir zaman periyodu boyunca (genellikle 15 dakika), mevcut yol, trafik ve kontrol koşullarında, belirli bir hizmet seviyesini koruyarak, araç/saat veya araç/saat/ service indicator servis göstergesi / saati service information management system (sims) servis bilgi yönetim sistemi service information retrieval system (sirs) servis bilgi toplama sistemi service instructions servis talimatları service instructions işletme (servis) talimatları service interworking hizmette birlikte çalışma service kit tamir takımı (bir ünite üzerinde değiştirilecek parçalardan meydana gelmiş parça grubu) service letter (SL) servis mektubu service life işletme ömrü service life kullanma süresi service life hizmet ömrü service life dayanma süresi, çalışma süresi bir makine veya takımın kırılmadan önceki çalışma süresi service lift servis asansörü service line hizmet hattı service load method bkz. allowable stress design service magazine (SM) servis haberleri dergisi service man servis elemanı, bakımcı service manual işletme el kitabı service manual servis el kitabı service manual bakım, ayar ve tamir kitabı, hizmet el kitabı service message hizmet iletisi service meter çalışma saati service meter çalışma saatini tespit eden gösterge service mode bakım kipi service pipe abone servis hattı service point servis noktası service position (mechanical switch) işletme konumu service program hizmet programı service provider hizmet sağlayıcı, hizmet sunucu service road toplayıcı yol, servis yolu (bir ekspresyol, otoyol, parkyolu veya transit caddeye bitişik ve genellikle bunlara paralel olan ve bu yollara girmek, çıkmak veya karşıya geçmek service sector hizmet sektörü service station servis istasyonu, benzin istasyonu service time hizmet süresi service tips servisle ilgili tavsiyeler service tools bakım ve ayar takımları service user hizmet kullanıcı service water heating endüstriyel su ısıtma serviceability işletilebilirlik serviceability servis yapılabilirlik serviceable yararlı serviceably yararlı olarak serviceman servis elemanı, servisçi servicemeter çalışma saat services hizmet işleri servicing işletmede tutma servicing servis yapma serving dış örtü (kablo) servo servo servo (servo mechanism) servo mekanizması, otomatik düzen küçük bir hareketi daha büyük bir harekete veya kuvvete dönüştüren mekanizma servo braking system servo fren tertibatı servo control yardımcı kuvvetle (servo) kontrol servo control servo denetim servo control (in an aircraft) pilot gücünü bir düzenleyici ile artıran ilave bir mekanizma servo cylinder servo silindir servo cylinder servo pompası servo drive servo tahrik servo master cylinder servo merkez silindiri servo mechanisms biri açık diğeri kapalı devre olmak üzere iki tip servo mekanizma mevcuttur, açık tiplerde girdinin sonuçlarını ölçecek bir kısım olmadığından hatalar düzeltilemez, kapalı devrelerdekilerde ise sonuçlar kontrol devresine geri beslenir ve böylece hatalar düzeltilir servo motor servo (yardımcı) motor servo system çıktının girdiyi yakından takip etmesi için dizayn edilmiş kapalı devre otomatik kontrol sistemi, genellikle güç büyütmeyi ihtiva eder ve girdinin ani değişimlerini takip etme özelliğine sahiptir servo tab bu pilot tarafından aerodinamik kuvvetler oluşturmak için doğrudan çalıştırılan küçük mafsallı bir yüzey olup oluşturulan bu kuvvetler de kontrol yüzeyini hareket ettirirler servoamplifier servomekanizma yükselteci servobrake servo fren servocontrol servo kontrol, servo kumanda servomechanism servo mekanizma servomotor servo motor servomotor (a) çıktısını yükseltici elemandan alıp yükü tahrik eden doğrusal veya döner motor servo mekanizmanın son elemanıdır (b) hidrolik yöntem ile küçük gücü büyüten cihaz servovalve mekanizmanın bir ucundan diğer ucuna küçük bir başlangıç kuvveti uygulanması ile büyük bir miktardaki hidrolik akışını açıp kapayan hidrolik valf sesqui‐ bir buçuk anlamı veren birleştirici session oturum session toplantı session layer oturum katmanı set küme, elektriksel aygıt, alıcı, set 1. yerleştirmek, oturtmak, kurmak, ayarı tespit etmek, belirlemek 2. takım, birbirine uygun parçalardan oluşan set set yerleşmiş set grup set takım, set, ayar set 1. koymak, yerleştirmek, kırık veya çıkığı, uygunsuz yöntemlerle normal yerine koymak; 2. tesbit etmek, kılımdamaz hale getirmek; 3. sertleştirmek veya sertleşmek; 4. herhangi bir tıbib müdahale esnasında kullanılan alet ve araçların oluşturduğu takım, al set ayar etmek, ayarlamak set (f) belirlemek set by yanına tespit etmek set diagram küme diyagramı set forth zikretmek, ileri sürmek set membership küme üyeliği set noise alıcı gürültüsü, alet gürültüsü set of struts destek sırası set off sağ ve sol enkesit mesafesi, ayrı koymak set out işaretleme set point ayar noktası set point referans değeri, dilek değer set pressure ayar basıncı set recording son darbelerdeki penetrasyonun ölçülmesi set retardation pirizin gecikmesi set screw tespit vidası, setuskur, kontra vida set screw (set bolt) sıkma amacı için kullanılan ucu sivri, kare veya herhangi bir şekilde olabilen vida örneğin bir kasnağı bir şafta tutturmak için kullanılabilir ayar vidası, kilit vidası, saplama vidası set screw with lock nut kontra somunlu tespit vidası set up kurma; kurgu, düzen set up monte etmek set up kurmak, hazırlamak, yapmak set up time (call) kurulma süresi (çağrı) set up, to kurmak, hazırlamak set value ayar değeri set, to ayarlamak set/empty küme/boş set/finite küme/sonlu set/infinite küme/sonsuz set/solution kümesi/çözüm set/universal küme/evrensel setle dibe çökmek set‐retarding agent beton prizini geciktirici katkı malzemeleri sett paving taş parke (hazırlanmış bir temel üzerine, muntazam diziler halinde döşenmiş dikdörtgen şeklinde taş bloklardan ibaret bir kaplama) setting tanzim, bir ölçeğin okunması, ayar setting ayar, tespit setting accuracy ayar hassasiyetiği(doğruluğu) setting error ayar hatası setting gauge ayarlanabilir atelye mastarı, kontrol mastarı veya konparatoru ayarlama mastarı setting of concrete beton donması setting of slope stakes şev kazıklarının tespiti, şev kazıklarının çakılması (dolgu ve yarma şevlerinin doğal zemini kestiği noktaların yerlerinin ölçü aletleri kulllanılarak arazide belirlenmesi işlemi) setting out işaretleme, aplikasyon (yol ekseninin araziye tatbik edilmesi) setting över incelen bir iş parçasını merkezler arasında döndürebilmek için yer açma amacı ile torna destek mil merkezini eksenden uzaklaştırmak setting pressure ayar basıncı setting process kür olma işlemi (emülsiyonda veya sulu soğuk karışımda) setting range (bkz. adjustment range) ayar aralığı setting saw tooth testere dişini çaprazlama setting stakes piketaj setting up monte etmek setting up kurma setting, tune ayar setting mekanizma uzuvlarının ayarı, sıfırlanması, örneğin bir motordaki sübab ayan setting out işaretleme settle 1. çökmek, çökelmek, tortullaşmak 2. oturmak, oturtmak, yerleşmek, yerleştirmek 3. çözmek settlement 1. oturma, tasman (bir toprağın veya taşıdığı yapının, altında yatan tabakaların içerisindeki boşlukların azalması sonucu düşey‐yöndeki hareketi) 2. depolanma, tortullaşma, çökelme, çökeltme 3. yerleşme, oturma, iskan 4. halletme, hesap görme, çözüme kavuşturma settlement oturma settlement yerleşme settlement dibe çökme settlement analysis oturma hesabı settlement calculation oturma hesabı settlement coefficient oturma katsayısı settlement contours eş oturma eğrileri settlement curve oturma eğrisi, yük‐oturma eğrisi settlement differential oturma farkı (bir malzemenin sabit yatay bir referans düzlemine göre üniform olmayan oturması veya çökmesi) settlement due to blasting patlamadan dolayı oturma settlement due to compression sıkışmadan dolayı oturma settlement due to consolidation konsolidasyondan dolayı oturma, konsolidasyon oturması settlement due to excavation kazıdan dolayı oturma settlement due to shear failure kesme kırılmasından dolayı oturma settlement forecast oturma tahmini settlement measurements oturma ölçmeleri, oturma gözlemleri, oturma kayıtları settlement observation oturma gözlemi settlement of disputes uyuşmazlıkların çözümü settlement of disputes anlaşmazlıkların halli settlement of pile foundations kazıklı temellerin oturması settlement phenomena oturma olayı settlement plate oturma plakası (zemindeki oturmaların zamana bağlı olarak gözlenmesi için kullanılan plaka) settlement profile oturma profili settlement records oturma ölçmeleri, oturma gözlemleri, oturma kayıtları settlement shrinkage oturmadan ileri gelen hacim azalması, oturma büzülmesi settlement slab oturma plağı settlement stresses oturma gerilmeleri, oturmadan dolayı meydana gelen gerilmeler settlement test çökme deneyi (kaplar içine depolanan emülsiyonların farklı seviyelerdeki dispersfaz konsantrasyonunun değişmesini veren deney) settlement under load yük altında oturma settling oturma, tasman settling cup süzgeç çanağı, yakıt yolu üzerinde yabancı maddeler ve suyun çökelme fincanı settling time yatışma süresi settling velocity çökelme hızı, çökme hızı settlings tortu setup düzen, tertibat setup (v) hazırlamak set‐up time montaj zamanı sever kesmek, ayırmak, koparmak several ayrı several çeşitli, muhtelif severally ayrı ayrı, birer birer, tek tek severe şiddetli, sert severe abrasive flow şiddetli aşındırıcı akım severity 1. sertlik 2. şiddet 3. ciddiyet severity önem, vahamet severity code önem kodu severity level şiddet seviyesi severity of accident kaza şiddeti, kazanın ciddiyeti sew dikmek sewage atık su, atık su sistemi sewage lağım sewage atık su, kanalizasyon pisliği, lağım pisliği, lağım sewage pis su sistemi sewage kanalizasyon, lağım sewage pipe pis su kanalı, pis su borusu sewage pit lağım çukuru sewage treatment evsel atık su arıtımı (sağlığa ve çevreye yönelik tehlikenin azaltılması amacıyla atık suyun arıtılması işlemi) sewage treatment plant evsel atık su arıtma tesisi (içinde atıksuyun işleme tabi tutulduğu ve nihai tasfiye aşamasına hazırlandığı yan tesis) sewer lağım, pis su tertibatı, kanalizasyon sewer pis su borusu sewer atık su (kanalı), pissu, lağım suyu sewer line atık su borusu sewer system atık su sistemi sewerage atık su sistemi sewerage kanalizasyon sewerage pis su sistemi sewerage atık su sewerage system kanalizasyon sistemi, kanalizasyon şebekesi sewerage water kanalizasyon suyu, evsel atık su sewing dikme sewing machine dikiş makinesi sexennial altı yılda bir sextan altı günde bir olan veya gelen sextant sekstant sextette altılı takım sextuple altı ile çarpmak shack kulübe shackle zincir kilidi shackle bağlamak shackle kelepçe shackle pranga shackle askı, makas küpesi shackle bolt makas küpesi pimi, makas küpesi cıvatası shackle bush makas küpesi burcu shackle köstek, kelepçe, kilit, zincir kilidi, (a) zincirlerin birbirine bağlandığı halkalı zincir kilidi, (b) kilit civatası ile kapanan metal halka shade gölgelendirmek shade gölge shade, to gölgelendirmek, tonlandırmak shade/sun gölgelik shaded gölgeli shader gölgelendirici shading gölgeleme shading gölgelendirmek, gölgelik shading coefficient gölgeleme katsayısı shading device gölgeleme cihazı shading gölgeleme, karartma, maskeleme shadow gölge shadow column instrument gölge göstergeli alet shadow factor gölge faktörü, kırınım faktörü shadow price gölge fiyat (bir malın üretim maliyetlerine bağlı olmayan piyasada oluşan farklı fiyat) shadow region (elektromanyetik) gölgeli bölge shadow tolling gölge ücretlendirme shadow‐casting ültramikroskopik cisimlerin mikroskop altında görülebilmelerini sağlamak için krom veya altın gibi maddelerle kaplanması shadowing gölgeleme shaft 1. mafsal pimi, şaft, döner mil 2. kuyu, çukur, keson shaft hava bacası shaft aydınlık shaft aks, mil, şaft shaft angle konik dişli sistemlerinde şaft eksenleri arasındaki açı, shaft basis limit system bkz. limit system shaft bearing şaft yatağı, döner milin yatağı shaft coupling mil kavraması shaft diameter mil çapı shaft governor şafta, mile, geçmiş regülatör küçük yağ motorları hızlarını kontrol etmek için krank mili üzenne tespit edilmiş ve krank mili ile beraber dönen yaylı regülatör shaft key mil kaması shaft nut mil veya şaft başı somunu shaft packing mil başı salmastrası shaft retainer pin mil tahdit pimi shaft seal şaft keçesi shaft seal salmastra shaft turbine şaft ile güç iletimi yapan türbin, örneğin helikopter pervanesini döndüren serbest türbin shaft with key seat kamalı kanallı mil shaft şaft kayış, kasnak vs taşıyan yataklanmış mil shafting şaft sistemi, mil takımı, transmisyon shaftspeed mil hızı shake 1. sarsmak, sallamak; 2. sarsılış, titreme shake sallamak, sallanmak, sarsmak, sarsılmak shake sarsıntı shake sallanma, sarsılma, titreme saatlerde veya yataklarda mafsal pimi ile delik arasındaki boşluktan kaynaklanan yanal hareket shakeproof lock washer dişli yaylı rondela, yıldız yaylı rondela shaker sarsma cihazı, sarsıcı cihaz shaking sarsma shaking sarsılma, titreme, özellikle titreşim yapıcı araç ile gerçekleştirilen bir masaj şekli shaking grate sarsıntılı ızgara (elek) shaking table sarsma masası shaking test sarsma deneyi shale killi şist shallow yüzeysel, sığ shallow beam basık kiriş, yüksekliği az olan kiriş shallow footing yüzeysel temel, sığ temel shallow foundation yüzeysel temel, sığ temel shallow sampling with a soil auger el burgusu ile yüzeysel numune alma sham taklit shank riper kazması shank 1. baldır; 2. backa, incik, tibia shank sap, riper kazması shank hook saplı kanca shank in şank içeri shank out şank dışarı shank type saplı tip shank (a) takım tezgahı tahrik uzvuna takımın (kalem, matkap ucu, rayma vs.) bağlandığı kısım, (b) takımın kafası ile sap kısmını birleştiren kısmı shape 1. biçim, şekil, kalıp, şekil vermek 2. planya makinesi ile işlemek 3. demir profili shape biçimlendirmek, şekil vermek shape şekil, biçim shape factor şekil faktörü, biçim faktörü shape from shading tonlamadan şekil elde etme shape of soil particles zemin parçacıklarının şekli, zemin parçacıklarının biçimi shape of the curve eğri şekli shape of the grains tane şekli shape of the surface of sliding kayma yüzeyinin şekli veya biçimi shaped biçiminde, şeklinde shaped conductor profil iletken shaper planya makinesi, vargel tezgahı shaper rail masura tezgahı shaping şekillendirme (bir yüzeye, istenilen biçim veya kontura göre şekil vermek için kullanılan genel işlem) shaping machine planya tezgahı shaping machine profil tezgahı, freze tezgahı, planya tezgahı, düz yüzey işleme veya küçük kanal açma için kullanılan makine share 1. hisse, pay 2. paylaşmak share, to paylaşmak shared program paylaşılmış program shared‐lane capacity paylaşılan şerit kapasitesi (sinyalize olmayan bir kavşaktaki iki ya da üç hareket tarafından paylaşılan bir şeridin, binek araba/saat cinsinden kapasitesi) shareholder hissedar shareware kamusal yazılım, paylaşılan yazılım sharp keskin, sert sharp köşeli, sivri sharp 1. had; 2. şiddetli sharp seçik (görüntü) sharp bend in a curve bir eğrideki keskin dirsek sharp corner keskin köşe, sivri köşe sharp curve keskin kurb sharp edge keskin ağız, keskin kenar, keskin uç sharp edged keskin kenarlı sharp horizontal curvature keskin yatay kurp sharp sand keskin köşeli kum sharp‐edged köşeli, sivri kenarlı sharpen sivriltmek sharpen bilemek, sivrileştirmek sharpened bilenmiş sharpener bileme tezgahı sharpness seçiklik sharpness netlik, keskinlik sharp‐pointed sivri uçlu shaft coupling mil bağlantısı shatter dağılmak, dağıtmak, paramparça etmek, paramparça olmak shatter index şok testi shatter strength şok dayanımı shave tıraş shave tıraşlamak, tıraş etmek, tıraş olmak shave kazımak shave metal parçadan talaş almak, tıraşlamak shaving traşlama işlenmiş parçadan çok az talaş alındığı son bitirme işlemi shavings talaş, çapak, tornadan, frezeden, matkaptan çıkan talaş sheaf demet shear makasla kesmek, kırpmak, biçmek, kesip koparmak, kesme, makaslama, kesme kuvveti, biçme shear kesmek shear kaykılma shear kayma, kesme shear apparatus kesme kutusu shear apparatus equipped with strain control deformasyon kontrollü kesme aleti shear apparatus equipped with stress control gerilme kontrollü kesme aleti shear behaviour kesme davranışı shear block deprem takozu, kesme takozu shear box kesme kutusu, kesme aleti shear box test kesme kutusu deneyi, direkt kesme deneyi shear box with strain control deformasyon kontrollü kesme kutusu shear bracket kayma dirseği shear connector kayma bağlantısı, kesme bağlantısı shear cracks kesme çatlakları shear deformation kesme gerilmesiyle deformasyon veya şekil değiştirme, kesme şekil değiştir‐
mesi, kesme deformasyonu shear device makaslama mekanizması (kompozit kiriş) shear face dış kesme kuvvetleri tarafından kesme olayının gerçekleştiği malzeme yüzeyi shear failure kesme ile kırılma, kayma ile kırılma, kayma gerilmelerinin neden olduğu hareket ile kırılma, kesme göçmesi, kayma göçmesi, yırtılma ile göçme shear force kesme kuvveti shear friction kayma sürtünmesi shear key kesme kaması, heyelan önlemede tespit kaması shear load kesme yükü shear modulus kayma modülü, kesme modülü shear pattern kesme kırılması şekli shear pin emniyet pimi shear plane kayma düzlemi shear plate kesme plakası shear plate connector kayma plaka bağlantısı shear reinforcement kesme donatısı shear strain birim kayma deformasyonu shear strength makaslama direnci, kesmeye karşı direnç shear stress kesme gerilmesi, teğetsel gerilme, kayma gerilmesi, makaslama gerilmesi shear stress kayma gerilmesi shear test kesme deneyi, kesme kutusu deneyi, drenajsız çabuk kesme deneyi shear test sample kesme deney numunesi shear wall perde duvar shear wave kesme dalgası, enine dalga shear, to kaykılmak, makaslanmak shear kesme, makaslama, kırkma, kırpma bir cisim içersindeki paralel yüzeylerin paralelliğini koruyarak kendilerine paralel doğrultuda yer değiştirme deformasyonuna kesme deformasyonu denir shearbox kesme kutusu shearing kesme, makaslama, kesme kuvveti shearing kesme shearing action kesme tesiri, makaslama tesiri shearing force kesme kuvveti shearing machine sac kesme makinesi shearing modulus of elasticity elastik kesme modülü, enine elastiside modülü shearing resistance kayma direnci shearing resistance of the soil zeminin kayma dayanımı shearing ring kesme halkası shearing strength kesme dayanımı shearing stress makaslama zorlaması shearing stress kesme gerilimi shearing stresses in bending eğilmede kayma gerilmeleri shearing wedge kayma kaması shearing makaslama, kesme ince plaka veya lehvaları makas ile kesme işlemi shears kesici shears makas tezgahı shears makas, teneke makası, maden makası shears makas, kırkı, bıçak shear strain rate kesme‐deformasyon hızı shear strain time diagram kesme‐deformasyon zaman eğrisi sheath mahfaza, zarf, kın sheath kılıf sheath kılıf (kablo) sheathe kılıfına koymak sheathing kaplama sheave kasnak sheave kasnak v‐yatağı sheave kasnak, palanga makarası, çelik halat makinesinin makarası sheave frame halat makarası şasisi sheave guide halat makarası gaydı, halat makarası kılavuzu sheave (a) çıkrık, makara, oluklu kasnak (b) buhar makinasında sürgülü sübabları tahrik eden eksantrik diski, (c) eksantriğin direk olarak şafta bağlanan kısmı shed baraka shed 1. dökmek, saçmak 2. sundurma 3. şet shed dokuma tezgahında çözgü ipleri arasında atkıyı taşıyan mekik için geçiş pasajı oluşturmak amacı ile meydana getirilen yatay açıklık shedroof şet çatı sheepsfoot keçiayağı sheepsfoot roller keçiayağı silindir sheet yaprak sheet çarşaf sheet 1. tabaka 2. sayfa, pafta 3. yaprak, ince yaprak 4. levha, plaka sheet plaka, levha sheet levha, plaka, disk sheet asphalt ince asfalt tabakası, tabaka asfalt (asfalt çimentosu ile temiz, dişli, gradasyona sahip bir kumun ve mineral fillerin bir karışımı) sheet feeder kağıt besleyici sheet iron sac, demir levha sheet metal saç levha sheet metal maden levha sheet metal closures yağ tutucu kapaklar, levha kapaklar sheet metal duct sac kanal sheet metal duct saç levha kanal sheet metal screw sac vidası, karoser vidası sheet packing conta malzemesi, salmastra malzemesi sheet piled curtain palplanş perdesi sheet piled wall, cantilever bkz. cantilever sheet piled wall sheet piling palplanş sheet piling gabion filled with sand kumla doldurulmuş palplanş hücreleri sheet piling wall, waling fastened to a bkz. waling fastened to a sheet piling wall sheet piling, curtain of steel bkz. curtain of steel sheet piling sheet piling, outer face of a bkz. outer face of a sheet piling sheet piling, tie rod to the rear face of a bkz. tie rod to the rear face of a sheet piling sheet plate sac levha sheet roofs tabakalı çatı yalıtımı (birbirine bindirilmiş bitümlü kaneviçeden ibaret tek tabakalı çatı yalıtımı) sheet steel çelik levha sheet thickness saç kalınlığı sheeted excavation muhafazaya alınmış kazı sheet‐feed yaprak besleme sheeting kaplama iksa sheeting kaplama sheetmill saç haddesi sheet pile palplanş perde sheet pile bulkhead, steel bkz. steel sheet‐pile bulkhead sheet pile cut‐off sızdırmaz perde, palplanş sızdırmazlığı sheet pile extracting palplanşın sökülmesi sheet pile head palplanş başı sheet pile wall palplanş perdesi shelf sergen shelf raf shelf life sergen yaşam süresi shelf life raf ömrü shelfware kullanıma hazır yazılım shell cidar shell kabuk, mahfaza, dış kap, kovan shell kabuk shell kabuk/ince cidarlı shell herhangi bir oluşumun etrafını saran sert tabaka, sert kabuk shell and coil condenser kangal borulu kondenser shell and coil condenser serpantinli kondenser shell and coil evaporator kangal evaporatör shell and coil evaporator serpantinli evaporatör shell and tube evaporator huzme borulu kondenser shell and tube exchanger düz borulu dönüştürücü shell and tube exchanger huzme borulu eşanjör shell document kabuk belge shell end mill çok ağızlı ve delikli tip shellac şellak, gomalak, vernik cinsinden yapışkan madde shelter sığınak shelter 1. siper, sığınak, barınak 2. barındırmak, korumak shelter sığnak, barınak, koruma yeri mahalli shelter korunmak, sığınmak shelter barınak, korunak shelter (f) korumak sheltering effect yakınlık etkisi shelve raf yapmak shelve rafa kaldırmak shelving raf malzemesi shf süper yüksek sıklık (3 ‐ 30 ghz) shield makine veya operatörü kazadan korumak için perdeleme veya engelleme amacı ile kullanılan plaka veya perde shield kalkan, mahfaza plakası shield kalkan şeklinde boru veya organ shield korumak, siper olmak shield ısı siperliği shield kalkan, muhafaza shield siperlik shield koruyucu ekran; zırh (kablo) shield glass siperlik camı shield grid koruma ızgarası shield groove kapak kanalı shielded korunmalı shielded gizli izolatörlü shielded line ekranlı hat shielded line pair ekranlı hat çifti shielding örtücü shielding koruyucu shielding effect yakınlık etkisi shift değiştirme, vardiya shift değişme veya sapma shift ötelemek (kaydırmak) shift kaydırma shift değişim shift değiştirmek, kaydırmak shift 1. ötelemek 2. yerinden oynatmak, yer değiştirmek 3. vites geçirmek 4. radyal deplasman (bir rakordman kullanılması sonucunda bir kurbun dairesel kısmının radyal deplasmanı) 5. vardiya shift fork sürgü çatalı shift gear vites dişlileri shift gear lever vites kolu shift gear lever boot vites kolu körüklü lastiği shift gear lever boot clamp vites kolu körüklü lastiği kelepçesi shift gears vites değiştirmek shift instruction kaydırma komutu shift key üst karakter tuşu shift key üst damga tuşu shift lever vites değiştirme levyesi shift lever vites kolu shift lever knob vites kolu başı topuzu shift out character, so özel koda geçiş damgası shift pulse kaydırma darbesi shift rail sürgü shift register kayan yazmaç shift report vardiya raporu (her bir gişe görevlisinin vardiyasının bitiminde basıma hazır hale gelen ve o gişe görevlisinin çalışmasına ait bilgileri içeren bilgisayar raporu) shift rod vites kolu, vites dişlisi kaydırma çubuğu shift the gear vitesi değiştirmek shift/night vardiyası/gece shifter valve hız kontrol valfı shifting değiştirme shifting kaydırma, öteleme shifting sand yer değiştiren kum (rüzgar vasıtasıyla devamlı hareket eden kum) shim 1. layner, şim, dişliler veya hareketli yüzeyle arasındaki açıklığı ayarlamak için kullanılan madeni levhalar 2. şimle beslemek shim ara plaka, ince levha, sim shim ayar parçası shim şim, pul shim pack layner testeresi, pul testeresi shim stock şimlik malzeme, laynerlik malzeme shimmy yalpa shimmy yalpa yapmak, yalpalamak shimmy damper yalpalama söndürücü shimmy damper yalpalamayı önleyen söndürücü shims kama, besleme sacı, ara sacı, cisimler arası mesafeyi ayarlamak için kullanılan ince saç veya kağıt parçası shine ışık parlaması shine ışık saçmak, parlamak shingle çatı kaplaması/bitümlü shingle 1. ince bir tür çatı kaplama malzemesi 2. iri veya yuvarlak çakıl (çeşitli boy ve şekilde, açık plaj formasyonunda olduğu gibi, su ile aşındırılmış veya başka etkilerle yuvarlaklaşmış, kumdan ari taşlar) shingling demir külçenin çubuk veya ince lehva haline getirilmesi için çekiçlenmesi veya haddeden geçirilmesi işlemi shiny parlak ship gemi, vapur ship gemiye yüklemek ship gemi, gemi ile göndermek, sevk etmek, yollamak ship lap yarı lamba‐zıvana ship loader gemi yükleyicisi ship to shore communication kıyı gemi arası iletişim ship transmitter gemi vericisi ship yard tersane shipborne radar gemi radarı shipload gemi yükü shipment sevkiyat shipment yükleme, gönderme shipment gemiye yükleme shipped sevkedilmiş shipper sevkiyatçı shipping sevk etme shipping agent sevk acentesi, gemiye mal yükleyen acente shipping bracket kaldırma konsolu shipping cap muhafaza tapası shipping charges yükleme masrafları shipping dock yükleme rıhtımı, sevk rıhtımı, yollama rıhtımı shipping documents sevk vesikaları shipping invoice sevk faturası shipping note yükleme ordinosu shipping order sevk emri shipping sample sevk edilecek numune shipyard tersane shock çarpmak, sarsmak, şok etmek, şok olmak shock çarpma, darbe, şok shock absorber darbe emici, amortisör shock absorber şok emici, amortisör shock absorber amortisör, darbe ve sarsıntı yutucu cihaz shock absorber (shock damper), (a) sürtünmeli yay, lastik veya hidrolik sönümleyicı gibi makine veya mekanizma içersindeki bulunan enerji yutan cihaz (b) motorlu taşıtların tamponu, amortisör (c) uçakların amortısorlu alt takımı shock absorber casing amortisör muhafazası shock absorber compression valve amortisör basınç valfı shock absorber fluid amortisör yağı shock absorber gasket amortisör contası shock absorber grommet amortisör lastik burcu shock absorber piston amortisör pistonu shock absorber piston intake valve amortisör pistonu giriş valfı shock absorber piston intake valve plate amortisör pistonu giriş valfı plakası shock absorber piston intake valve spider spring amortisör pistonu giriş valfı yıldız yayı shock absorber piston nut amortisör pistonu somunu shock absorber piston rebound valve amortisör pistonu geri tepme valfı shock absorber piston rebound valve back plate amortisör pistonu geri tepme valfı arka plakası shock absorber piston rebound valve spring amortisör pistonu geri tepme valfı yayı shock absorber piston rebound valve spring disc amortisör pistonu geri tepme valfı yayı diski shock absorber piston rebound valve spring seat amortisör pistonu geri tepme valfı yayının yuvası shock absorber piston rod amortisör pistonu mili shock absorber piston rod rebound valve amortisör piston mili geri tepme valfı shock absorber piston rod rebound valve spring amortisör piston mili geri tepme valfı yayı shock absorber piston washer amortisör pistonu rondelası shock absorber piston washer spacer amortisör pistonu rondelası ara parçası shock absorber rebound valve lock plate amortisör geri tepme valfı tespit plakası shock absorber rebound valve spring amortisör geri tepme valfı yayı shock absorber rebound valve spring seat amortisör geri tepme valfı yayının yuvası shock absorber spring amortisör yayı shock absorber upper gasket amortisör üst contası shock absorber upper gasket retainer amortisör üst conta tutucusu shock block darbe takozu (tokmakta) shock excitation şok uyarım shock free şoksuz shock freezing şok dondurma shock pressure şok basıncı shock pulse bearing tester yatak ömrü tespit cihazı shock resistance darbe dayanımı shock resistant darbeye dayanıklı shock transmitter şok gönderici shock wave şok dalgası shock/electric elektrik çarpması shockproof darbelere dayanıklı shockproof watch denge çubuğu esnek mesnetler üzerine yerleştirilerek mafsalların zarar görmesinin engellendiği saat shoe taban shoe ayakkabı, pabuç shoe çarık, çarık mesnet, pabuç (fren pabucu, palet pabucu, kutup çarığı gibi) shoe brake pabuçlu fren shoe departure hava aralığı shoe lining pabuç balatası shoot ateş etmek shoot atış shoot atmak, vurmak shop atölye, tamirhane, dükkan, mağaza shop atölye shop fabrika, tamirhane shop atölye, dükkan, işyeri, mağaza shop assembling fabrika montajı, atölyede montaj shop assembly atölye montajı shop details atölyede yapılan demir işlerine ait tafsilat resimleri shop drawing imalat resmi shop drawing saha resmi shop drawing üretim detay resmi shop equipment atölye ekipmanı shop manual tamir kitabı shop painting fabrika boyası shop riveting fabrika perçini shop traveller fabrikalarda atelyelerde veya mağazalarda kullanılan havai kren shop welding fabrika kaynağı shop/ex fabrikada teslim shop/machine atölyesi/makina shopping alışveriş shopping center alışveriş merkezi shore kıyı shore payanda shore destek shore based radar kıyı radarı shore line sahil hattı, deniz kıyı çizgisi shore scleroscope dinamik sertlik ölçme aleti küçük sert bir çentik açıcının belirli bir yükseklikten sertliği ölçülecek numune üzerine düşürülerek sıçrama yüksekliğinin taksimatlı bir skaladan ölçülmesi şeklinde dinamik serttik ölçümü yapan alet shoring destekleme shoring iksa shoring destek, destekleme elemanları, payandalı destekleme shroud koruma sacı, siperlik, siper levhası shroud koruma sacı, siperlik, siper levhası short kısa short kısa (boylu) short 1. kısa, eksik 2. kısa devre, kontakt short kısa devre yapmak short açık short eksik short breath nefes darlığı, astma, short circuit kısa devre short circuit admittance kısa devre geçirisi short circuit impedance kısa devre çelisi (empedansı) short circuit operation kısa devrede çalışma short circuiting kısa devre yapma short cut kestirmeden gitmek, kestirme yol, kısa yol short cycling kısa çevrim short fibre grease kısa lifli gres short haul kısa erimli short heel contact üstten kısa temas short link kısa baklalı short link chain kısa bağlantılı zincir, küçük halkalı zincir short period kısa dönem short pile kısa kazık (rijit kazık) short shipment noksan sevkiyat short shipped noksan sevkedilmiş short stroke kısa strok short strut kısa çubuk short time kısa süreli short toe contact alttan kısa temas short wave kısa dalga short wheelbase dingiller arası kısa taşıt short, to kısa devre yapmak shortage yetersizlik shortage eksiklik, noksanlık, kıtlık short circuit kısa devre shortcoming kusur, noksan shortcomings eksiklikler shortcut kısa yol shortcut key kısa yol tuşu short cycling kısa çevrim short delivery eksik teslimat shorten kısalmak, kısaltmak shortened zone kısaltılmış zon, kısaltılmış saha shortening kısalma shortest focusing distance en yakın odak uzaklığı shorthand steno shorthand stenografi shortlist eksik listesi, kalanlar listesi short‐term operation kısa süreli işletme short‐term operation kısa süreli isletme short‐wave kısa dalga shot vuruş shot atış shot atmak shot hole 1. patlatma deliği (taş ocağı patlatmasında, patlayıcı maddeyi içine alacak boyutta ka‐
yanın içine açılan delik) 2. ateşleme kuyusu (sismik prospeksiyonda patlayıcının yerleştirildiği sondalama kuyusu) shot peening metalin yüzey tabakasını sertleştirmek için metal yüzeyine hava püskürtmesi kulanılarak küçük çelik bilyaların püskürtülme işlemi shot point atış noktası (sismik çalışmalarda patlayıcının patladıldığı nokta) shotcrete püskürtme beton shoulder 1. banket (bir platformun duran taşıtlara yer sağlamak, ani durumlarda kullanmak ve kaplamaya yan destek olmak amacı ile kaplama dış kenarı ile bordür veya platformun dış dolgu, hendek veya refüj şevi ile oluşturduğu doğrunun arasında kalan kısım) 2. omuz, shoulder çıkıntı shoulder omuz vermek, omuzlamak shoulder bolt (stripper bolt) sap kısmı yatağa iyi bir uyum sağlaması için sertleştirilip taşlanan cıvata shoulder width banket genişliği shoulder bir flanş veya şaftın çap veya diğer boyutlarının keskin bir şekilde arttığı bölge, omuz shouldered bolts boyunlu bulonlar shove 1. itme 2. küreme shovel 1. kürek, küreklemek 2. kepçe shovel yükleyici, kürek shovel kürek, küreme makinası shovel küremek shovel boom kepçe bumu, ekskavatör şavıl bumu shovel bucket ekskavatör şavıl kepçesi, küreme kepçesi shovel loader kepçeli yükleyici shovelling küreme shovelling procedure küreme işlemi shoving ötelenme, toplanma (trafiğin etkisiyle kaplama malzemesinin, genel olarak yüzeyin kabarmasına sebep olacak şekilde yanal doğrultuda yerinden oynaması) shower sağanak shower yağmak shower duş shower cabinet duş kabini shower tub duş teknesi showroom sergi salonu shredder kağıt öğütücü shredder kağıt öğütücü shrink çekme, kısalma shrink büzülmek, çekmek, kısalmak shrink fit sıcak geçme (ısıtmak suretiyle genişletip montajdan sonra soğutmak suretiyle elde edilen sıkı geçme) shrink fit sıkı geçme shrink, to küçültmek, büzmek shrinkage büzülme payı, çekme payı shrinkage büzülme, rötre shrinkage 1. büzülme, büzüşme, çekilme; 2. büzüşme derecesi, çekilme miktarı shrinkage allowance büzülerek sıkı birleştirilecek iki elemanın her ikiside soğuk iken çapları arasındaki fark shrinkage coefficient rötre katsayısı, büzülme katsayısı shrinkage crack büzülme çatlamaları shrinkage factor sıkışma faktörü (toprak) shrinkage index büzülme indeksi (plastik ve büzülme limitleri arasındaki sayısal fark) shrinkage joint büzülme derzi shrinkage limit rötre limiti, büzülme limiti (bir toprak için, azaltıldığı takdirde numunenin hacminin de küçülmesine sebep alan maksimum su muhtevası) shrinkage phenomena büzülme olayı, rötre olayı shrinkage properties büzülme özellikleri, rötre özellikleri shrinkage ratio büzülme oranı, rötre oranı shrinkage stress büzülme gerilmesi, rötre gerilmesi shrinking büzülme, rötre shrinking allowance çekme payı shrinking on dıştaki parçayı içeride kalacak parçanın içinden geçebilmesine müsade edecek bir çapa büyümeye sahip olabilmesi için ısıtılıp bu birleşme sağlandıktan sonra soğutularak sıkı bir birleşmenin sağlanması işlemi shroud kılıf, örtü shroud davlumbaz shroud plate su türbini kepçeleri yan plakası shroud (a) dişli çarklarda dişli yan kenarını kuvvetlendirmek için kullanılan dairesel çember, (b) türbin kanatlarını kuvvetlendirmek için kanatların çevresine monte edilen ince şerit, (c) eksenel akıştı türbinlerde kanat uçlarını geçerek oluşacak gaz kaçışını önl shuffling karılma, devşirim shunt paralel bağlantı shunt şönt, paralel bağlama shunt hat değiştirmek, yolunu değiştirmek shunt şönt bağlantı shunt circuit paralel devre shunt circuit şönt devre shunt current paralel devre akımı, şönt akımı shunt fed paralel beslemeli shunt resistance şönt rezistans, devreye paralel olarak sokulan rezistans shunt series generator şönt seri jeneratörü shunt valve by‐pass vanası shunt winding şönt sargısı shunt/wound paralel sarılmış shunted devreye paralel olarak bağlanmış shut kapamak, kapatmak shut down kapatmak, kesmek, tatil etmek shut down spring kapatma yayı shut off devreyi kesmek shut off 1. kapamak 2. motoru stop ettirmek 3. kapalı, kesik shut off kapamak, kapatmak shut off valve yakıt kesme valfı, kesme valfı shutdown kapanmak, faaliyetini durdurmak shutdown tatil etmek, durdurmak shutdown durdurma shut‐off valve yakıt kesme valfi shut‐off valve kapama vanası shutter kapak shutter 1. kapak, sürgü, panjur, radyatör panjuru 2. örten, kapayan, kesen shutter indirmek shutter kapama düzeni shutter panjur, perde shutter kapak, kepenk shutter kapak, sürgü, pancur, kapayıcı, kapama düzeni, obtüratör, döküm kalıbı geçmesi shuttering kalıp shutterstat radyatör panjur otomatiği, radyatör panjurlarını otomatik olarak açıp kapayan mekanizma shutting down tıkama, kapama shutting down operation tıkama işlemi shuttle belt conveyor tevzi konveyörü shuttle conveyor mekik konveyör shuttle traffic mekik trafik (akımın önce bir yöne, sonra diğer yöne mecburi olduğu trafik) shuttle valve mekik valf shuttle valve mekik valfı skylight aydınlık, tepe ışığı, tepe camı, tavan penceresi, çatı feneri, kamara kaportası, aydınlık bacası, tepeden ışıklama simulation(modelıng) taklit, kopya, benzetim model simulasyon sicative kurutucu, sikatif siccative 1. kurutucu; 2. kurutucu madde siccotabile kurutulmakla bozulmayan siccus kurumuş kur sick building syndrome hasta bina sendromu sick leave hastalık izni side taraf olmak, taraf tutmak, yan olmak side 1. kenar 2. yan, yan taraf 3. yüz, yüzey side 1. taraf, yüz, kenar; 2. yan taraf, vücudun sağ ve sol yanı side arch kemer kenar, yan kemer side bar protectors yan koruyucular side borrow yan ariyet side by side yan yana side car motorsiklet sepeti side chain çevre zinciri side chisel yan keski side clearance yan boşluk, uç boşluk side cover yan sac side cutter yan keski, yan kesici side cutting teeth kanal açma dişleri side ditch yarma hendeği side door yan kapı side dresser testere dişlerinin yana aynı miktarda yatmasını sağlayan mastar, matris, ayariayıcı ile nerbir dişin her iki yüzünün aynı noktasına bastırılan bir mastar takımı, kullanılarak tüm dişlerin aynı noktalarının eşit miktarda eğimini sağlayan testere takımı side dump yan tarafa devrilmek suretiyle boşaltan tip karoseri side dump (bucket) yandan boşaltma (kepçe) side effect yan etki side elevation yan görünüş side forms yan kalıplar side frame yarı şasi side frames motor, kren, pompa, şaft yataklarını taşıyan ana gövde, ana çerçeve side friction çevre sürtünmesi, yanal sürtünme, yan sürtünme, çeper sürtünmesi side friction factor yanal sürtünme faktörü side gate yan kapak side gear diferansiyel aks dişlisi side girder kenar kiriş side hook yan kanca side hooks tren vagonları çekme kancalarının yanında bulunan koşum kancaları side lamp çamurluk lambası side load yaya kaldırım yükü side looking radar yanal gözleyen radar side member yan eleman, yan takviye side milling cutter kanal açma freze bıçakları side mounted engine arrangement yana monteli motor bölmesi side opening door yana toplamalı kapı side panel yan kanat, yan levha side pinion yan dişli, yan konik dişli side plough yan bıçak side pressure çepere yapılan basınç, yan basınç side rail korkuluk side rail kılavuz ray side rail klavuz ray, karşılık ray, emniyet rayı side railing yaya kaldırım korkuluğu side seal yan conta side section yan taraf, yan kesit side sectional crosscut yanal kesit side sectional view yandan kesilmiş olarak görünüş side sheet yan kapak side shift carriages yana kaydırmalı tablalar side slope şev (bir dolguda platformun dış kenarı ile doğal zemin, yarmada ise hendek tabanı ile doğal zemin arasında uzanan eğik yüzey) side span yan açıklık, kenar açıklık side spray yan parça etkisi side strip yol kenarı şeridi, çim şeridi (yolun kenarında, çok kere ağaçlı, çim veya fundalık olarak yola paralel uzanan, kaplamasız toprak parçası) side tool iş parçası boyunca yanal olarak hareket ettirilebilir kesme yüzü yanda olan takım side track yürüyüş side valves motor bloğu yan cidarı içersine monte edilen dikey valf side view yandan bakış, yan görünüş side wall yan duvar sideband yanbant sideband suppression yanbant bastırımı sidebars kenar çubukları sideboard bowl kazan yan bölmesi sidelit screen yandan aydınlatılmış ekran sidelooking radar yana bakan radar siderant aniden oluşan, aniden gelişen, birden gelişen sideshift yana kaydırma sidesway collision yandan çarpmalı, açılı çarpmalı kaza side swipe accident yandan çarpmalı kaza sidewalk trotuvar, yaya yolu, yaya kaldırımı (yolun sadece yayaların kullanımına ayrılmış kısmı) sidewalk yaya kaldırımı sidewalk area yaya kaldırımı alanı sidewalk load yaya kaldırım yükü sidewalk loading yaya yükü sidewalk railing yaya kaldırım korkuluğu sidewalk width yaya yolu genişliği sidewall 1. yan duvar 2. iç çeper, yan cidar, araç lastiğinin yanağı sideway force coefficient enine fren katsayısı (serbest olarak dönen ve hem enine, hem boyuna hareket edebilen bir tekerleğin bir yol üzerindeki kayma direncini ölçmeye yarayan, tekerlek düzlemine dik gelen kuvvetlerin tekerlek üzerindeki yüke oranı olarak ifade edilen katsayı) sideways yana doğru, yan tarafa siemens (S) geçirgenlik, iletkenlik birimi=1/n sieve elek, kalbur, elemek sieve süzgeç sieve analysis elek analizi (deney elekleriyle yapılan bir çeşit tane büyüklüğü analizi) sieve aperture elek deliği aralığı, elek deliği açıklığı sieve curve elek eğrisi sieve number elek numarası sieve opening elek deliği aralığı, elek deliği açıklığı sieve shaker elek sarsağı, elek sarsma aleti sieve test of emulsion asphalts emülsiyon asfaltları için elek deneyi (bir emülsiyon içerisinde dağılmamış veya iri taneler halinde dağılmış şekilde bulunan asfalt miktarını ölçen deney) sieving eleme sieving (sifting) elekten geçirmek elemek sieving machine eleme makinası sift elekten geçirmek, elemek sift, to elemek sifting plant elek tesisatı sight 1. görme; 2. görüş kuvveti, görme yeteneği; 3. gözün görebildiği mesafe, görme alanı sight distance görüş uzaklığı, görüş mesafesi (belli bir yükseklikteki bir gözün yol üzerinde ve bakışını trafik yönünden ayırmaksızın, belli yükseklikte bir cismi görebildiği uzaklık) sight glass gözetleme camı sight glass/flow gözetleme camı/akış sight restriction görüş engeli sight/after görüldükten sonra sight/at görüldüğünde sight‐feed lubricator (a) damlaların görülebilmesi için bir depodaki yağı damla halinde cam bir borudan besleme yapan damla beslemeli yağlayıcı, (b) pompadan gelen yağ, görülebilir damlalar halinde içi su ile dolu cam tüp içersinde yükselerek yağ borusuna akarak yağlama görevI yapar sighting distance görüş uzaklığı sign imzalamak sign 1. işaret, belirteç, simge 2. imza, imzalamak sign marka sign im sign işaret, araz, belirti sign tabela sign bit işaret biti sign character işaret damgası sign digit işaret sayamağı sign magnitude arithmetic işaret‐genlik aritmetiği sign off, to; sign out, to oturumu kapatmak sign on oturum açmak sign post işaret direği, tabela direği signal işaret vermek signal sinyal, işaret, işaret vermek signal sinyal, işaret; im signal amplifier sinyal yükselteci signal analysis sinyal (işaret) çözümleme signal bus sinyal barası signal comparator sinyal karşılaştırıcı signal components sinyal bileşenleri signal conditioning sinyal (işaret) iyileştirme signal constellation sinyal (işaret) yıldızkümesi signal control ışıklı işaretlerle kumanda, sinyalizasyon (ışıklı işaret cihazlarıyla trafiğe kumanda edilmesi) signal converter sinyal (işaret) çevirgeci signal element sinyal (işaret) öğesi signal face ışıklı cephe (fenerin, yalnız bir yönden gelen trafiğe kumanda edecek şekilde yapılmış parçası) signal flow graph sinyal (işaret) akış çizgesi signal generator sinyal (işaret) üreteci signal head fener, lamba (bir, iki, üç veya fazla yön için bir veya daha fazla sayıda ışıklı cephelerin hepsine birden verilen isim) signal indication ışıklı işaret (bir ışıklı ünitenin veya aynı anda birkaç ışıklı ünitenin ışıklanması) signal interference ratio, sir sinyal (işaret) karışma oranı signal inversion sinyal (işaret) evirme signal lamp sinyal lambası signal lamp socket sinyal lambası duyu signal lamp socket spring sinyal lambası duyu yayı signal lamp switch sinyal lambası düğmesi signal light sinyal lambası, işaret amacıyla kullanılan ışık signal light control direksiyon sinyal lambaları kumanda şalteri signal reconstruction sinyalin geriçatılması signal regeneration sinyal (işaret) onarımı signal to noise ratio, snr sinyal (işaret) gürültü oranı signal violation sinyal ihlali signalization sinyalizasyon signalized sinyalize olmuş signalized junction sinyalize kavşak signalling imleşim, sinyalleşme signalling current imleşim (sinyalleşme) akımı signalling frequency imleşim frekansı (sıklığı) signalling information imleşim (sinyalleşme) bilgisi signalling interworking imleşimde (sinyalleşmede) birlikte çalışma signalling message imleşim (sinyalleşme) iletisi signalling message discrimination imleşim iletisi sınıflaması signalling network imleşim (sinyalleşme) şebekesi signalling point imleşim (sinyalleşme) noktası signalling route imleşim (sinyalleşme) yolu signalling system imleşim (sinyalleşme) dizgesi signalling time slot imleşim (sinyalleşme) zaman dilimi signatory imzalayan, imza sahibi signature imza signboard tabela, yafta signed imzalanmış signed number işaretli sayı signer imzalayan signet mühür signet mühürlemek significance anlamlılık significant mühim, önemli significant anlamlı, önemli significant belirgin significant depth proje derinliği significant digit önemli sayamak, anlamlı basamak significant figure anlamlı şekil significant properties esas özellikler, belirleyici özellikler signification anlam signifier gösteren sign‐off oturumu kapamak sign‐on oturumu açmak signpost işaret direği signum function imlev, işaret işlevi silage silolamak silage ambarlama, depolama silence sessizlik silencer susturucu silencer baffle susturucu bölmeleri, suyun veya yağın yolunu değiştirmek için kullanılan engeller silent sessiz silent chain ekskavatör ana tambur zinciri silent chain sessiz zincir, bu zincirler ağır yüklerde ve hızın 8m/s den fazla olduğu durumlarda kullanılır silent chain bkz. chain sessiz çalışan zincir silently sessizce silica silis silica silisyum, silis, çakmak taşı toprağı silica gel silis jeli, silis peltesi silicate silikat silicate asit silisit tuzu siliceous silisli, kuvarslı siliceous hard limestone silisli sert kalker siliceous limestone silisli kalker, kumlu kireçtaşı siliceous material silisli malzeme, kuvarslı malzeme siliceous silt kumlu silt silicic silisyum oksidine ait veya bunu havi silicic acid silisik asit, silikon silicic anhydride silisyum dioksit silicious 1. silis’e benzeyen; 2. silis’ten oluşmuş, silisli silico‐calcareous brick silis ve kalkerli tuğla silicon 1. silisyum 2. silikon silicon steel silisli özel çelik silicones su çekme özelliği bulunmayan organik bileşikler silk ipek silk insulated ipek izolasyonlu silk insulated cable ipek izolasyonlu kablo silk insulation ipek izole sill denizlik sill ahşap altlık, denizlik, pervaz, kenar sill pencere eşiği sill mounted grille eşiğe monteli menfez sill, mud bkz. mud sill sill‐mounted grille parvopet ızgarası silo bunker, silo silo pressure silo basıncı silt toprak mil ile doldurmak silt ince kum, bozuk çamur, silt (doğal olarak suda tortu şeklinde birikmiş mineral tanecikler, tane boyutu sedimentolojik olarak 006‐0002 mm arasındaki mineral tanecikleri) silt mil, ince kum silt toprak mili silt content silt içeriği silt deposit silt birikintisi silt fraction silt fraksiyonu, silt yüzdesi silt layer silt tabakası silt lens silt mercekleri silt parting ince silt tabakası, silt tabakası, silt damarı silt sample silt numunesi silt, siliceous bkz. siliceous silt siltation siltlenme silty siltli silty clay siltli kil silty gravel siltli çakıl silty sand siltli kum silty soil siltli zemin silvatic ormana ait silver gümüş kaplamak silver gümüş, sim silver plate gümüş mutfak eşyası silvering gümüş kaplama silviculture ağaçlandırma similar benzer similar figures benzeş şekiller similar matrices benzeş matrisler similarity benzeşim similarity şekil veya yapı bakımından birbirine benzeme, benzerlik similarity transformation benzerlik dönüşümü similarly benzer şekilde similitude benzerlik simple basit simple yalın simple band brake basit bantlı fren simple beam basit kiriş simple circuit basit devre simple flexure basit eğilme simple fraction basit kesir simple function basit fonksiyon simple harmonic motion yalın harmonik (uyumcul) devinim simple harmonic motion basit armonik hareket simple harmonic motion (SHM) basit harmonık hareket, bir noktanın sabit bir açısal hız ile bir çember etrafında dönerken bu noktanın çember çapına iz düşüm olarak oluşturduğu harekete basit harmonik hareket denir simple hook basit kanca simple interest basit faiz (belirli bir dönem için belirli bir sermaye üzerinden hesaplanan faiz) simple pole yalın kutup simple preposition basit önerme simple profile basit veya düzgün profil simple root yalın kök simple shear basit kesme, direkt kesme simple span basit açıklık simple statement basit önerme simple steam‐engine basit buhar makinesi buharın başlangıç basıncından egzoz basıncına genleşmesini tek bir kademede yaptığı buhar makinesi simple supported beam basit mesnetli kiriş simple twisting basit burulma simplest form en sade biçim simplex tek yönlü simplex tek maddeden oluşmuş, basit, sade simplex circuit simplex devre (bağlantı) simplex circuit tek yönlü çevrim simplex communication tek yönlü iletişim simplex mode simpleks işletme simplicity basitlik simplification sadeleştirme, basitleştirme simplified basitleştirilmiş simplified concrete canal lining basitleştirilmiş beton kanal içi kaplaması simplify basitleştirmek simplify sadeleştirmek simplifying sadeleştirme simulate benzetim yapmak simulate canlandırmak simulate, to benzetim kurmak, benzetim yürütmek, benzetimlemek simulated annealing benzetimli tavlama simulation benzetim, taklit simulation game benzetim oyunu simulation run benzetim yürütümü simulator benzetici simultaneous eşanlı simultaneous eş zamanlı, aynı anda simultaneous aynı zamanda olan, eş zamanda yapılan simultaneous aynı zamanda meydana gelen, simultane simultaneous operation eşanlı işletim simultaneous operation eş zamanlı işlem simultaneous system hemzaman sistem, senkronizasyon (belli bir trafik akımına, aynı zamanda, bütün cihazların daima aynı işaretleri verdiği sistem) simultaneously aynı zamanda, aynı anda, eşzamanlı simultenous eşanlı sine bar açısal ölçümleri lineer ölçümlere dönüştürerek veren ölçüm aleti, ölçümlerin hassasiyeti çubuk uzunluğunun ve bir uçta bulunan yükseltme mastarının hassasiyetine bağlıdır sine curve sinüs eğrisi sine law sinüs teoremi sine wave sinüs dalgası single tek, yalnız single (one) pipe system tek borulu sistem single acting tek etkili single acting compressor tek etkili kompresör single acting cylinder tek etkili silindir single acting steam hammer tek etkili buharlı tokmak single action circuit arrangement tek konumlu devre aranjmanı single address instruction tek adresli komut single axle tek dingil single axle tek dingilli single board computer tek kartlı bilgisayar single byte instruction tek sekizli (baytlı) komut single cell box culvert tek gözlü kutu menfez single channel per carrier taşıyıcı başına bir kanal single chip computer tek yongalı bilgisayar single circuit line, tek hat single column bent tek kolonlu köprü ayağı single concentrated load tekil yük single curve teeth involüt dişli profil single cut tek sıra dişli single cylinder tek silindirli single cylinder engine tek silindirli motor single duct system tek kanal sistemi single flange tek flanşlı single footing münferit temel single frequency operation tek frekanslı işletim single gear bir pinyon birde dişli çarktan oluşan dişli mekanizma single glazed window normal pencere single grouser shoe tek tırnaklı pabuç single grouser track shoe tek tırnaklı palet pabucu single head wrench tek ağızlı anahtar single input multiple output, simo tek girdili çok çıktılı single instruction, multiple data tek komut çoklu veri single landslide tekil heyelan single lane tek şerit single lane traffic tek şerit trafik (taşıtların bir şeritte tek yönde peş peşe hareket etmelerinin zorunlu kılınması) single layer construction tabakanın bir defada serilip sıkıştırıldığı inşaat yöntemi single leaf damper tek kanatlı klape single lever bowl‐apron control tek levyeli kova‐kapak kumandası single line diagram tek hat şaması single mode fiber tek kipli lif single mode spectral analysis tek modlu spectral analiz yöntemi single orifice nozzle tek delikli tip enjektör püskürtme memesi single over head camshaft (SOHC) üstten tek eksantrikli single package paket tip single package cooling unit paket tip soğutma ünitesi single package heat pump paket tip ısı pompası single pass tek geçişli single phase tek safhalı, tek fazlı, monofaze single phase (voltage) source tek evreli kaynak single phase current tek fazlı akım single piece tek parça, yekpare single plate clutch tek diskli debriyaj, tek safhalı kavrama single plunger pump tek plancerli dizel enjektör pompası single precision tek duyarlı single precision tek duyarlıklı single purchase tek bir dişli veya makaradan oluşan kaldırma düzeneği single rail tek raylı korkuluk single reduction tek redüksiyonlu single reduction tek tahvilli single row tek sıralı single row annular ball bearing tek sıra bilyalı yatak single shank tek şanklı, tek tırnaklı single shank ripper tek dişli riper single shoe brake tek pabuçlu fren single shot flip‐flop tek durumlu kapan single shovel tek kepçeli single sideband (SSB) modulation tek yanbant kiplenimi single span girder tek açıklıklı kiriş single stage tek kademeli single stroke tek strok single surface treatment tek tabaka asfalt sathi kaplama (herhangi bir yol yüzeyine, önce bir tabaka asfaltın, hemen arkasından da mümkün olduğu kadar yeknesak boydaki bir tabaka agreganın uygulanması) single tire tek lastik single user (operating) system tek kullanıcılı işletim sistemi single vehicle accident tek araçlı kaza single weight mechanical limiting speed mekanik olarak çalışan tek ağırlıklı hız sınırlandırma regülatörü single wire circuit tek telli devre single‐acting tek etkili single‐acting compressor tek etkili kompresör single‐acting engine tek tesirli makine, iş akışkanının pistonun bir tarafında tesirli olduğu pistonlu makınalar bu tip makınalar ilk imal edilen buhar makineleri ve buhar çekiçlerinde kullanılmıştır single‐acting piston tek tesirli piston iş akışkanı ile sadece bir tarafından temas eden piston single‐acting pump tek tesirli pompa, münavebeli, birbiri ardı gelen stroklarda akışkan basan pompa single‐beat escapement kronometre ve çift maşalarda olduğu gibi denge kolunun münavebeli titreşimlerden uyarı (impuls) aldığı maşa single‐cylinder engine tek silindirli motor, (a) tek buhar silindiri ve volan içeren motor, (b) araştırma amacı veya sulama amacı için kullanılan tek silindirli motor single‐cylinder machine (yankee machine) parlatılmış sıcak silindir üzerine sıkıştırılan (pres edilen) ıslak kağıtların bir çevrimde kurutulup tek yüzeylerine yüksek şeffaf sır çekildiği makine single‐duct air conditioning plant tek kanallı klima tesisi single‐duct system tek kanallı sistem single‐end end mills tek taraflı parmak freze bıçağı single‐glazed window tek camlı pencere single‐grain structure tek boyutlu taneli yapı single‐leaf damper tek kanatlı damper single‐mixed aggregate tek boy karışık agrega (tanelerinin büyük kısmı dar limitler arasında kalan agrega) single‐occupancy vehicle tek yolculu taşıt single‐phase tek fazlı, monofaze single‐pipe system tek borulu sistem single‐plate clutch tek plakalı debriyaj single‐plate clutch tek plakalı kavrama, tek plakalı debriyaj single‐ported slide valve bkz. slide valve single‐purpose road tek amaçlı yol (yalnız belli bir trafik türünün kullanmasına ayrılmış, yaya yolu, otobüs yolu, bisiklet yolu vb yol) single‐size material tek boy malzeme (tanelerinin büyük kısmının boyutu dar limitler arasında kalan malzeme) single‐stage tek kademe single‐start screw thread tek, sürekli helisel oluğa sahip vida dişi single‐start thread gövdesi etrafında sarılan tek bir helisel yive sahip vida dişi single‐threaded screw tek dişli vida single‐user tek kullanıcılı single‐wire transmission line tek telli iletim hattı singular tekil singular matrix tekil matris singular point tekil nokta, tekillik noktası singular solution tekil çözüm singularity tekillik singultation hıçkırık tutması sink atık su kanalı, lavabo sink eviye sink batırmak, batmak, gömülmek sink alış noktası, yutak sink 1. eviye, musluk taşı 2. batmak, batırmak, suya daldırmak sink saatlerde mafsal delikleri yakınında yağlayıcı yağı tutan yan küresel çukur sinkage batma, çökme, göçme sinker havşa sink‐hole yeraltı boşluğu sinking batma sinking engines maden kuyulannı kazma için kullanılan makine sinking of caisson kesonun indirilmesi sinking pump maden kuyusu tulumbası, maden kuyularından veya temellerden su boşaltmak için kullanılan tulumba sinking velocity çökelme hızı, çökme hızı sinter katılaşma, topaklaşma sinter sinter sinter yapışarak katılaşmak sinter sinterlemek sintered metal sinterlenmiş metal sintering sinterleme sintering çöreklenme, külçeleşme sintering sinterleme, külçeleme sinuous yılankavi, dalgalı, dolambaçlı sinus sinüs siphon sifon siphon 1. bir ucu uzun eğri boru; 2. birkabdan diğerine hava basıncı ile su boşaltmağa mahsus eğri boru, sifon; 3. bazı kabuklu hayvanların içinden su çektiği veya dışarıya su verdiği organ; 4. sifon ile su çekmek, sifondan geçirmek veya geçmek siphonage sifon işlemesi siren siren, canavar düdüğü sirvene sentetik kauçuk (keçe malzemesi) sirvis leather kösele (keçe malzemesi) site yer site yerleşmek site yer, mevki, saha, mahal, arazi, işyeri, şantiye, ören yeri site şantiye, yapım alanı site site site agent şantiye sorumlusu site amplification zemin büyütmesi site assembly şantiye montajı site coefficient arazi katsayısı site effect arazi etkisi site evaluation arazi değerlendirmesi site investigation arazi etüdü, arazi araştırması, arazi incelemesi site investigations, geological bkz. geological site investigations site manager şantiye şefi site map plankote site of construction inşaat sahası, şantiye site of the work iş yeri site plan yerleşim planı site plan plankote site preparation saha hazırlıkları, şantiye hazırlıkları site visit certificate yer görme belgesi sitting room oturma odası situated mukim situation konum, yer status yer, durum, vaziyet six‐corner altı köşe, altıgen size ölçü, büyüklük, boyut size punto size boy, büyüklük size ölçü, hacim size boyut, ebat size consist boyut dağılımı size distribution granülometri size factor boyut katsayısı size of batch harmanın büyüklüğü, karışımın büyüklüğü size of mixer karıştırıcının boyutu size of sample numune boyutu size of soil particles zemin parçacıklarının boyutu size of specimen numune boyutu size of the voids boşlukların boyutu size özellikle geometrik büyüklükleri belirten umumi bir terim, ayrıca ağırlık, kapasite, beygir gücü, verim vs ‘yide ihtiva eder sized tasnif edilmiş sizing boyutlandırma skate paten skate kızak, ayak kızağı, paten, kızak demiri skeleton çatı, iskelet skeleton line su ayırma çizgisi skeleton structure iskelet yapı skeleton type bucket iskelet tipi kepçe sketch kroki, taslak sketch şema, kroki, resim, taslak, skeç sketch map plan taslağı, taslak harita skew verev, verevlik, eğik, paralel kenar şekilli, eğilme, eşkenar dörtgen şeklini alma skew çarpık skew kaykı skew eğik skew angle verevlik derecesi, verevlik açısı skew bevels (skew bevel gears) eksenleri (şaft eksenleri) aynı düzlemde olmayan mahruti (konik) dişliler skew bridge verev köprü skew line aykırı doğru skew lines bırbırlenne ne parelel olan nede birbirlerini kesen ve sadece bir ortak dik çizgiye sahip olan iki doğrusal hat skew symmetric matrix eksi bakışımlı matris skew, distortation çarpıklık skewback üzengi (kemerde) skewed verev skewed bridge bkz. skew bridge skewed transverse joints enine derzler skewness yamukluk (olasıl.); kayıklık ski lift kayakçıları karlı dağ tepelerine taşımak içim kullanılan havai taşıma hattı kablolu kabin (teleferik) veya kablolu sandalye (vargel) olabilir skid kaydırma takozu, takoz skid kaydırmak skid kaymak, patinaj yapmak skid kızak skid 1. kaymak, patinaj yapmak 2. kızak, tespit şasisi, motor tespit bloğu, motor kızağı skid chain patinaj zinciri skid hazard kayganlık tehlikesi (kaplamanın, ıslak olduğu zaman kayganlaşmasına sebep olabilecek herhangi bir kusurlu durumu) skid lid kask skid loader kayma kumandalı yükleyici skid resistance tester yol yüzeyinin kaymaya karşı direncini ölçen cihaz skid steer cold planer kayma kumandalı soğuk planya makinesi (asfalt frezesi) skid steer loaders mikro yükleyici skidder kaydırıcı, itici, skider skidding kayma, patinaj, savrulma (tekerleklerin yuvarlanması yerine, kayması sebebiyle sürücünün taşıt üzerindeki hakimiyetini kaybetmesi olayı) skidding distance fren izi, kızak fren uzunluğu (bütün tekerlekleri frenlenerek dönmez hale getirilmiş bir taşıtın durmak için aldığı yol) skid‐resistance kayma direnci, kayganlığa karşı direnç skill ustalık skill yetenek, kabiliyet, beceri, hüner skilled deneyimli, tecrübeli skilled yetenekli, kabiliyetli, kalifiye skilled laborer kalifiye işçi skilled labour deneyimli işçilik, tecrübeli işçilik skim köpüğünü almak skimming sıyırma skin kabuk skin friction yüzey sürtünmesi, yanal sürtünme, yan sürtünme, çeper sürtünmesi skin friction of a pile bir kazığın yüzey sürtünmesi, bir kazığın çeper surtünmesi skin plate alın plakası skin resistance çevre direnci (kazıklarda) skip atlamak, motorun ateşlemede tekleme yapması, teklemek skip (skep) (a) malzeme nakli için vargellerde veya krenlerde kullanılan kova (b) bir kuyu veya boşluktan yukarıya maden veya kömür çıkarabilmek için kullanılan klavuzlu metal kutu skip distance atlama uzaklığı skip graded sekmeli dane dağılımı skip, to atlamak, sıçramak skipping tekleme, tekleme yapan, tekleyen skirt etek skirt piston eteği skirt kenar skirt board yan levha skirt board kenar tahtası skirting süpürgelik skirting heater konvektör skirting heater (bkz. basebord heater) etek ısıtıcı, süpürgelik skull kafatası, kronyum, cranium sky gök, gök yüzü sky roof açılır tavan sky wave iyonosferik dalga skylight aydınlık skylight dam ve çatı üstündeki pencere, tepe penceresi skyline ufuk çizgisi skyscraper gökdelen slab plak, döşeme, köprü döşemesi, tabliye slab levha, yassı levha slab bottom plak altı, plak alt yüzeyi, döşeme altı slab bridge plak köprü slab fixed at the four edges dört kenarı sabitleştirilmiş ankastre döşeme slab footing plak temel slab foundation plak temel slab riprap tahkimat plağı slab supported at the four edges dört kenarı mesnetli plak slab top plak üstü, plak üst yüzeyi, döşeme üstü slabbing machine dilme makinesi slabbing demir kütüklerini buharlı çekiç (şahmerdan) kullanarak lehva haline getirmek slack gevşemek, gevşek bırakmak, boşlamak, boşluk, gevşek kısım slack gevşek, laçka slack toz kömür, kömür tozu, kömür ocağı slack serbestlik slack adjuster otomatik fren yayı slack adjuster boşluk ve gevşekliği ayar tertibatı, palet gerdirme cıvatası, fren ayar cırcırı slack anthracite küçük ebat antrasit, toz antrasit slack side gevşek, laçka, boş, tahrik kayışı alt kısmı slack strand gevşek şerit slack variable arttıran yapay değişken slacken gevşemek slackness boşluk, laçkalık slag klinker slag curuf haline gelmek slag cüruf (metal filizlerinin indirgenmesinde yan ürün olarak oluşan ve silisyum dioksit ile kireç veya diğer bazlardan ibaret olan, erimiş veya yarı erimiş halde bir bileşik) slag bucket cüruf kepçesi slag bunker curuf bunkeri slag discharge curuf boşaltma slag discharge curuf atma, çıkarma, boşalma slag fill cüruf dolgu slag formation curuf oluşumu slag layer curuf tabakası slag removal curuf alma slag tongs curuf (kaldırma) kıskacı slag wool curuf yünü stainless steel paslanmaz çelik slake kuru zeminin suda dağılması slaked lime sönmüş kireç, kalsiyum hidroksit slaking of clay kilin parçalanması slaking of quick‐lime sönmemiş kirecin parçalanması, kirecin söndürülmesi slant eğim/yana doğru slant yana yatmak slant eğik slant height yan yükseklik slanted pile eğik kazık slash eğik çizgi slat çıt, tiriz slat lama, palet slat conveyor paletli götürücü slat conveyor lehvalı taşıyıcı, tablalı taşıyıcı, lehvalı‐zincirti taşıyıcı slate kömür‐kaya yatağı slate arduvaz, taş tahta, karataş levhası (basınç metamorfizması etkisinde gelişmiş ince laminalı kil taşı kökenli bir tür metamorfik kayaç) slate sertlik veren slate pencil taş kalem slave controller takip eden kontrolör slave file bağımlı kütük slave mode yamak türü çalışma, yamak kipi slave station, tributary station bağımlı uçbirim slave terminal bağımlı uçbirim slave unit takip eden cihaz slaver salya, tükürük sled kızakla kaymak, kızakla taşımak sled kızak sledge balyoz sledge kızak sledge kızak, rampa kızağı sledge hammer balyoz, ağır çekiç sleep uyku sleep mode beklemede, nöbette sleeper ana kiriş sleeper demiryolu traversi sleeper travers sleeper travers, taban kirişi, ana kiriş, köprü kirişi sleeper/concrete travers/beton sleeping mode uyku durumu sleeplessness uyuyamama hali, uykusuzluk sleeve yuva, kovan sleeve gömlek sleeve burç sleeve manşon sleeve kovan, burç sleeve bearing gömlek kovanı sleeve bearing yatak kovanı sleeve bearing support gömlek kovanı desteği sleeve bearing çapına oranla daha uzun olan yatak sleeve bushing yatak burcu, gömlek burcu sleeve coupling kovanlı kavrama sleeve filter hortum filtre sleeve flange gömlek flanşı sleeve guard koruyucu kılıf sleeve valve engine supapsız motor, gömlek supaplı motor sleeve wheel şaftın içersinden geçtiği ve şaft boyunca kaymasını sağlayan uzun bir göbeğe sahip çark sleeve, follow‐up bir sen/o sisteminde kovan, subab ve kontrollü uzuvdan oluşan kısım, sübab kovan içersinde çalıştığı, kontrollü uzvunda kovanı, sübabı takip etmesi veya sübabın kovanı takip etmesi için, tahrik ettiği sistem sleeve kovan, manşon, zıvana, gömlek, iç ve dış yüzeyleri makinede işlenmiş içersine çubuk, silindir veya pistonun girdiği silindirik eleman sleeve bearing support yatak kovanı desteği slenderness ratio narinlik oranı slew savurmak slew rate yetişme hızı (elektronik) slew‐in cartridge valve geçmeli kartuş valf slewing dönme slewing crane döner kren slewing cylinders dönen silindirler slewing gear gezici vince dönü hareket yaptıran dişli mekanizma, bu sistem tekerlekli vinçte bulunan halka dişli üzerinde hareket eden pinyon dişliyi döndüren düşey şaftı tahrik eden sürtünmeli konilerden oluşmuştur slewing mechanism döndürme mekanizması slewing slipping clutch kaymalı kavrama slica silis, çakmaktaşı, kuvars kumu, silis asidi, silisik asit slice dilin parça, kesit slice dilim slice dilimlemek slice method dilim yöntemi, dilim metodu slickenside 1. cilalı yüzey, kayma yüzeyi 2. fay aynası slickensided hair cracks cilalı yüzlü kılcal çatlaklar slide sürgü slide lam, cam (mikroskop) slide 1. heyelan, kayma 2. kızak, kaymak, sürgü, kayıcı parça slide saydam (fotoğ.); kayma slide kaymak slide saydam slide area heyelan bölgesi slide bar vites mili, hız kutusu gezer dişlilerinin mili slide bara sürgü çubuğu, sürgü kızağı slide bearing kaymalı yatak slide blocks (guide blocks, slipper blocks) motor veya pompaların piston çaprazına (kroşedine) monte edilmiş klavuz çubuklar arasında hareket eden ve piston kolunun doğrusal hareket yapmasını sağlayan bloklar slide damper jaluzi tip damper slide damper jaluzi tip ayar damperi slide gate sürgülü kapak slide gauge sentil, kumpas slide guide kızak yataklaması slide plane kayma düzlemi slide rest lathe torna sürgü mesnedi torna kalem tutacağını taşıyan kundağa monte edilmiş boyuna ve çaprazlama hareket eden üzerinde kanal açılmış tabla slide rod (slide valve spindle) sürgü çubuğu, sürgü kolu slide stroke kızak stroku slide switch sürgülü anahtar slide valve (a) genellikle buhar ve gaz türbinlerinde kullanılan, klasik sübablarda olduğu gibi dönme veya yükselme yerine kayma hareketi yapan sübap, (b) dikdörtgen kapak şeklindeki buhar makineleri emme ve egzoz sübabı, sıra ile silindirlere buhar girişini yapıp sübap slide (a) klavuzlar arasında eğri veya düz bir yüzey üzerinde kayan (öteleme yapan) uzuv (b) slayt cihazı, tekrarlayıcı (repeater) slide crank chain krank biyel kinematik zinciri, üç dönel bir kayar mafsaldan oluşan kinamatik zincir slider sürgü, kızak slider box yukarı akıtma imleci slide‐valve spindle sürgü kolu, sürgü çubuğu slideway kaydırma yüzeyi sliding pulley kendi şaftı boyunca hareket eden klavuz kasnak sliding kayma, kayar, hareketli sliding sürgülü sliding kayma sliding bearing kayar mesnet sliding block kayıcı gövde sliding block mechanism kayar gövdeli mekanizma sliding caliber sürmeli kumpas sliding calipers bkz. sliding caliber sliding contacts kayar değeçler sliding damper kayar sürgü sliding door sürgülü kapı sliding door kayar kapak sliding expansion joint kayar tip kompanzatör (genleşme parçası) sliding expansion joint kayar tip kompensatör sliding fracture kayma kırılması sliding friction kayma sürtünmesi sliding friction kinetik sürtünme, kayma sürtünmesi sliding gear hız kutusu gezer dişlisi sliding mass kayma kütlesi, kayan kütle sliding mesh gear‐box dişli sisteminde eş çalışan dişliler bir çift dişlinin kaydırılıp yerine başka bir dişli çiftinin sürülerek devreye sokulması ile hız değişimi sağlanan dişli kutusu sliding mode control kayan kipli denetim sliding motion kayma hareketi sliding of soil along a slip plane toprağın kayma düzlemi boyunca hareketi, düzlemsel kayma sliding plate kayıcı mesnet levhası sliding resistance kaymaya karşı direnç, kayma direnci sliding roof açılır tavan sliding seat sürgülü koltuk sliding shutter sürgülü kapak sliding shutter disket sürgüsü sliding sleeve kayar gömlek sliding strength kayma direnci sliding support kaymalı yatak sliding support kaymalı yatak (sapport) sliding support kayıcı mesnet, kayar mesnet sliding surface kayma veya kesme düzlemi, kayma veya kesme yüzeyi, kayma düzlemi, kayma yüzeyi sliding tendency kayma eğilimi sliding vane compressor kayar kanatlı kompresör sliding wedge kayma kaması, kayıcı kama sliding zone kayma bölgesi sliding kayma, kızak yatakları üzerinde yapılan hareket sliding‐head automatic lathe torna yatağına tespit edilmiş takım mesnedine radyal olarak monte edilmiş olan kaleme sahip, kayar fener mesnetli torna tezgahı, her takım, kamlar ve kollar yardımı ile önceden ayarlanan bir sıraya göre imalat işleminde görev yaparlar slight 1. ince, narin, zayıf 2. pek az, hafif slight drag hafif sürtünme slight injury accident hafif yaralanmalı kaza slight slope hafif şev, az eğimli şev, tatlı şev, tatlı meyil slime çamur, balçık, batak toprak slime sulu kıvam gösteren yapışkan nitelikte herhangi bir madde sling askı, askıbandajı sling askı kayışı, kolan sling askıya almak sling askı kayışı, kolan sling sapan, askı sling chain sapan zinciri sling psychrometer savurmalı psikrometre slinger atıcı, geri çevirici, toz sacı, muhafaza sacı, yağ savurucu (yağ içinde dönen millerin yağ geri atma plakası) slip kayma slip kayma (motor) slip kayış slip kaymak slip (pump) pistonlu makinelerde piston tarafından supürülen hacım ile gerçek boşaltılan hacim arasındaki fark eğer boşaltılan hacim silindir içersindeki basınç büyüklüğünden dolayı fazla ise buna negativ boşaltma denir slip (screw propeller) mesafe ile açısal hızın (rad/s) çarpımının gerçek ileri hızı geçmesi durumunda bu miktarın yüzde olarak ifadesi, kayma, patinaj slip circle kayma dairesi, kopma dairesi, kırılma dairesi, dairesel kırılma yayı slip critical joint kritik kayma yüzeyli bağlantı slip fit kaygan geçme slip fit kayar geçme slip flange oynak flanş slip form kayar kalıp slip gauge çok hassas bir mastar takımı olup 10 cm boya kadar ölçümler yapabilir 3,4 kayar mastar kullanılarak 0.25 um kalınlık hassasiyet ile ölçülebilir slip jaws torna ayna çenelerinde veya mengene çenelerinde geçici alınlık slip joint pliers ayarlı pense slip line kayma çizgisi slip of the bank kıyı kayması slip off kaymak, kaymak suretiyle atmak, hız kutusunun vitesten atması slip on flange geçmeli flanş slip plane kayma veya kesme düzlemi slip ring kayma halkası slip road yan bağlantı yolu, rampa (farklı seviyeli kavşakta giriş‐çıkış, otoyola bağlanan veya ayrılan erişme yolu) slip surface kayma yüzeyi slip table siyah taş, mermer veya alaşım plakanın hidrostatik süspansiyon ile konumunda muhafaza edildiği yüksek basınç altındaki yağın tabla çevresinden hazneye akıp oradanda hidrolik pompaya geri döndüğü kaygan masa, ağır cisimlerin yatay düzlemde titreşim analizl slip kaymak, patanaj yapmak, kayış kayması, patana) slippage diş kayma miktarı slippage kayma slippage cracks tabaka kayması çatlakları (genellikle yarım ay şeklinde olan, trafiğin aktığı istikamete doğru yönelmiş çatlamalar) slipper (slipper block) sürgü takozu, fren takozu slipper brake (a) tranvay raylarına direk etkiyen elektromekanik fren, (b) vagon üzerinde bulunan demir bloklar olup vida ve levye yardımı ile raylar üzerine bastırılarak fren görevi görürler slipper guides klavuz kollar, klavuz çubuklar slipper piston etekleri kesilerek sürtünmenin ve ağırlığının azaltıldığı hafif piston slipper seal kayar keçe slipper fren papucu, fren takozu slipperiness kayganlık slippery kaygan slippery road kaygan yol slippery surface kaygan yüzey slipping kayma slit yarık slit uzunlamasına kesmek slit uzun kesik slit yarmak, boylamasına kesmek veya yarık açmak, yarık, yırtık, kesik slit 1. uzunluğuna seyreden yarık ve kesit, dar açıklık; 2. uzunluğuna yarmak, uzunluğuna kesit yapmak slitting saw testere freze bıçağı sliver ince uzun parça sliver taraklamadan sonra oluşan sürekli lif ipleri fitil yapmak, yonga, talaş, dilim slope eğim, yokuş slope şev slope eğimli olmak slope bayır, eğim, meyil slope yamaç, rampa, yokuş, şev, meyil, eğim (bir yüzeyde, yataya göre, yüksekliğin uzunluğa oranı olarak gösterilen eğiklik) slope angle şev açısı slope circle şev dairesi slope compaction şev sıkıştırılması slope distance eğik mesafe slope drop‐off üstyapının orjinal bombesini kaybetmesi slope erosion şevlerin akması, şev erozyonu slope failure şev göçmesi, şev kırılması topuk kayması, şev kayması (şev topuğunda veya üzerinde) slope finishing şev düzeltme slope finishing şev düzeltmesi slope levelling device enlemesine eğim verme aygıtı slope line şev çizgisi slope of a curve bir eğrinin eğimi slope of a dike bir sedde veya baraj şevi, bir baraj veya seddenin eğimli yüzeyi slope of the ground arazi eğimi slope paving şev kaplaması slope paving concrete şev kaplama betonu slope protection şev koruması slope revetment şev kaplaması slope scale eğim ölçeği slope stability şev stabilitesi slope stability factor şev stabilite katsayısı slope stake şev kazığı (dolgu ve yarma şevlerinin doğal zemini kestiği etek noktalarını belirtmede kullanılan kazık) slope taking meyil ölçmesi slope trimming şevlerin biçimlendirilmesi sloped curb eğik kaldırım taşı, eğik bordür (yüzü düzlem yüzey olup, düşeyle 20 dereceden çok, 60 dereceden az açı yapan kaldırım taşı) sloping eğimli sloping ramp meyilli rampa sloping side şevli bölge, eğimli bölge sloping towards bir tarafa şevli slot yarık, rahne, oluk, kanal slot oluk açmak slot yuva (donanım); dilim (zaman) slot yarık, yiv, oluk slot array yarık dizilimi slot diffuser yarık tipli veriş menfezi slot diffuser oluk tipi menfez slot drill yassı uçlu çift kesicili veya yuvarlak uçlu işlem esnasında yanal hareket eden torna slot hole oval delik (bir yönde serbest hareket sağlayan) slot machine demir para ile çalışan eğlence amaçlı makine slot radiator yarık ışıyıcı slot reader yuvalı okuyucu slot weld yarık kaynağı slotted oluklu, yarıklı slotted kanallı, oluklu slotted crosshead kanallı çapraz mafsal, üzerinde kanal bulunan ve kanal içersinde kayan elemanında biyel kotuna mafsallanarak doğrusal ve dönü hareketlerinin birleştirildiği buhar makineleri kroşedi slotted headless grub oluklu başsız saplama slotted hopper yarıklı hazne slotted nut taçlı somun, kopilyalı somun slotted nut taçlı somun slotted nut taçlı somun slotted outlet yarıklı menfez slotting machine (vertical shaping machine) zıvana makinesi, karşı ağırlık ile dengelenmiş düşey hareket yapan koça sahip, tablaya doğru aşağı yönde kesme işlemi yapan takım slotting tools zıvana makinesinde kama yeri açma kalemi, kanal açma takımı slough 1. çamur haline gelmek, çamurlaşmak, çamur, batak toprak 2. çökme sloughing çökme, çamurlaşma sloughy kabuklu slow yavaşlamak, yavaşlatmak slow ağır, yavaş, rötarda slow curing yavaş kürleme slow down gaz kesmek, yavaşlamak slow down yavaşlamak, yavaşlatmak, hızı azaltmak slow gear (a) krenlerde veya kaldırma makinelerinde kullanılan çift veya çok palanga dişli sistemi, (b) yavaş hareketle güç artırımı oluşturan torna, matkap veya diğer makinelerin geri dişli düzeneği slow idle bkz. low idle slow motion ağır çekim slow motion yavaş hareket slow setting yavaş kesilen slow shear test yavaş kesme deneyi slow‐curing asphalt yavaş kür olan asfalt (petrolün hafif fraksiyonlarının destilasyon yolu ile uzaklaştırılmasından, veya bir bakiye ile ağır bir destilatın karışımından oluşmuş bir sıvı asfalt) slow‐curing liquid asphaltic material yavaş kür olan sıvı asfaltik malzemeler (bir asfaltik bakiye yağ veya böyle bir yağ ile kolay kolay uçmayan bir destilatın karışımı) slowdown yavaşlatmak, devrini düşürmek slowdown yavaşlamak slow‐motion yavaş hareketli sludge 1. su yüzündeki ufak buz parçaları; 2. bir sıvı içinde süspansiyon halinde katı veya yarı katı maddelerin bulunması sludge tortu, çamur sludge kazan çamuru sludge asphalt tortu asfalt (petrol destilatlarının sülfirik asit ile tasfiyesi esnasında meydana gelen asidik çamurdan ayrılan asfaltik ürün) sludge dewatering atık çamuru kurutma sludge filter çamur filtresi sludge pump çamur pompası sludge removal çamuru alma, atma, uzaklaştırma sludging bir eriyikten erimemiş parçaların ayrılması slug yoğun çöküntü slug chamber modülasyon valfi odacığı slug flow vanadan akış slug (a)ayak‐libre birim sisteminde kütle birimi, (b) linotip yöntemi ile dökülen dolu çizgi tipi sluggish zor akıcı sluggish atıl, hareketsiz sluggish 1. ağır ve yavaş hareket eden, uyuşukluk gösteren; 2. ağır ve yavaş gelişen sluice havuz veya bent kapağı, bent kapısından sızan su sluice savak sluice gate savak kapağı, oluk kapağı sluice valve sızıntı vanası, bent kapağı vanası sluice valve savak vanası, oluk vanası, su kanalına düşey doğrultuda hareket eden ve su akışını kesen plaka, kapak sluice way savak yatağı sluice (a) savak kapağı ile su akışı kontrol edilen savak, su kanalı (b) su türbinine veya su çarkına su girişini sağlayan kanal, savak slump aniden düşmek slump yığılma, batma, göçme, çökme (betonun kıvamı) slump cone çökme hunisi, slump konisi slump test kıvam deneyi, çökme deneyi slurry sıvı çamur, yumuşak batak toprak, akıcı sıvı ve katı birleşimi, bulamaç slurry seal harç tipi sızdırmazlık tabakası slurry trench bulamaç hendeği slurry/cement çimento şerbeti slush brush temizleme fırçası small küçük small bore system küçük delikli sistem small bore system küçük borulu sistem small caps küçük büyük harf small cracks küçük çatlaklar small fissures küçük fisürler, kılcal çatlaklar small gear küçük dişli small gravel küçük çakıl, ince çakıl small lumped küçük parçalı small repairs ufak tefek tamirat small scale küçük ölçek small scale map küçük ölçekli harita small scale model tests küçük ölçekli model deneyleri small size küçük ölçü small sun gear küçük güneş dişli smart card akıllı kart smart highway akıllı karayolu smart infrastructure akıllı altyapı smart quotation mark akıllı tırnak imi smart quotes akıllı tırnaklar smart vehicle akıllı taşıt smash parçalamak smash ezmek, çarpma suretiyle ezilmek, yayılmak smashed ezik, çarpılmış smear sıvaşma smell koku almak, kokusunu almak smell koku alma, koklama smelt eritmek smelting furnace eritme fırını smith demirci smith‐petersen nail üç yüzlü, üzerinde oluk bulunan metal bir çivi smock iş gömleği smock iş gömleği giymek smog duman ve sis karışımı smog dumanlı sis smoke duman çıkarmak, tütmek, duman (yakıtların eksik yanması sonucu oluşan, minik parçacıklardan ibaret, gözle görünebilir gaz halindeki süspansiyon) smoke duman smoke box duman sandığı, kutusu smoke control duman kontrolü smoke density duman yoğunluğu smoke detector duman dedektörü smoke duct duman kanalı smoke flue duman tahliye kanalı smoke number (bkz. soot number) duman (is) sayısı smoke screen duman perdesi smoke stack duman bacası smoke stack baca borusu, egzostan sonra dumanın geçtiği uç borusu smoke test duman testi smoke tube boiler (bkz. fire tube boiler) duman borulu kazan smoker duman yapan veya yağ yakan makine smoker tütün içen smokes duman smooth 1. düz, düzgün, düz yüzeye sahip; 2. düz yapmak, düzleştirmek; 3. yatıştırmak sakinleştirmek, teskin etmek smooth 1. düz, düzgün 2. yatık 3. yumuşak, pürüzsüz smooth düzleştirmek, yumuşatmak smooth düzgün hale getirmek, düzgün smooth düzgün, pürüzsüz smooth alignment düz güzergah smooth bend düz boru dirseği smooth bend yumuşak dönüş smooth curve pürüzsüz eğri smooth cushioning düzgün yastıklama smooth off düzlemek, düzeltmek, kabasını almak, perdahlamak smooth pile sürtünmesiz kazık, pürüzsüz yüzeyli kazık smooth profile düzgün profil smooth tire sırtına desen açılmayan düz araç lastiği smooth traffic düzgün trafik smoothing düzgünleştirme smoothing düzleme, yumuşatma smoothing capacitor süzgeçleme sığacı smoothing coil şok bobini smoothing iron yüzey düzeltme ütüsü (asfalttaki derzlerin kaynatılmasında ve yüzeyin düzeltilmesinde ısıtılmış olarak kullanılan demirden bir alet) smoothness düzlük, yumuşaklık smoothness düzgünlük smoothness constraint düzlük kısıtı smooth‐surfaced roofing düz yüzeyli çatı örtüsü (bitümle doyurulmuş, bir tarafı veya iki tarafı bitümle kaplanmış ve üste gelecek yüzü ince mineral malzeme ile örtülmüş keçe veya kaneviçe) smooth‐wheel roller tambur silindir, düz bandajlı silindir smother püskürtmek, duman halinde dağılmak smoulder içten yanmak, alevsiz yanmak smu çalışma saati smudge kir, kir lekesi smut is snag çıkıntı, uç snail salyangoz çalar saatlerde vurmayı kontrol etmek için kolu yavaş yavaş yukarı kaldıran veya boşa alan kam snailed (a) eksantrik eğriler ile oluşturulan yüzey (b) ana yayın iç sargısının bükülmeden kancanın üzerine geçtiği kovan mili şekli snailing saatlerdeki çarkları fazla miktarda perdahlama, parlatma işlemi snap aniden hareketlenmek, aniden kopmak snap yakalamak, kavramak, ani olarak birbirine geçmek suretiyle birbirini tutmak snap çarpma sesi, şaklayıcı ses snap action ani hareketli snap action ani hareket mekanizması snap action control ani hareketli kontrol snap action mechanism ani hareketli mekanizma snap fit yaylı tırnaklar vasıtasıyla birbirini tutma snap gauge çeneli mastar, çap pergeli, çap mastarı bir örsü sabit, diğeri iki ayarlanabilen örse sahip c şeklinde döküm mastar snap in içine geçmek suretiyle aniden tutma snap on fitting sustalı bağlama snap on mounting sustalı bağlantı snap pin kupilya snap ring tesbit segmanı, yaylı tutturma bileziği snap ring segman, tesbit segmanı snap ring tespit segmanı snap ring groove yaylı bilezik yuvası snap ring pliers segman pensesi snap ring retainer yaylı segman şeklinde tutucu snap spring segman snap (a) perçin deliği açmak, (b) parçaların bir kısımlarını birbirleri üzerinden veya içerlerinden geçirmek sureti ile beraber tutma işlemi, mandallama snap‐action control hızlı kapama kontrolü snap‐action mechanism ani hareket mekanizması snapshot enstantane fotoğraf snapshot enstantane snatch block (return block) palanga sisteminde zincirin en alt kısmında asılı olan makara, hareketli makara sneak current sızıntı akım snick çentik, kırpmak snick çentmek sniffervalve emme valfi snift valves hava akışına müsade eden her hangi bir akışkan geçişinde ise kapanan valf snifting valve belirli bir basıncın üstünde hava veya akışkan boşaltmak amacı ile açılan valf snip makasla kesmek snip teneke makası ile kesmek snipe tenekeci makası snippet ufak maden parçaları, makasla kesilmiş maden parçaları snout boring machine motor silindirlerini delmek için kıllanılan kesici uçların milin mesnetsiz olan uzantısı üzerine tespit edildiği delme makinesi, matkap snow kar snow karlanma snow and ice control centre kar ve buz mücadele merkezi (refüj mahalli bakımevi) snow and ice dedector kar ve buz dedektörü snow blade kar bıçağı snow blower kar üfürücü (rotatif) snow blower, hydraulic bkz. hydraulic snow blower snow blowing rotatiflerle yol üzerindeki karın temizlenmesi işi snow chain kar patinaj zinciri snow clearing kar temizlenmesi snow cutter kar bıçaklı rotatif snow cutter with side plough yan bıçaklı kar rotatifi snow dedector kar detektörü snow fence kar siperi, kar parmaklığı, kar çiti snow flow rüzgarın karı üfürmesi, rüzgarda karın yol üzerinde girdaplaşması snow load kar yükü snow marker kar işaretleme direği snow melting system kar eritme sistemi snow plough kar bıçağı, kar açma ve temizleme bıçağı, kar temizleyicisi (yollardaki karı küremek için bir makine, genellikle bir kamyona veya traktöre takılan parça) snow plow karkürer, kar küreği snow plug kar kürüme snow pole kar direği snow removal kar temizleme, kar mücadelesi snow shed çığ tüneli snow shoe kar ayakkabısı snowdrift kar toplanması, kar birikmesi, kar yığılması snowmobile kar arabası snowslip çığ snowstorm tipi snowy karlı snr sinyal (işaret) gürültü oranı snub tel halat ile durdurmak snub pulley baskı kasnağı snubber (snub) tel halat freni sistemin önceden tespit edilen miktarda hareketi esnasında devreye girmeyen ve bu yer değiştirme miktarına erişilmesi anında devreye giren hareket sınırlayıcı sistem snug tam oturmuş soak ıslatmak, suya batırmak, sırılsıklam olmak soak ıslatma/tam soakaway atık kanalı soaked suya boğulmuş soap sabun, sabunlaşmak soapstone sabun taşı soapy 1. sabunlu; 2. sabuna benzer, sabun gibi, sabunumsu social 1. toplumsal, sosyal; 2. kümeler halide büyüyen veya yetişen, toplu halde yaşayan social benefit sosyal fayda (belirli bir ekonomik karar sonucu bütün toplumun refahında meydana gelen artış) social cost sosyal maliyet (herhangi bir ekonomik faaliyetin, toplumsal açıdan sözkonusu olan maliyeti) social discount rate toplumsal iskonto oranı (kamu yatırımlarının uzun dönemde yaratacağı faydanın bugünkü değerini hesaplamaya yarayan oran) social environment sosyal çevre social housing sosyal konut social impact sosyal etki social insurance sosyal sigorta social science sosyal bilimler social security sosyal güvenlik social surplus sosyal artık society of automotive engineers (sae) otomotiv mühendisliği kurumu socket priz socket soket, yuva, priz, elektrik devresi çıkışı, bilya vb küresel mafsal başlarının oturdugu küresel yuva, elektrik ampul duyu, lokma anahtarı başlıkları socket delik, oyuk, yuva socket duy socket soket, fiş, yuva socket soket, kovan socket adapter 1. lokma anahtar başlıklarını değişik uçlu kola uyduran ara parça, cırcır anahtarı 2. küçük amerikan tipi elektrik fişini normal prizlere uydurmak için kullanılan ara fiş socket and bracket duy ve braket socket and cable duy ve kablo socket bearing cone and cup perno yatakları socket head bolt alyen başlı civara socket head screw alyen başlı vida socket wrench lokma anahtarı socket oyuk, delik, yuva, piriz duy socketed pile ucu gömülmüş (tespit edilmiş) kazık soda soda, korbonat dö sodyum, hidroksit dö sodyum soda ash susuz sodyum karbonat sodic sodyumlu sodic clay sodalı kil soffit kiriş soffit alt yüzey soffit alt yüz soft yumuşak, gevşek soft bomb yazılım bombası soft clay yumuşak kil soft computing yapay zeka ile hesaplama soft copy elektronik kopya soft copy photogrametry sayısal fotogrametri soft crash bilgi yitirmeden çöküş soft decision yumuşak karar soft error geçici hata soft failure geçici bozukluk soft fragments yumuşak kısımlar soft fragments of aggregate agreganın yumuşak parçaları soft function key programlanır işlev tuşu soft ground yumuşak zemin, zayıf zemin, dayanımsız zemin soft iron ham demir soft layer yumuşak tabaka soft lead kalay, lehim soft limiter yumuşak kırpıcı soft marl yumuşak marn soft metal yumuşak metal, motor yatağı metali, basit metal soft modem yazılıma dayalı modem soft rock yumuşak kaya soft rubber ham tabii kauçuk, yumuşak lastik soft shorting kısmi kısa devre soft soldering yumuşak lehim soft start yumuşak kalkış soft steel yumuşak çelik soft stratum yumuşak tabaka soft tuff yumuşak tüf soft tyre havası inik lastik soft water yumuşak su soft water kireçsiz temiz saf su soften yumuşamak, yumuşatmak soften yumuşatmak, suyun kirecini almak softened yumuşatılmış, kireci alınmış softener yumuşatıcı madde (sert suyu yumuşatan kimyasal madde gibi) softener yumuşatıcı softener yumuşatıcı madde, plastikleştirici madde, su filtresi softening sertliğini giderme, yumuşatma softening yumuşama, yumuşatma softening yumuşama softening point yumuşama noktası (bir maddenin tespit edilmiş deney şartları altında özel bir yumuşaklık derecesine eriştiği sıcaklık) software yazılım software aided yazılım destekli software bomb yazılım bombası software development yazılım geliştirme software development cycle yazılım geliştirme çevrimi software development library yazılım geliştirme kütüphanesi software documentation yazılım belgeleme software engineer yazılım mühendisi software feature yazılım özniteliği software house yazılım evi software library yazılım kütüphanesi software life cycle yazılım yaşam çevrimi software lockout programla koruma software maintenance yazılım bakımı software package yazılım paketi software piracy yazılım korsanlığı software protection yazılımla koruma software release yazılım sürümü software reset yeniden başlatma (yazılımla) software reset yeniden başlatmak (yazılımla) software security yazılıma dayalı güvenlik software security measure yazılım güvenlik önlemleri software system yazılım sistemi software tool yazılım aracı software vandalism yazılım vandallığı softwared programlanmış softwood iğneli ağaç, ibre yapraklı ağaç SOHC bkz. single over head camshaft soil toprak, zemin soil aggregate karışık zemin, zemin agregası, toprak agrega karışımı soil aggregate properties zemin agregası özellikleri soil amplification factor zemin büyütme faktörü soil analysis toprak analizi (toprak numunelerine ve toprak etüdlerine ait sonuçların laboratuvarda incelenmesi) soil anchor zemin ankrajı soil auger toprak burgusu (toprağı delmek veya topraktan numune almak için kullanılan, dönerek çalışan bir alet) soil bag toprak torbası soil binder bağlayıcı toprak soil characteristics zemin özellikleri, zemin karakteristikleri soil classification toprak sınıflaması (toprakları, özel niteliklerine göre sınıflandıran bir sistem) soil colloids zemin kolloidleri soil compaction zeminin sıkıştırılması, toprağın sıkıştırılması soil composition zemin bileşimi soil compression zemin sıkışması, toprak sıkışması soil concrete kil betonu, toprak betonu soil conditions zemin koşulları soil conditions zemin şartları, zeminin karakteri soil constants zemin sabitleri soil constituents zemin bileşenleri soil core zemin karot numunesi, karot numunesi, çekirdek numunesi, karot soil creep zemin sünmesi soil data zemin verileri, zemin doneleri soil embankment toprak dolgu, toprak imla soil engineering zemin mühendisliği soil exploration zemin etütleri, zemin araştırmaları, zemin incelemesi soil formation toprak yapısı, toprak oluşumu soil fractions zemin bileşenleri, zemin parçacıkları soil grain properties zemin tane özellikleri soil humidity zemin nemi soil identification zemin tanımlaması soil improvement zeminin iyileştirilmesi, zeminin ıslahı soil in place doğal zemin, doğal toprak, doğal yerinde zemin soil investigations zemin etütleri, zemin araştırmaları soil layer zemin tabakası, toprak tabakası soil liable to scour oyulabilen zemin soil map zemin haritası soil mass zemin kitlesi, toprak kitlesi soil mechanics zemin mekaniği soil mechanics laboratory zemin mekaniği laboratuvarı soil mixture karışık zemin, zemin agregası, zemin karışımı, toprak karışımı, agrega soil moisture zemin nemi, zemin rutubeti soil mortar kil harcı, toprak harç soil nailing zemin çivilemesi soil of fluvioglacial origin flüvioglasial menşeli zemin soil of glacial origin buzul menşeli zemin soil particles zemin tanecikleri soil pressure toprak itkisi, toprak basıncı, zemin basıncı soil pressure at rest sükunetteki toprak basıncı, sükunetteki zemin basıncı soil profile toprak profili, zemin profili (etüt çizgisi boyunca, birbirini izleyen sondaj çukurlarında rastlanan toprak tiplerini gösteren dikey kesit) soil properties zemin özellikleri, zemin karakteristikleri soil reaction zemin reaksiyonu soil reconnaissance zemin etütleri, zemin araştırmaları soil resistance zemin direnci soil sample zemin numunesi, deney numunesi, deney için karot soil sampler toprak numunesi alıcısı soil stabilization zemini iyileştirme, zemin stabilizasyonu, toprak stabilizasyonu soil stabilization by electro‐osmosis zeminlerin elektro‐ozmosla stabilizasyonu soil stabilization by freezing dondurma yöntemi ile zemin stabili‐zasyonu soil stabilization with bituminous materials bitümlü toprak stabilizasyonu soil stabilization with tar katranlı toprak stabilizasyonu soil stabilizer toprak stabilize edici, toprak stabilize edici madde soil stratification tabaka dizisi, toprak tabakalaşması, tabakaların birbiri ardından gelmesi soil stratum zemin tabakası, toprak tabakası soil strength zemin dayanımı soil stress zemin gerilmesi soil structure zemin yapısı, toprak yapısı soil structure interaction zemin yapı etkileşimi soil structure, erratic bkz. erratic soil structure soil survey toprak etüdü (arazide mevcut olan toprak tiplerinin ve bulundukları şartların araştırılması ve kaydedilmesi) soil suspension asıltı, zemin su karışımı soil swell zeminin şişmesi soil testing zemin deneyleri soil testing laboratory toprak deneyleri laboratuvarı, zemin deneyleri laboratuvarı soil vibrator vibratörlü zemin sıkıştırıcısı, titreşimli zemin sıkıştırıcısı soil wedge zemin kaması, toprak kaması soil‐cement toprak‐çimento, çimento ile iyileştirilmiş toprak soil‐retaining structure istinat duvarı, zemin tutucu yapı soil‐supported structures zemince taşınan yapılar sol güneş sol‐air temperature bütün mevcut atmosferik şartların etkileşimi sonucu bir eve (haneye) giren ısının aynısını direk güneş radyasyonu ve hava akımı şartlarının mevcut olmadığı durumda sağlayan sıcaklıktır solar güneş solar güneş ile ilgili solar güneşe ait solar 1. güneşe ait; 2. güneşe benzeyen, solaris solar air temperature güneşli hava sıcaklığı solar air temperature güneşli dış hava sıcaklığı solar altitude güneş yükseklik açısı solar cell güneş pili solar cell covering factor güneş hücresi örtme faktörü solar cell packing density güneş hücresi alan kullanım oranı solar cell series resistance güneş pili seri direnci solar cell short circuit current güneş pili kısa devre akımı solar cell/hybrid güneş pili/hibrit solar chimney power station güneş rüzgar santralı solar collector güneş kollektörü solar collector aperture güneş kollektörü girişi solar collector/air cooled güneş kollektörü/hava taşıyıcılı solar collector/concentrating güneş kollektörü/ışın yoğunlaştırıcılı solar collector/flat plate güneş kollektörü/düz yüzeyli solar collector/liquid cooled güneş kollektörü/sıvı taşıyıcılı solar constant güneş (solar) sabiti solar cooker güneş ocağı solar declination güneş açısı solar energy güneş enerjisi solar furnace güneş fırını solar gear planet dişli mekanizmanın merkezinde bulunan dişli, güneş dişli solar heat gain güneş enerjisinden ısı kazanımı solar heating güneş ısıtma solar irradiance radyasyonu/güneş solar irradiance (solar radiation) güneş ışıması (radyasyonu) solar month ay solar panel güneş paneli solar panel güneş enerji paneli solar photovoltaic cell, güneş pili solar pond güneş havuzu solar radiation güneş ısıması solar sensor güneş sensörü solar spectrum güneş tayfı solar system güneş sistemi solar thermal power station helyotermik santral solar thermal pump güneş pompası solar water heating güneş enerjili su ısıtıcısı solar year güneş yılı solar güneşe ait, solar solarium güneş banyosu, yapılan cam ile kapalı yer, solaryum solarisation güneş ışığına maruz bırakma solation bir gel’in sıvı hale gelmesi solder lehimlemek, lehimle tutturmak, lehim solder lehim yapmak solder lehim, lehimlemek solder lehim, lehim malzemesi solder paste lehim macunu solder together lehimle birleştirmek soldered lehimli soldered joint lehim bağlantısı, dikişi soldered joint lehimli bağlantı soldering lehimleme, lehimcilik soldering acid brush lehim asit fırçası soldering iron havya soldering paste lehim pastası, lehim macunu soldering/hard lehim/sert soldering/soft lehimi/kalay soldering/tin lehimi/kalay soldier beam göğüsleme kirişi sole 1. tek, bir tek, yegane, yalnızca, sadece 2. taban, tabanlık sole ayak tabanı sole plate mesnette putrel altı besleme levhası sole plate (sole) altlık, taban lehvası, taban plakası deniz motorları taban plakası sole source tek bir firmadan sağlanan teklif solenoid solenoid solenoid sarmal bobin, solenoit solenoid magnet dolanaçlı mıknatıs solenoid switch selenoid şalter, marş şalteri solenoid valve selenoit (manyetik) valf solid üç boyutlu solid 1. sulp, katı, pek; 2. cisim, sulp cisim solid som, katı solid katı, rijid, sağlam, som solid kesiksiz solid anchor block som ankraj bloğu, som ankraj kütlesi solid asphalt katı veya sert asfalt solid bituminous materials katı bitümlü malzemeler (25°c’de 5 sn müddetle 100 gr yük uygulandığında penetrasyonları 10’dan fazla olmayan bitümlü malzemeler) solid body katı cisim, sert cisim, esneme payı olmayan blok solid bond doğrudan bağlama (kablo) solid bronze som bronz solid bronze thrust washer çelik kılıflı aşınma plakası solid conductor som iletken solid constituents of soil zeminin katı bileşenleri solid error kalıcı hata solid fuel katı yakıt, katı yakacak solid geometry uzay geometri solid ground sağlam zemin, dayanıklı zemin solid head tek parça dökülmüş silindir bloğu veya silindir silindir kafası sökülüp takılamaz solid line sürekli çizgi solid material sedimanlar, katılar, sağlam madde, sağlam malzeme solid modelling katı cisim modellemesi solid of revolution dönel cisim solid particles katı taneler, katı parçacıklar solid phase katı faz solid phase condensation katı faz yoğuşması solid shaft dolu mil solid smokeless fuel dumansız yakıt solid spandrel dolu tampon solid state katı hal, katı durum solid state amplifier katıhal yükselteci solid state components katıhal bileşenleri solid state device katıhal aygıtı solid state display katıhal ekran solid state memory katıhal bellek solid state physics katıhal fiziği solid suspendee süspansiyon halindeki katı danecikler solid tire dolma lastik solid triangular eye hook yekpare hamut solid type railing masif tip korkuluk solid volume mutlak hacim, boşluksuz hacim, katı hacim, katı kısmın hacmi solid waste katı atık, çöp (katı özellikleri taşıyan her türlü atık madde) solid web dolu gövde solidarity dayanışma solidary dayanışma solidification katılaşma, katılaştırma solidify katılaştırmak, katılaşmak solidifying katılaşmak, katılaştırma, sertleştirme, dondurma solidity etki oranı solidity katılık solid‐liquid somutlaştırılmış sıvı solidness katılık solidus kesir işareti solifluction donmuş zeminin çamurlaşarak akması soling blokaj solitary yalnız, ayrı bulunan, grup halinde olmayan, soliter, solitarius solo driver tek sürücü solstice gündönümü solubility suda erime yeteneği, eriyebilme solubility çözünürlük (asfalt çimentosu içerisindeki bitüm içeriğini tayin eden deney) solubility çözülebilirlik, eriyebilirlik solubility çözünürlük solubilisation çözünürleştirme soluble çözülebilir, eriyebilir, eriyebilen soluble constituents çözülebilen birleşim elemanları solute çözünmüş madde solute bir sıvıda erimiş olan madde, eriyik, erimiş solute suction eriyik emmesi solution çözelti, eriyik; çözüm solution çözülmüş madde, eriyik solution çözüm solution gas solüsyon gaz solution of chemicals kimyasal çözelti, kimyasal eriyik solution set çözüm kümesi solve çözmek, halletmek solve çözmek, problemi çözmek solve an equation denklem çözmek solvent çözgen solvent 1. eritici, çözücü; 2. eritici sıvı, eriyik solvent eritici madde solvent extraction process çözücü ile ayırma suretiyle arıtma usulü solvent refining sıvı hidrokarbon ve çözücülerin arıtımı soma gövde soma vücut, beden somal bedeni, somatik some bazı sonar deniz radarı sonic ses hızında sonic sesle ilgili sonic barrier ses duvarı sonics ses bilimi sonometer ses ölçen alet, sonometre sonometer ses ölçer sonorous sesli, sedalı, sesi aksettiren, tannan sonorous sesli soot arrester is tutucu soot arrester kurum tutucu soot blower is körüğü soot blower kurum üfleyici soot number is numarası soot removal kurum temizleme soot removal is ayırma soot test is testi soot test kurum testi soothe yatıştırmak, teskin etmek, hafifletmek (ağrı veya acıyı) sophistic sofistik sophisticate sofistike sophisticate bir madde içine, saflığını bozulmak üzere diğer bir madde ilave etmek, başka madde karıştırmak sorption emme, (adsorbsiyon) yüzeyde toplama (absorbsiyon) çıkarıp atma (kusma) (dısorpsiyon) ion değişimi, ion atılımı (çıkarma) ion geciktirme, kimyasal absorbsiyon ve diyaliz (tahlil) işlemlerin hepsini içersine alan bir terimdir sorptive capacity absorbsiyon yapışma gücü, adsorbsiyon kabiliyeti veya kapasitesi sorptivity su tutma özelliği sort 1. tür, çeşit 2. sıralamak, tasnif etmek, ayıklamak sort ayıklamak, sıraya sokmak sort key ayıklama anahtarı sort sequence sıralama ardışımı sort sequence ayıklanan dizi, sıralanan dizisi sort, to ayıklamak, sıralamak sorting criteria ayıklama ölçütü sos programlanmış yağ analizi SOS imdat çağrısı (sos) sough bir dolgudaki şevin eteğinde bulunan ve yüzey sularını uzaklaştırmak için yapılmış hendek sound gürültü sound 1. seda, ses; 2. ses çıkarttırarak muayene etmek; 3. sonda ile muyaene etmek sound 1. ses 2. sağlam, kuvvetli, kusursuz, sıhhatli 3. sondalamak, sondaj yapmak sound ses çıkarmak sound sağlam sound kusursuz sound absorber ses yutucu sound absorption gürültü emme sound absorption gürültü yutma sound absorption coefficient ses emiş katsayısı sound absorption material sesi soğurucu madde sound attenuation gürültü zayıflatma sound attenuator gürültü yutucu sound attenuator gürültü zayıflatıcı sound barrier ses duvarı sound card; sound board ses kartı sound carrier ses taşıyıcısı sound control gürültü kontrolü sound control ses kontrolü sound drilling ses ile sondaj sound energy ses enerjisi sound energy flux ses enerji akısı sound insulation ses izolasyonu sound insulation ses yalıtımı sound intensity ses şiddeti sound level ses seviyesi sound power level ses gücü seviyesi sound pressure ses basıncı sound pressure level ses basıncı düzeyi sound pressure level ses basıncı seviyesi sound proofing ses karşı koruma sound propagation sesin yayılışı sound propagation sesin yayılımı sound reduction gürültü azaltılması sound reduction sesin azaltılması sound reflection ses yansıması sound rock sağlam kaya sound spectrum tayfı/ses sound spectrum gürültü spektrumu (tayfı) sound velocity ses hızı sound wave ses dalgası sound ses, sonda, mil, ses vermek, ses çıkarmak, benzemek sound/source of ses kaynağı sound/velocity of ses hızı sounding sondaj, sondalama, su derinliğini ölçmek, iskandil sounding device sondaj aleti, sonda, konik uçlu penetrometre, sıkılık ölçme aleti sounding line kesit çizgisi, sondaj sıra çizgisi sounding rod sondaj çubuğu, sondaj tiji sounding test penetrasyon deneyi, konik uçlu penetrasyon deneyi, penetrometre deneyi sounding tools sondaj aletleri soundness sağlamlık, dayanıklılık soundness of aggregate agrega sağlamlığı soundness test don deneyi (malzemelerin dona karşı dayanımının deneyi) soundproof ses geçirmez sour ekşi, acı sour gas asitli gaz source kaynak, herhangi bir şeyin çıktığı veya elde edildiği kaynak source menşe source kaynak source köken source acceptance malzeme kaynağının kabulü source acceptance testing malzeme kaynağı kontrol deneyleri source coding kaynak kodlaması source current kaynak akımı source document kaynak belge source file kaynak kütüğü source language kaynak dili source material kaynak madde source of energy enerji kaynağı source of error hata kaynağı source of light ışık kaynağı source of sound ses kaynağı source program kaynak program source program library kaynak program belgeliği source rock ana kaya source routing kaynaktan yol atama source voltage kaynak gerilimi south güney south east güney doğu south pole güney kutbu south west güney batı southing güney istikameti, güney koordinatı southpaw solak southward güneye doğru spgr özgül yoğunluk spht özgül ısı spa kaplıca space mahal space ara, aralık, mesafe, boşluk, spatium space 1. yer, aralık, açıklık, aralık ile yerleştirmek 2. uzay, boşluk 3. yaya akışında veya kuyruğunda, sqft/yaya cinsinden yayalara sağlanan ortalama alan space aralık bırakmak space mekan space boşluk, aralık space kapalı alan space 1. uzay; 2. uzam; 3. ara, boşluk space bar ara çubuğu space character aralık damgası space charge uzay yükü space code boşluk kodu space communication uzay iletişimi space cooling mahal soğutması space cooling kapalı alan soğutması space cooling mahal soğutması space curve uzay eğrisi space diversity uzam çeşitlemesi space division uzam bölüşümü space division switching uzam bölüşümlü anahtarlama space geometry uzay geometri space heater elektrik sobası space heater gaz sobası space heating mahal ısıtması space heating oda ısıtma, hacim ısıtma space invariance uzamda değişmezlik space lattice kristal yaprağı space mean speed uzunluğa bağlı ortalama hız, ortalama seyahat hızı, kesin ortalama hız (karayolu kesim uzunluğunun araçların ortalama seyahat zamanına bölünmesiyle hesaplanan trafik akımının ortalama hızı) space requirement mahal (hacim) ihtiyacı space requirement mahal gereksinimi space station uzay istasyonu space time diagram zaman uzaklık diagramı spacecraft uzay aracı spacer bilezik, iki parça arasında aralık sağlayan parça, baga, burç spacer şim, pul spacer ara halkası spacer ara levhası spacer bolt ayar civatası spacer plate ara plakası, ayırma plakası spacer plate ara plaka, pul plakası spacer ring ara boşluğu sağlayan halka segman spacer shim layner, boşluk ayarı için kullanılan ince levhalar spacer washer aralık rondelası spaceship uzay gemisi spacing aralık, açıklık spacing aralık bırakma spacing aralıklı olarak yerleştirme, aralarını boş bırakma, aralık, ara uzaklık (trafik şeridinde birbirini takip eden iki aracın ön tamponları arasındaki mesafe) spacing aralık spacing mesafe, uzaklık spacing aralık bırakma spacing center to center merkezler arasındaki uzaklık spacing (a) bir profildeki düzgün olmayan çıkıntılar arasındaki ortalama mesafe (b) bir ışparçasında delikler arası mesafe, aralık spacious geniş spacious ferah spade bel spade bellemek spade‐nose rock bucker kaya kazı kepçesi spading şişleme (betonda) spall ufak parça taş, parçalama, parçalanmak spalling kabarıp dökülme, parçalanma spalling rock dökülen kaya span yayılmak span 1. kollar yana açıldığı zaman iki el arasında kalan mesafe; 2. karış; 3. süre span köprü açıklığı, iki mesnet arasındaki uzaklık, açıklığı bir yapı ile geçmek, çelik halat ile donatmak span ayak açıklığı span açıklık, span germek, karışlamak span ölçüm erimi; direk açıklığı span design açıklık hesabı span error erim hatası span length açıklık boyu span roof balık sırtı çatı span roof eğimli çatı span(o) (ön‐ek), çok az, kıt, dar, eksik, az, seyrek, nadir, kıtlık, yokluk, azlık, eksiklik, noksanlık spandrel tempan spandrel arch dolgulu kemer spandrel beam hatıl kirişi spandrel wall tempan duvarı spanner ara bağlama şasisi, çapraz şasi, anahtar, somun anahtarı spanner anahtar spanner açık ağızlı anahtar spanner vida anahtarı spanner wrench tırnaklı anahtar, büyük somunları sıkmak için özel anahtar spare yedek, fazla spare part yedek parça spare parts list yedek parça listesi, yedek parça kataloğu spare parts manual yedek parça kataloğu spare tyre stepne, yedek lastik spare tyre valve yedek lastik supabı spare tyre valve extension tube yedek lastik supabı şişirme hortumu spare tyre stepne, yedek lastik spare wheel stepne, yedek tekerlek spare wheel anchor plate stepne tespit plakası spare wheel anchor plate washer stepne tespit plakası rondelası spare wheel hub stepne poyrası spare wheel hub cap stepne poyra kapağı spare wheel mounting plate stepne tespit plakası spark kıvılcım, kıvılcım oluşturmak spark ark, kıvılcım spark ateşlemek, kıvılcım saçmak spark arrester kıvılcım kafesi spark arrestor kıvılcım siperi spark coil kıvılcım bobini spark coil bkz. ignition coil spark condenser motor ateşleme devresi meksefesi, motor ateşleme devresi kondansatörü spark gap ark aralığı spark gap buji tırnak aralığı spark gap kıvılcım atlama aralığı, elektrik akımının atladığı uçlar arasındaki açıklık spark igniter buji, kıvılcım üreten spark plug ateşleme bujisi, buji spark plug air gap buji tırnak açıklığı spark plug cable buji kablosu spark plug cable terminal buji kablosu terminali spark plug gap buji tırnak aralığı spark plug gasket buji contası spark plug gauge buji mastarı spark plug tap buji kılavuzu spark plug wrench buji anahtarı spark timing ateşleme ayarı sparking plug buji, ateşleme bujisi sparking‐plug (sparfc) buji, kıvılcım tapası sparkle kıvılcım, parıltı sparkle kıvılcım saçmak, parlamak sparkling parlayan spark‐quench kıvılcımönler spatial uzamsal spatial uzaya ait spatial sınırları belli yer, bölge, aralık veya boşlukla ilgili spatial coordinates uzaysal koordinat spatial filter uzamsal süzgeç spatial frequency uzamsal frekans (sıklık) spatial quantisation uzamsal nicemleme spatial resolution uzamsal çözünürlük spatial vision uzamsal görme spatiotemporal zaman‐uzamsal spatula spatula, bıçak speaker hoparlör speaker konuşmacı speaker phone hoparlörlü telefon speaker recognition konuşmacıyı tanıma specialise özel bir maksat için geliştirmek special hususi special özel special özgü special agreement works protokollu işler, özel anlaşmalı işler special case özel durum special cement özel çimento special character özel damga special delivery özel ulak special environmental protection area özel çevre koruma bölgesi special function özel fonksiyon special internal fit‐up iç kısmı özel surette monte edilmiş special protection area özel koruma bölgesi special provision özel koşul special provisions özel şartlar special purpose özel amaç special tool özel takım, alet specialist mütehassıs, uzman specialisation uzmanlaşma specialise uzmanlaşmak specialise ihtisas yapmak, uzman olmak, bir konuda uzmanlaşmak specialised tools özel takımlar specially özellikle specialty letter özel bir durum ifade eden harf specialty, speciality ihtisas species tür specific kesin specific 1. özgül, özel, öz 2. kesin, açık, belli, belirli, belirgin specific belirli, belirlenmiş specific açık specific bulk density birim hacim ağırlık, hacimsel özgül birim ağırlık (bir malzemenin belirli bir sıcaklıktaki, geçirimli geçirimsiz tüm boşlukları dahil, birim hacminin havadaki ağırlığı) specific cargo container özel kargo konteyneri specific conductivity özgül iletkenlik specific deformation özgül deformasyon veya şekil değiştirme specific difference tür farkı specific emission özgül salım specific emission özgül emisyon specific energy özgül enerji specific energy/gross ısıl değer/üst specific energy/net ısıl değer/üst specific enthalpy spesifik entalpi specific enthalpy özgül entalpi specific fuel consumption özgül yakıt tüketimi specific gravity özgül ağırlık specific heat özgül ısı specific heat flow ısı akış yoğunluğu specific heat izafi sıcaklık, özısı (a) bir malzeme kütlesinin sıcaklığını 1° derece yükseltmek için gerekli ısı miktarının aynı kütle miktarına sahip referans bir cismin sıcaklığını 1° arttırmak için gerekli olan ısı miktarına oranı (b) işlem esnasında ne faz nede kimy specific humidity özgül nem specific resistance özgül direnç specific speed (a) 1 ayak yükseklik altında (su düşüşünde) 1 beygir gücü üretebilmek için su türbininin dönme hızı, (b) 1 ayak basınçta 1 galon su basan bir pompanın dakikadaki devir sayısı specific surface özgül yüzey specific surface of the grains tanelerin özgül yüzeyi specific volume özgül hacim specific weight özgül ağırlık specifically özellikle specification özellik specification makine veya cihazın özellikleri, makine veya cihazın kendine has ölçüleri specification şartname specification spesifikasyon, veriler, özellikler specification özellik, değer specification belirtim specification language belirtim dili specifications şartname, özellikler, şartlar specificity özel etken oranı özgüllük specify belirlemek, belirtmek specimen örnek, numune, model, misal specimen numune, zemin numunesi, deney numunesi, karot specimen of signature imza sirküleri specimen signature imza örneği specimen, size of bkz. size of specimen specs spesifikasyon, şartname spectacles gözlük spectator seyirci spectral tayf, tayfla ilgili spectral acceleration spekral ivme spectral behaviour spektral davranış spectral congestion spektral kalabalık spectral leakage spektral sızma spectral line spektral çizgi spectral power density izgel güç yoğunluğu spectral rolloff izgel (spektral) etekler spectral velocity spekral hız spectrometer spektrometre spectrometer prizmadan geçişini takibenkırılan ışınların dalga boyunu ölçen araç, spektrometre spectrometry bir spektrumda çizgilerin yerlerini belirtme spectrophotometer sektrofotometre: 1. ışık hissini spektrum vasıtasiyle ölçen alet; 2. boyalı bir eriyiğin içindeki madde miktarını o eriyiğin geçirdiği ışık miktarından hesap eden alet spectrophotometry spektrofotometrel kullanma (bilgisi) spectroscop tayf gösterici, spektroskop spectroscope güneş v.s. ’nin ışığını inhilal ettiren ve yedi renge ayırıp gösteren alet, spektroskop spectrum izge, spektrum spectrum tayf spectrum güneş tayfı spectrum ışığın prizmadan geçreken yedi renge ayrılmasından meydana gelen renkli şerit spectrum analyzer izge (spektrum) çözümleyici spectrum/heat tayfı/ısı spectrum/solar tayfı/güneş ışığı spectrum/thermal tayfı/ısı spectrum/ultraviolet mor ötes tayfı, tayf/ ultraviyole spectrum/x‐ray tayfı/x‐ışını specular reflection aynasal yansıma speculation kurgu, spekülasyon speculative spekülatif speech amplifier ses amplifikatörü speech analysis söz çözümleme, konuşma analizi speech coding konuşma işaretlerinin kodlanması, söz kodlama speech recognition söz tanıma, konuşma tanıma speech recognition konuşma tanıma speech scrambler konuşma çırpıcı speed 1. hız, sürat 2. vites 3. hızlanmak, hızlandırmak speed hızlanmak, hızlı gitmek, süratli gitmek speed devir hızı speed adjusting hız ayarı speed adjusting screw hız ayar vidası speed adjustment hız ayarı speed change lane hız değiştirme şeridi (taşıtların düz giden trafik şeridine giriş veya çıkışlarında hızlarını azaltmaları veya arttırmaları için kullanılan yardımcı trafik şeridi) speed cones hız değiştirme konisi, hız değiştirme mahrutu speed control hız düzenleme cihazı speed control hız denetimi speed control hump hız kesme tümseği speed converter concentrator hız değiştiren yoğunlaştırıcı speed dialling hızlı arama speed distribution hız dağılımı speed enforcement hız denetimi speed flow relation hız‐akım ilişkisi speed fluctuation hız dalgalanması speed governor hız regülatörü speed handle hız kolu speed indicator bkz. speedometer, tachometer speed indicator hız göstergesi, kilometre saati speed limit hız sınırı, hız limiti speed limiter hız sınırlama tertibatı speed limiting hız sınırlaması speed measurement hız ölçümü speed of convergence yakınsama hızı speed of diffusion hızı/yayılma speed of distribution hızı/dağılım speed of drawdown of the water su alçalma hızı speed of entry giriş hızı speed of exit çıkış hızı speed of falling hızı/düşme speed of light hızı/ışık speed of rotation hızı/dönme speed of rotation bkz. speed dönü hızı speed of sedimentation çökeltme hızı, çökme hızı speed of sound hızı/ses speed pulleys (speed cones) farklı şaftlar üzerinde bulunan kademeli iki kasnağın oluşturduğu, kayışın kaydırılması sonucu, farklı hız oranlarının elde edildiği kasnak çifti speed record sürat rekoru speed regulation hız regülasyonu, hız düzenleme speed regulator hız regülatörü speed selector lever vites kolu speed sensing power steering (ssps) hıza duyarlı hidrolik direksiyon speed up hız vermek, süratlendirmek speed variator hız değiştiricisi speed violation hız ihlali speed, rate hız speed hız doğrusal veya eğrısel bir yörünge üzerinde alınan yolun hareket süresine bölümüne hız denir, açısal hız ise birim zamandaki devir sayısı olarak ifade edilir speed/air hızı/hava speed/average hız/ortalama speed/commercial hız/ticari speed/full hız/tam speed/high hız/yüksek speed/supersonic hız/ses üstü speeder spring çabuklaştırma yayı speedometer hız saati, takometre speedometer hız göstergesi, hızölçer, kilometre sayacı speedometer adaptor hız göstergesi kablosunun hız kutusu bağlanma rakoru speedometer back dial hız göstergesi arka kadranı speedometer bezel hız göstergesi çerçevesi speedometer bezel gasket hız göstergesi çerçevesi contası speedometer cable hız göstergesi kablosu speedometer cable clamp hız göstergesi kablosu kelepçesi speedometer cable clamp mounting clip hız göstergesi kablosu kelepçesinin tespit mandalı speedometer cable lubricant hız göstergesi kablosu yağı speedometer dial hız göstergesi kadranı speedometer drive gear hız göstergesi tahrik dişlisi speedometer drive pinion hız göstergesi tahrik konik mili speedometer drive pinion oil seal hız göstergesi tahrik konik mili keçesi speedometer drive pinion sleeve hız göstergesi tahrik konik mili rakor flanşı speedometer drive shaft hız göstergesi tahrik mili speedometer drive shaft housing hız göstergesi tahrik mili kovanı speedometer housing hız göstergesi yuvası speedometer lens hız göstergesi camı speedometer light hız göstergesi lambası speedometer light conductor hız göstergesi lambası iletkeni speedometer pinion hız göstergesi dişlisi speedometer pointer hız göstergesi ibresi speedometer pointer cap hız göstergesi ibresi başlığı speedometer pointer counterbalance hız göstergesi ibresi karşı ağırlığı speedometer centrifugal, mekanik hız ölçerler genellikle sanrifuj, kronometrik veya manyetik tip olabilirler ikinci tip, alınan bir mesafenin zamana bölümünü hesaplamak için saatin çalışma prensibine göre çalışmaktadır üçüncü tip ise hava boşluğunda manyetik bir ala speedometer hız ölçucü, sürat gösterici taşıtların dişli kutusuna veya şaftlarına monte edilen ve genellikle km/h veya mile/h birimi ile hız belirten takometre speedometer/chronometric takometre/ kronometrik speedometer/magnetic takometre/ manyetik speeds (a) bir kasnakta veya konideki kademe sayısıdır (b) torna aynası veya makinenin dönme hızı, birim zamandaki devir sayısıdır speedway yarış pisti spell hecelemek spell checking yazım denetimi spelling yazım spelling checker; spell checker yazım denetleyicisi spelling dictionary yazım kılavuzu spelter çinko spelter coating çinko kaplama spend harcamak spend fışkırtmak spheral küresel sphere küre sphere‐ küre anlamı veren birleştirici sphere of influence etki küresi sphere/exterior of kürenin dışı sphere/interior of kürenin içi sphere/volume of kürenin hacmi spherical küresel spherical kürevi, küreye ait, küresel, sphericus spherical aberration yuvarsal sapınç spherical bearing küresel yatak spherical bearing küresel yatak, küresel mesnet spherical bottom su haznesinde alt küresel döşeme spherical coordinate küresel koordinat spherical coordinates küresel koordinatlar spherical earth particle küresel toprak parçacığı spherical joint küresel bağlantı spherical joint küre mafsal spherical joint küresel mafsal spherical particles küresel taneler spherical roller bearing bilyalı rulman spherical roller bearing fıçı masuralı yatak spherical roller bearing bilyalı rulman spherical roller thrust bearing eksenel oynak makaralı yatak spherical roller‐bearing bkz. roler‐ bearing spherical top su haznelerinde üst küresel döşeme spherical trigonometry küresel trigonometri spherical valve küresel vana spherical wave yuvarsal dalga spherically seated block küresel yataklanmış blok spherics küresel geometri sphero (ön‐ek), 1. yuvarlak, küresel; 2. küre spheroid küremsi cisim spheroid 1. küresel, kürevi, spheroides; 2. küresel cisim spheroidal küremsi spheroidal küresel spherometer küresel yüzeylerin kıvrıntılarını ölçmeğe yarayan alet, sferometre spherometer küre ölçer spherometer küre ölçücü, yuvarlaklık derecesini ölçücü, belirti bir sıfır noktadan konkav ve konveks yüzeylerin yüksekliklerini ölçmek için kullanılan merkezi mikrometre vidalı ölçüm aleti spherule kürecik spider istavroz, mafsal istavrozu spider istavroz şaftı spider gear diferansiyel istavrozu dişlileri spider joint istavroz mili mafsalı spider kit istavroz tamir takımı spider kızartma tavası, üç ayaklı sehpa, çark kolları, kasnak kolları, üç köşe tezek kırma tırmığı, döküm maça kafesi spigot fıçı tapası spigot muf spigot muflu bağlantı spigot tapa, tıkaç spigot and socket joint muflu ve soket bağlantı spigot and socket joint muflu bağlantı spigot bearing eksenleri aynı olan iki şaftı taşıyan ve bunların birbirlerinden bağımsız hareket etmesini sağlayan yatak spike kara çivi, iri çivi, sivri uç, delgi zımbası spike cayırtı, ani gürültü spike doruk, dürtü spike ani voltaj yükselmesi spike depo spike grid connector çivili ızgara birleşim levhası (ahşap) spiked tyre çivili lastik splice piece lama, bağlama lehvası, bayrak, kenet split pulley parçalı kasnak, ikiye bölünmüş kasnak, iki parçadan oluşan ve şafta tespit edilmesi için birbirine civatalanan kasnak split ring yarık halka, yarık bilezik, segman split wheel parçalı çark, parçalı tekerlek parçalı kasnakta olduğu gibi aynı amaçla imal edilmiş parçalı çark, fener çarkı split‐and‐sprung nut vida ile somun arasındaki boşluğu almak için somunun yanına ikinci bir somun takıp, ilk somunun relativ dönü hareketini önleyen onların eksenel yönde yaylanıp birbirinden ayrılarak boşluğu almasını sağlayan cihaz spill dökülmek spill döküntü spill dökmek, boşaltmak, akıtmak spill plate dökme plakası spill tube yakıt dönüş borusu spillage döküntü spilling kalıcı iksa öncesi destek spilling taşıma, saçılma spillover taşma spillway su boşaltma donanımı spillway taşma oluğu spillway dolu savak spin fırıl spin döndürmek spin dönmek, sıvamak spin eksen etrafında dönmek spin drier dönel kurutucu, santrifüj kuvvet etkisi ile ıslak çamaşırları kurutmak için kullanılan yüksek hızda dönen tanbur spin dryer döner kurutucu spin stabilization fırıl kararlılığı spina (çoğ. spinae), diken, ucu sivri çıkıntı spindle mil spindle dingil spindle eksen mili, dingil başı spindle iğ, iğ şeklinde (iğsi) cisim spindle mil, ince kum spindle arm deve boynu, direksiyon rot çolağı spindle drive mil tahriği spindle hub aks kovanı, aks başı göbeği, poyra spindle knuckle ön aks mafsalı spindle lock mil kilidi spindle speed, rpm mil hızı, d/d spindle support direksiyon sınırlama mesnedi spindle valve vidalı dikme kontrol valfı spindle wheel vida dişi açma tezgahlarında klavuz vida üzerindeki dişli çark spindle, shaft mil spindle (a) etrafında birşeyin döndüğü ince çubuk veya pim (b) dönen çarklarda ip büken ve bükülen ipin etrafına sarıldığı ince uzun çubuk, (c) vidalı dikme kontrol valfinin üzerinde tahrik ipinin bulunduğu ve bu ip ile diskin kontrolünün yapıldığı elemanı spindles sigorta, emniyet parçası spine viril, burgu spinner ring yatak ayar somun halkası spinner aerodinamik direnci azaltacak biçimde şekil verilen ve pervanenin göbek kısmımda içe‐
risine alan ve onunla aynı eksenli olup onunla beraber dönen kısım burun kapsülü, ayrıca, iplik eğirici, iplik bükücü, iplik bükme makinesi, perdah çarkı, çamaşır sıkıcı spinning çekme, sarma spinning sıvama spinning dönme spinning disc döner disk spinning machine iplik bükme makinesi spinning wheel çıkrık çıkrıkçı çarkı evlerde kullanılan yün ipliği bükmek için kullanılan çark spinning (a) kısa lifleri burarak uzun ip oluşturma, (b) tornada dönen ince dairesel metal lehvalara, basınç uygulayarak değişik geometrik şekillere sahip cisimler oluşturma işlemi spinning‐jenny iplik çıkrığı aynı anda birden fazla iplik bükme işi yapan mekanizma spin‐on vidalı, vidalanmış spiral 1. sarmal, helisel, helezoni, helezon şeklinde, helisle ilgili, heliciuus, spiralis; 2. yılansı kıvrımlar spiral spiral, helezoni, helis, fret spiral helezon spiral bevel crown gear diş açıklık eğrileri sipiral açısında, diş açıklık elemanına doğru meyilli ve genellikle dairesel şeklinde olan dişliler spiral chute helisel düşü spiral column fretli kolon spiral conveyor helezon taşıyıcı spiral curve klotoid, spiral eğrisi, helezoni eğri, geçiş eğrisi spiral fin tube spiral kanatlı boru spiral fluting helis oluklu spiral gear helisel dişli, spiral dişli spiral gear helezon dişli çark, nihayetsiz dişli çark, bkz. bevel gear, helical gear, spiral bevel crown gear spiral hose spiral hortum, içi spiral tel takviyeli hortum spiral in yarıçapı gittikçe düşen‐çizgiden daireye doğru‐bir çeşit geçiş eğrisi spiral out yarıçapı gittikçe artan‐daireden çizgiye doğru‐bir çeşit geçiş eğrisi spiral reamer konik spiral rayba spiral reinforcement spiral donatı spiral spring helezon yay spiral spring spiral yay, sarma yay spiral spring helezon yay, burma yay bir çelik sentin çapı artan şekilde bir helis oluşturacak biçimde sarılması ile oluşturulan yay, sıkıştırılıp düz hale getirildiğinde gerçek bir sipiral oluşur spiral tube spiralli hortum spiral tube spiral boru, kuğu boynu boru spiral welded pipe spiral dikişli boru spiral winged valve sipiral kanatlı valf kanatları büyük aralıklı sipiral oluşturacak şekilde düzenlenerek her bir kalkışta çok az bir miktar dönerek yuvaya oturan böylece eşit aşınma oluşturan dik açılır sübab spiral wire spiral tel spiral wound duct spiral sarımlı kanal spiral sipiral yarıçap vektörü kutup açısı ile beraber artan veya azalan eğri eğrinin aynı düzlem içersinde olmasına gerek yoktur spiral‐stairs helezoni merdiven spirilliform spril şeklinde spirit ispirto, saf alkol spirit lamp kamineto, ispirto lambası spirit level tesviye ruhu, düzeç, su terazisi spirits motor alkol ile işleyen motor spirit‐tank alkol tankı spirituous yapısında alkol bulunan, alkollü spiroid helezonvari spiroid gears alınlı tip dişli ile eş çalışan şekil olarak konik olan sonsuz dişli aynı anda birçok diş temas halinde olup tek bir adımda büyük hız oranları elde edilebilir splash sıçratmak splash apron çamurluk eteği splash cooling sıçratma soğutma splash cooling tower packing püskürtmeli soğutma kulesi parçaları splash lubrication çarpmalı yağlama splash lubrication çarpma usulü ile yağlama splash system lubrication dalıp çıkmalı yağlama splasher çamurluk splasher çamur siperliği, taşıt tekerinin sıçrattığı çamurun araca gelmesini önleyen siperlik splashers (guard straps) çamurluk, kalkan, siper, perde, lokomotif tekerleri üzerinde yay oluşturan böylece makinistin yaralanmasını önleyen demir lehva sentler splatter sıçratmak splay meyil vermek, köşeye meyil vermek splay floor dişli geçme döşeme splay ring açık halka, tuchscherer halkası, bir ahşap birleşimi splay saddle yayma semeri splayed‐window meyilli pencere splay‐foot enli ve yayvan ayak splice ek, donatı eki, eklemek, çelik halat ucunu örmek, katları birbirine örmek suretiyle iki parça halatı birleştirmek splice birleştirme splice kaynak bağlantı splice eklemek splice angle ekleme köşe bendi splice box ekleme kutusu splice chamber ekleme hücresi splice plate ek levhası splices of reinforcement donatının birbirine eklenmesi splicing clamp tel mengenesi spline freze, kama spline freze, freze oluğu kayar geçme dişlileri, freze oluklu geçme yapmak, iç ve dış dişli parçaları birbirine geçirmek suretiyle birleştirmek spline shaft frezeli mil, kamalı mil spline shaft bearing frezeli mil yatağı spline shaft bearing cage frezeli mil yatağı kafesi spline shaft bearing cage shim frezeli mil yatağı kafesi ara sacı spline shaft bearing retainer frezeli mil yatağı tutucusu spline shaft bearing snap ring frezeli mil yatağı yaylı tespit bileziği splined freze dişli oluk, dişler vasıtasıyla geçme, frezeli geçme suretiyle bağlı splined coupling kamalı kavrama splined floor dişli geçme döşeme splined shaft kamalı mil splined shaft frezeli mil splined shaft yivli mil, dişli mil, üzerinde çok kama yuvası açılmış mil splined slip joint kamalı kayıcı bağlantı splint 1. ince mil, çubuk, şiş 2. boylamasına ikiye ayırmak, ayrılmış, yarılmış split bölünmek, yarılmak split 1. fisur, yarık, yırtık, çatlak; 2. eczalarını ayırmak parçalamak split yarık, çatlak split ayırmak, bölmek, yarmak split ayrı split beam iki parçalı putrel (kiriş) split bearing parçalı yatak split bearing (divided bearing) iki parçalı yatak gövdesi iki parçalı yatak gövdesi arasına mil yatağı, burç, tespit edilmiş olan yatak split bush parçalı yatak kovanı split bushing parçalı burç, delikli burç split condenser split tip kondenser, split tip yoğuşturucu split crankcase parçalı karter, parçalı krank muhafazası krank mili merkez hattı civarında yatay olarak aynk, parçalı, olan krank karteri split flange iki parçalı flanş split gear (split‐and‐sprung gear) aynı mil üzerinde, biri mile sabitlenmiş diğeri boşta olan ve yaylar ile birbiri ile birleştirilen iki dişli çark her iki dişli çarkın krameyer, pınyon veya normal dişli çark ile eşleşmeleri durumunda diş boşluğunu almak için oluşturulan ön yüklemelı diş split level junction seviye ayrımlı kavşak split link parçalı zincir split nut takma ve çıkarma kolaylığı için iki parça halinde yapılmış somun split pin yarıklı pim split pin kopilya, maşalı pim split pin kopilya split pulley parçalı kasnak split retainer parçalı tutucu split ring yarık bilezik split ring yarık segman split ring 1. açık halka, tuchscherer halkası, bir ahşap birleşimi 2. segman split ring clutch yarık bilezikli kavrama, takım tezgahlarında çok kullanılan, bir kovan içersine kam tarafından hareket ettirilip sürtünme oluşturulan segman (yarık bilezik) dan oluşan kavrama split screen yarık ekran split second saniyenin kesirleri split skirt piston yarık etekli piston split spoon 1. split tüp, yarık tüp (numune için) 2. penetrasyon kaşığı split spoon sample yarık tüp numunesi, split tüp numunesi split system ayrılabilir sitem split system ayrık sistem, split sistem split type axle iki parçalı arka veya ön aks split wheel takma ve çıkarma kolaylığı için iki parça halinde yapılarak sonradan yerinde birleştirilmiş dişli çark, tekerlek veya volan split‐and‐merge technique yarma‐kaynaştırma yöntemi splitter dallandırıcı (lan) splitter yarıcı, delici, kama splitter damper dağıtıcı damper splitterproof glass dağılmaz cam splitting yarma, yarılma (ahşap kazık başında) splitting 1. yarılma, parçalara ayrılma; 2. bir bileşiğin kendisini oluşturan daha basit maddelere ayrılması spluttering emme supabı kapanmadan karışımın silindirde ateşlenmesi sebebiyle karbüratörde meydana gelen yanma spoil 1. bozulmak, hasar yapmak, bozmak, çürümek 2. artık spoil 1. bozmak, zarar vermek; 2. bozulmak, zarar görmek spoil bank cüruf yığını spoil draught çekiş azaltıcı spoilage bozma, bozukluk, çürüklük spoiler anafor kanadı spoiler spoyler spoke tekerlek parmağı spoke tekerlek teli spoke machine kopyalama tezgahı anahtar kesme makinesinde olduğu gibi bir modeli iş parçası üzerine aynen kopyalayan makine spoke (a) tekerlek veya direksiyon radyal çubuğu, (b) dayama merdiven basamağı, (c) lokomotif tahrik takımı, hareketli tekerlek takımı kolu sponsor 1. destekleyen, finanse eden 2. himaye etmek, desteklemek spontaneity kendiliğindelik spontaneous kendiliğinden spontaneous kendi kendine olan, spontan spontaneous liquefaction ani veya birdenbire akma, kendiliğinden sıvılaşma spoofing yanıltma sinyali spool spul spool bobin, makara spool planjer, sürgü spool makara, bobin, makaraya sarmak spool position sürgü konumu spool printing bekleterek baskı spool printing kuyrukta basma spool stroke sürgü stroku spool valve sürgülü valf spool valve hidrolik dönüş busteri valfı spool (a) iki farklı türbin tarafından ayrı ayrı tahrik edilen iki kompresörlü gaz türbini, tek şaftlı motorlarda elde edilen en yüksek sıkıştırma oranı 7/1 iken bu türbinlerde 9/1 veya daha fazla olabilir, (b) ip sarmak için kullanılan masura, bobin spooler bekletici spooling kuyruklama spooling bekletme spoon numune alıcı, numune kaşığı, kaşık spoon sample kaşık numunesi spoon sampler kaşık (numune alıcı) spot yer spot benek, nokta, tayin edilen yer spot leke, benek, nokta, macula spot spot spot beam noktasal ışın demeti spot check rastgele kontrol spot cooling noktasal soğutma spot cooling nokta soğutma spot cooling belirti bir yerin, soğutulması belirli bir noktanın soğutulması, belirli bir bölgenin soğutulması spot heights kot noktası, yükseklik noktası (genellikle arazide yersel minimum veya maximumları belirleyen noktalar) spot light spot spot market spot pazar spot recorder noktasal ışıl kaydedici spot remover leke temizleyici spot size benek çapı spot speed nokta hız (bir taşıtın platformda belli bir noktadan geçtiği andaki hızı) spot test leke deneyi spot turn nokta dönüş spot weld nokta kaynağı spot welder nokta kaynak makinesi spotlight projektör, noktasal ışık, yoğun ışık spotlight bulb projektör ampulü spotlight bulb retaining ring projektör ampulü tespit bileziği spotlight bulb shield projektör ampulü kalkanı spotlight cable projektör kablosu spotlight cable fuse projektör kablosu sigortası spotlight gasket projektör contası spotlight gear projektör dişlisi spotlight handle projektör kolu spotlight headpost projektör direği spotlight headpost gear projektör direği dişlisi spotlight headpost gear bushing projektör direği dişlisi burcu spotlight headpost gear spring projektör direği dişlisi yayı spotlight lens projektör camı spotlight mounting bracket projektör tespit braketi spotlight outside mounting bracket projektör dış tespit braketi spotlight pinion projektör konik mili spotlight reflector projektör reflektörü spotlight ring projektör çerçevesi spotlight ring nut projektör çerçevesi somunu spotlight ring screw projektör çerçevesi vidası spotlight switch projektör düğmesi spotlight switch cap projektör düğmesi kapağı spotlight switch cap mounting screw projektör düğmesi kapağı tespit vidası spotlight switch toggle projektör düğmesi kablo ucu tespit parçası spotlight switch toggle screw projektör düğmesi kablo ucu tespit vidası spotlight terminal projektör terminali spotlight terminal sleeve projektör terminali yüksüğü spout 1. fışkırtmak, püskürtmek 2. fışkırtma memesi spout fışkırmak, fıştırtmak, püskürmek, püskürtmek spout oluk sprag arka destek takozu, çelik çubuk, statör (elektirik makinesinde hareketsiz kısım) sprain burkmak sprain burkulmak spray 1. serpinti, ince toz halinde serpilen su v.s.; 2. vaporizatör ile püskürtülen ilaç v.s.; 3. vaporizatör spray püskürmek, püskürtmek spray sprey spray püskürteç spray bar püskürtme borusu (bir bağlayıcı distribütöründe veya püskürtme tankında bulunan ve üzerinde taşıdığı çok sayıdaki jetleri vasıtası ile yol yüzeyine aynı anda püskürtme yapan boru) spray chamber püskürtme odası spray coal hopper toz kömür bunkeri spray coil condenser püskürtme serpantin yoğuşturucu spray cooling püskürtme soğutma spray curtain püskürtme perdesi spray fill püskürtme dolgu spray gun boya tabancası spray lance püskürtme borusu (bir el püskürtücüsünün, bağlayıcıyı yol üzerine püskürten jetler bulunan borusu) spray nozzle püskürme memesi spray paint püskürtme boya, sprey boya spray pipe püskürtme borusu spray point püskürtme noktası spray pond püskürtme havuzu spray pond fıskiyeli havuz, fıskiyeli soğutma havuzu spray rinsing püskürtme durulama spray tip püskürtme memesi spray valve püskürtme vanası spray, to püskürtmek sprayed asphalt with cover aggregate single surface treatment püskürtme asfalt ve örtü agrega, tek tabakalı sathi kaplama (püskürtme asfalt ve örtü agregalı sathi kaplama) sprayed coil condenser püskürtmeli kondenser sprayer meme, püskürtücü spray‐filled water cooling tower püskürtmeli soğutma kulesi spraying machine püskürtücü makine spraying paint tabanca boyası spread dağıtmak, yaymak, yayılmak spread dağıtma, yayma spread 1. yaymak, yayılmak, sermek 2. yanal yayılma spread beam ayrık kiriş spread box beam ayrık kutu kiriş spread footing yüzeysel sömel% spread foundation yüzeysel temel, yayılı temel, sığ temel spread spectrum yayılı izge (spektrum) spreadboard bir avuç ayrılmış keten lifinin fitil haline dönüştürülmesi için üzerine serildiği sonsuz kayış spreader dağıtıcı spreader fıskiye spreader mesafe tutucu parça spreader yayıcı, serici spreader (bowl) yayıcı, dağıtıcı (kazan) spreader tube yayıcı boru spreader yayıcı, dağıtıcı, serpici, sıvayıcı, anten gergisi gübre serpme makinesi, püskürtücü, duş fıskiyesi spreading yayılma spreading of salt tuz serimi spreadsheet elektronik çizelge (programı) spreadsheet hesap çizelgesi spring 1. yay, makas, yaylanmak, sıçramak, yay gibi fırlamak, ortaya çıkmak 2. kaynak, memba (belirli bir sahada meydana çıkan yeraltı suyu akışı) spring (clutch) yay (kavrama) spring balance el kantarı spring balance terazi spring balance valve yaylı denge sübabı bir nevi emniyet sübabı, denge çubuğunun bir ucu denge yayının ucuna tutturulmuştur spring balance, circular yaylı ağırlık ölçüm aleti ölçülecek ağırlık ile orantılı olan helisel yayın uzama miktarını kullanarak ölçüm yapan cihaz, yayın elastik sınırların üzerinde boyunun uzamamış olması gerekir şekil 197 de asılan yük ile boyu uzayan yaya bağlı krameyer dişlin spring bolt makas askı cıvatası spring box yay kutusu, yay kovanı, zemberek kutusu tek eksen doğrultusunda kuvvet ileten sıkıştırılmış bir yay içeren kutu spring bracket makas bağlantıları spring cap yay başlığı spring center bolt makas göbek saplaması spring chuck yaylı mengene spring chuck kapanması kayar bilezik ile kontrol edilen yarıktı koni ile, iş parçasını tutan tahta mengene spring clip yaylı mandal, makas klipsi spring compressor bolt yay sıkıştırma cıvatası spring core catcher yaylı karot tutucusu spring cutting off tool holder yaylı keski kalemi tutucusu spring disc yay diski spring finger yay parmağı spring force yay gerilme kuvveti, yayın baskısı spring fork pin baskı çatalı pimi spring guide yay mesnedi spring hammer sarsıntıyı azaltmak için şahmerdan başı (koç) yaprak yaylara asılmış çekiç, şahmerdan spring housing yay mahfazası, yay yuvası spring leaf makas katı, makas yaprakları spring line üzengi hattı (kemerde) spring loaded yay baskısı altında, üzerinde yay baskısı bulunan spring loaded yay ile yüklü spring loaded governor yaylı regülatör spring loaded pintle hook sustalı cer kancası spring lock washer yaylı rondela spring locking bar yaylı kilitleme mandalı spring lubricant makas yağı spring main leaf makas ana katı spring opposed bellow yaylı körük spring pin yaylı germe pimi spring pin yay çeliğinden yapılmış içi delik germe pimi spring points genellikle yaylarla kapanan makas spring rate yay sabiti uygulanan kuvvetin yayda meydana getirdiği uzamaya oranı spring retainer yay tutucusu spring ring yay tespit halkası spring ring yaylı segman, silindir çapından daha büyük olan çapa sahip, pistonun silindire girmesi sonucu silindir içersinde yaylanarak sıkı geçme (sızdırmazlık) sağlayan kesik, metalik bilezik, segman spring safety valve yaylı emniyet valfi, yaylı denge valfi spring scale yaylı skala, yaylı terazi spring seat yay tablası spring seat yay oturma tabanı, yayın sabit ucunun oturduğu nokta spring seat key yay tablası tutucusu spring shackle makas küpesi spring shackle pin makas küpesi pimi spring steel yay çeliği spring strap yay bağlama köprüsü spring stud makas saplaması spring support yay tutucusu, makas mesnedi spring suspension yaylı süspansiyon sistemi, yaylı askı sistemi spring tension yay gerilimi spring tension yay gergi kuvveti spring torque yay basıncı spring washer yaylı rondela, kilitli rondel spring winding yay sarma spring yay elastik özelliklere sahip eğilmiş veya sarılmış metal parça spring/body makas spring‐detent escapement (with platform) boşaltma çarkı altındaki platform üzerine çivi ile tutturulan ve yay ile kontrol altındaki platform üzerine çivi ile tutturulan ve yay ile kontrol spring‐detent escapement bkz. escapement spring‐detent escapement kilitlemenin yaylı bir çivi üzerine tespit edilen palet ile açmanında balans mili üzerindeki merdaneye tutturulmuş boşaltma paleti ile sağlanan kronometre maşası springing sıçrayış, atlama spring‐loaded (s) yay ile yüklü (yüklenmiş) spring‐loaded governor yaylı regülatör, dönen kütlelerin santrifüj kuvvet etkisi altında dışarı doğru hareketleri yay ile kontrol edilen makine regülatörü springs, disc sprinkle, to serpmek, serpiştirmek, saçmak, püskürtmek sprinkler sprinkler sprinkler yağmurlama sprinkler fıskiye, su fıskiyesi sprinkler pump sprinkler pompası sprinkler system sprinkler sistemi sprinkler/automatic sprinkler/otomatik sprinkling püskürtmeli sulama sprite graphics hareketli grafik sprocket cer dişlisi, cer tekeri, zincir dişlisi sprocket sproket, zincir dişlisi sprocket (wheel) etrafında bulunan dişler arası mesafe zincir bakla boyuna eşit olan zincir dişli çarkı sprocket carrier cer tekeri taşıyıcısı sprocket carrier bolt cer tekeri taşıyıcısı tespit cıvatası sprocket chain zincir dişlisi çarkı zinciri sprocket chain tahrik zinciri sprocket chain guard zincir mahfazası, zincir korkuluğu sprocket chain tightener tahrik zinciri germe tertibatı sprocket chain zincir dişli çarklarında kullanılmaya uygun zincir sprocket chain zincir dişli çarkı zinciri sprocket drive zincir dişlisini tahrik eden mekanizma, cer tahrik dişlisi sprocket drive carrier cer tahrik dişlisi taşıyıcısı sprocket drive carrier plate cer tahrik dişlisi taşıyıcısı plakası sprocket drive cover cer tahrik dişlisi mahfazası sprocket drive gear cer tahrik dişlisi sprocket drive gear bearing cer tahrik dişlisi yatağı sprocket drive pinion cer tahrik dişlisi koniği sprocket drive pinion shaft cer dişlisi tahrik pinyonları sprocket drive pinion shaft gear cer dişlisinin pinyon dişlisi sprocket final planetary drive cer dişlisinin son tahrik planet dişli tertibatı sprocket gear cutter dişli çark freze bıçağı sprocket guard cer muhafazası sprocket planetary gear drive cer dişlisi planet dişlileri sprocket shaft cer mili sprocket shield cer tekeri kalkanı, cer tekeri kovanı sprocket wheel zincirli tahrik tertibatı dişlisi sprocket wheel zincir dişlisi çarkı sprocket (a) zincir dişlisi, (b) film makinelerinde film kenarlarındaki deliklere girerek filmin ilerlemesini sağlayan iki tarafındada pimlerin yer aldığı silindir, çift tarafı dişli çark spud vibrator derin vibratör spudding bir deliğin önceden delinmesi (kazık çakma) spume, to köpürmek spume su köpüğü spun‐bonded bükülme ile birleştirilmiş spur mahmuz spur gear alın dişli, düz dişli spur gear (spur gearing) (a) düz dişli çarkları içeren sistem (b) iki parelel şaft arasında hareket aktarımı yapan dişli çarklar (c) düz dişli çark (şekil 110, 111, 199, 200(a), 200(b)) spur pinion fener dişli, düz dişli, mil başı dişlisi, düz dişli konik çark spur wheel düz dişli çark spurdike mahmuz spur‐gear cutting döner disk kesici, freze veya şeklindeki kesici ile düz diş açma işlemi spurious yüzeyel, asıl değil, benzer aldatıcı, spurius spurious sahte spurious correlation yapma ilinti spurious signal parazit sinyal sputterer püskürteç square 1. kare 2. alan, meydan square, to karesini almak square bastard kare kesitli, ucu konik çift sıra dişli eğe square bracket köşeli parantez square foot 0,0929 m2 değerindeki bir alan ölçüsü birimi square flange kare flanş square footing kare temel square head kare baş square inch inç kare (bir kenarı 25,4 mm olan kare) square law karesel square law detection karesel sezim, enerji sezimi square matrix kare matris square measure alan ölçüsü square measure scale alan ölçeği square meter metre kare square nut dört köşe somun square nut kare somun square prism kare prizma square root kare kök square shank dört köşe saplı square summable karelerin toplanırlığı square thread kare diş square tile karo square tooth gear kare profilli dişli çark square tube kare boru square wave kare dalga square wave generator kare darbe üreteci square yard yard kare (bir kenarı 91,44 cm olan kare) square/inscribed kare/daire içinde squatting çömelme squeegee ıslak zeminleri silmek için kullanılan kenarları lastikli alet squeeze sızmak squeeze sıkmak, sıkıştırmak squeezed water sıkışmış su, çıkan su squeezer sıkacak squeezing suyun boşalması, yük altında suyun kaçması squelch otomatik susturucu squelching circuit susturucu devre squirrel cage sincap kafes squirrel cage motor sincap kafes motor squir, tot dar delikten fışkırmak, dar delikten fışkırtmak squirt, to fışkırtmak squirt can basınçla yağ fışkırtan el yağdanlığı SSPS bkz. speed sensing power steering steady pin (a) mekanik parçalan hassas olarak birbirlerine tek bir birleştirme vidası kullanılarak yapılan bağlantı, birleştirme (b) saatlerde iki uzvu hassas olarak birleştiren, uzuvlardan birine sabitlenmiş diğer uzuvdaki deliğede sıkı geçmiş pim stability kararlılık stability 1. denge, dengelilik, duraylılık 2. stabilite (kaplamanın tekerlek yüklerinin tatbik ettiği makaslama gerilmelerine karşı yerinden oynamaksızın gösterdiği dayanım kabiliyeti) stability denge, dengelilik, kararlılık stability denge, dengelilik stability against sliding kaymaya karşı stabilite stability analysis stabilite analizi, stabilite hesabı, denge analizi stability conditions denge şartları, stabilite şartları stability factor stabilite katsayısı stability number stabilite sayısı stability of a linear system doğrusal bir sistemin kararlılığı stability of an emulsion emülsiyonların kararlılığı (emülsiyonların, kırılmalarına sebep olan etkenlere karşı dayanımlarını belirten özellikler) stability of slopes şevlerin stabilitesi, şevlerin dengesi stability of the soil zeminin stabilitesi stability under load yük altında denge stability value stabilite değeri stabilization dengeli hale getirme stabilization sabit kılma veya olma, tesbit etme, istikrar stabilization dengeleme, stabil hale getirme, değişmez ve bozulmaz hale getirme, iyileştirme, ıslah, stabilizasyon (toprağın veya agreganın, mühendislikle ilgili özelliklerini ıslah etmek için, stabilitesini arttırmak veya muhafaza etmek amacıyla kimyasal veya mekanik stabilization dengeleme stabilization of soils with asphalts toprakların asfaltla stabilizasyonu (doğal toprağın kompaksiyondan veya konsolidasyondan sonra suya dayanıklı olacak ve beklenilen trafik ve çevre şartları altında yeterli bir yük taşıma özelliği gösteren stabil bir yapı tabakası oluşturacak şekilde işlem stabilization time kararlılaşma süresi stabilize, to (ayrıca stabilise) dengelemek stabilize stabilize etmek, değişmez ve bozulmaz hale getirmek stabilized base course stabilize edilmiş temel tabakası stabilized landslide kontrol altına alınmış heyelan stabilized material stabilize edilmiş malzeme stabilized road stabilize edilmiş yol stabilized soil stabilize edilmiş toprak (yük taşıma kapasitesi ve hava etkilerine karşı dayanımı ıslah ve muhafaza etmek için stabilize edilmiş toprak) stabilizer dengeleyici stabilizer kararlaştırıcı, düzenleştirici stabilizer dengeleme aygıtı, stabilizör stabilizer (blade) dengeleyici (bıçak) stabilizer bar denge çubuğu, denge kolu stabilizer rod denge kolu stabilizing effect dengeleyici etki stabilizing influence bkz. stabilizing effect stable dengeli, kararlı stable dengede, dengeli, sabit, kararlı, stabil stable equilibrium stabil denge, oturaklı denklik stable equilibrium kararlı denge stable linear system kararlı doğrusal sistem stable minerals stabil mineraller (özelliklerini çabuk değiştirmeyen mineraller) stable road emulsion kararlı yol emülsiyonları (çimento, sönmüş kireç vb kimyasal aktif maddelerle veya büyük miktarlarda ince malzeme ihtiva eden agregalarla yapılan karıştırma işlemlerini gerektiren bütün maksatlar için, yeterli derecede mekanik ve kimyasal stabiliteye sah stable soil stabil zemin stable state kararlı durum stable system kararlı sistem stack baca stack, to yığmak, istif yapmak, istiflemek stack 1. yığın, istif, küme 2. baca grubu stack yığıt stack base baca tabanı stack brick/refractory baca tuğlası/ refrakter stack collar baca bileziği stack damper baca damperi stack draught baca çekişi stack effect baca etkisi stack effluents sanayi bacalarından yayılan gazlar ve asılı parçacıklar stack factor yığma faktörü stack flue connection baca bağlantısı stack liner baca iç kaplaması stack machine yığıt makinası stack memory yığıt bellek stack pointer yığıt işaretçisi stack/bruden bacası/bruden stack/flue gas bacası/atık gaz stack/industrial baca/endüstriyel stack/smoke baca stack/smoke bacası/duman stack/vapour bruden bacası, buhar gazı bacası stack/wet baca/yoğuşmalı stacker yığıcı stacker istif arabası stacker belt conveyor bantlı istif konveyörü stacker crane istif kreni stacking area depolama alanı stadia stadya, arazi ölçmesinde geçici topoğrafya istasyonu, ölçme çubuğu stadia map takeometrik harita stadia rod takeometrik mira, nivelman mirası stadium (çoğ. stadia), devre, safha (bkz. stage) staff 1. mira 2. eleman, personel, kadrodaki elemanlar staff reading mira okuması staffman mira tutan, miracı stage faz, safha, kademe, evre (yerbilim zamanlarından bir dönem süresi içinde oluşmuş katmanlı kayaçlar) stage aşama, kademe, seviye stage sahne stage etap stage 2 emission regulations 2. kademe (aşama) emisyon yönetmelikleri stage of consolidation konsolidasyon kademesi stagger şaşırtmalı düzenlemek, zikzaklı düzenlemek stagger şaşırtmalı stagger 1. aynı zamanda çakışmayacak şekilde düzenlemek 2. şaşırtmak staggered şaşırtmalı staggered junction şaşırtmalı kavşak staggered riveting şaşırtmalı perçinleme staggered‐tooth çapraz dişli staggered‐tooth with side‐chip clearance çapraz dişli, diş uçları ve yanları kesici staggering basamaklandırma staggering zig zag sıralanmış stagnant durgun stagnant water durgun su stagnate durgun olmak, durgunlaşmak stain lekelemek, lekelenmek stain lekelemek, kirletmek, leke, kir stain boya stained glass mozaik cam, vitray stainless pas tutmaz, paslanmaz stainless steel paslanmaz çelik stainless steel pipe paslanmaz çelik boru stainless steel separator paslanmaz çelikten separatör stair merdiven basamağı stair merdiven, adım, basamak stair shaft merdiven kovası stair well merdiven kuyusu stair well merdiven boşluğu staircase merdiven stair‐flight merdivende baş kurtarma mesafesi stair‐rod merdivenlerdeki yollukları tutan demir stairs merdiven stairway merdiven stake 1. kazık (şev, aplikasyon vb de) 2. destek, payanda, dayak, direk stake nut somun stakeman kazıkçı staking piketaj, kazıkla işaretleme (yol ekseninin kazık çakmak suretiyle arazide işaretlenmesi) staking on çarkları şaft üzerine kamalama özelikle değirmen çark ustalarının çarkları şafta tespit etmelerini belirtmek için kullanılan bir terimdir stalagmometry sıvıların yüzey geriliminin ölçülmesi stale bayat stalk sap stall fazla yük yüzünden motorun durması stall aşırı yükten stop etmek stall speed bayılma hızı stall test aşırı yük stop etme testi stamina kuvvet, dinçlik, gayret, enerji, dayanıklık, tahammül stamp pul stamp damga stamp kalıp stamp damgalamak, preste kesmek, pul yapıştırmak stamp mühürlemek, damgalamak, maden üzerine yazı ve rakam yazmak, damga, mühür, gömme veya oyma suretiyle yazılmış yazı stamp markalamak, damgalamak stamp belt zımbalı kayış stamp duty damga resmi stamp duty damga pulu, damga resmi stamp pad ıstampa stamp ince lehvalar üzerine bir kalıp veya matris ile vida presi veya hidrolik pres kullanılarak şekil verme işlemi ayrıca basma, kalıp, iz, marka, zımba, zımba makinesi stamped damgalanmış stamped figures madeni parçalar üzerine imalat sırasında yazılmış rakamlar stamped marks damga şeklinde vurulmuş marka ve işaretler stamped steel pres edilmiş çelik stamping preste kesme stamping prese etme, damgalama stamping preste damgalama stamping basma, preste basma, ezme, pres işi, preslenmiş parça, damga, damgalama stanchion destek stanchion 1. destek, payanda (çelik yapılarda dikme) 2. gerdirme tertibatı stand ayak stand 1. sehpa, üç ayak 2. otomobil durak yeri, garaj stand, to ayakta durmak stand tezgah sehpa stand sehpa, stand stand‐alone özerk, bağımsız, tek başına stand‐alone controller tek kontrolör stand‐alone modem dış modem stand by yedek stand by availability yedek emre amadelik stand by equipment yedek donanım stand by motor yedek motor stand pipe piyezometre, piyezometre borusu stand point görüş noktası stand‐alone tek başına stand‐alone modem, external modem dış modem stand‐alone, independent bağımsız standard standart standard 1. belirlenmiş veya ayaralnmış miktar, belli ölçü, belli miktar; 2. belirlenmiş şekil, belli tip standard normal, standart, standart ölçüler ve birimler sistemi, standart ölçülere uygun standard standart; ölçün; ölçünlü standard air standart hava standard atmosphere standart atmosfer standard atmosphere standart atmosfer, normal atmosfer standard colour solution standart renk eşeli standard compaction standart sıkıştırma standard conditions standart koşulllar standard cost standart maliyet (normal ve makul şartlar altında işçilik, malzeme ve makine verimli olarak kullanıldığı zaman bir işin yapılması veya bir üretimin elde edilmesinin maliyeti) standard deviation standart sapma (bir istatistiksel serinin terimlerinin ortalama değerlerden ne kadar sapma gösterdiklerini ölçmeye yarayan istatistiksel ölçü) standard equipment otomobil vb makine fabrikalarının imal ettikleri her makine veya motor üzerinde kullandıkları değişmez teçhizat (ateşleme filtrasyonu, hidrolik, vb) standard error standart hata standard error of the mean ortalamanın standart hatası standard form standart biçim standard gauge standart ray aralığı standard gauge standart ölçü, standart ölçek standard gauge (a) enson standart uzunluklara göre boyutları tespit edilmiş mastar, (b) ray açıklığı, lokomotif raylarının iç kenarları arası mesafe, İngiltere, Çin, Kuzey Amerika ve birçok Avrupa ülkesinde bu mesafe 1.44 metredir standard load test standart yükleme deneyi standard measurements standart ölçüler standard normal distribution standart olağan dağılım standard notation standart notasyon standard nut standart somun standard of weight ağırlık ayarı, ağırlık standartı standard part standart parça standard parts değişmeyen parçalar, aynı fabrikanın malı, çeşitli model cihazların aynı olan parçaları standard penetration test (spt) standart penetrasyon deneyi standard pin standart pim standard proctor test standart proktor deneyi standard propagation standart yayılım standard radio atmosphere standart radyo atmosferi standard sand standart kum standard sand, graded bkz. graded standart sand standard size standart ölçü standard specification esas şartname, standart şartname, normal şartlar standard speed standart hız standard stud standart saplama standard tar viscometer standart katran viskozimetresi (katranlar ve katbek bitümleri için sık sık gereken rutin viskozite ölçmelerinde kullanılan alet) standard time standart zaman standard value standart değer standard standart, ayar, normal, norm, ölçüm standardization standartlaştırma, standardizasyon standardization ayarlama, üretilen veya yapılan herhangi bir maddeyi standart ile karşılaştırarak onun miktar ve niteliklerine göre ayarlama, standardizasyon (ilacın standardizasyonu gibi) standardize, to standartlaştırmak standardize, to standardize etmek, hepsini bir tip veya aynı ölçü sistemine uygun kılmak standardize, to ayarlamak, standart ile kontrol etmek, herhangi bir şeyi standart ile karşılaştırarak onun miktar ve niteliklerini kazandırmak standardized standardize edilmiş, standart haline getirilmiş standard air normal atmosfer, normal hava standard colour standart renk standard deviation standart sapma standby bekleme standby yedek, yedekte bekleyen standby equipment yedek ekipman, donanım standby motor yedek motor standby redundancy yedek artıklık standby state hazır bekleme durumu standby system yedek dizge standby, backup, substitute yedek standees ayakta duranlar, ayakta giden yolcular, transit araçta ayakta bulunan yolcuların sayısı standing devam eden standing order sürekli sipariş standing pressure sabit basınç, buhar makineleri pistonlarının geometrik merkezi konumda olduğu anda buhar basıncının iki buhar çıkışındada eşit olduğu değer standing water durgun su standing water table yeraltı su düzeyi veya tablası, durgun su tablası standing wave duran dalga standing wave meter duran dalga ölçeri standing wave ratio duran dalga oranı standpipe yangın tesisatı standpipe 1. düşey boru 2. piyezometre, piyezometre borusu standpipe gasket düşey boru contası standstill hareketsiz, çalışmaz durumda standup time desteksiz durma süresi (tünelde, şevde) staniable boyanabilir, boya alır stannary kalay madeni stannary kalay madeni, kalay yatağı stannic 1. kalayla ilgili; 2. kalaydan oluşan, yapısında kalay bulunan, kalaylı stanniferous 1. kalay oluşturan; 2. yapısında kalay bulunan, kalaylı stannum kalay staple tel zımba staple, to zımbalamak staple 1. ufak demir köprü 2. kısa filament 3. zımba teli, tel raptiye, zımbalamak stapping‐in omuzlu gövdeye sahip bir mili yatak deliğine yerleştirmek, sokmak star yıldız star connected device yıldız bağlantılı devre star delta starter yıldız üçgen yol verici star delta starter yıldız üçgen bağlantılı yol verici star dust yıldız tozu star gear planet dişli sisteminde planet dişlilerin etrafında döndüğü ortadaki güneş dişli star light yıldız ışığı star network yıldız ağ star pinion ıstavroz dişlileri star washer yıldız rondela star wheel revolver ve döner başlı tornalarda elle döndürülen radyal kollara sahip besleme vidasının ucuna tutturulmuş her bir devirde mandal dili ile kilitlenip besleme vidasını belirli bir miktar hareket ettiren çark, star/ring network yıldız/halka ağ starling köprü ayağının etrafına çakılan kazıklar starling of pier köprü ayaklarının etrafına ayağı korumak amacıyla kazık çakma veya bu kazıklar starry 1. kenarları yıldız şeklinde çentikler gösteren, yıldızımsı; 2. yıldız gibi parlayan start kalkış, başlama start başlamak, hareket vermek, marş, başlangıç, başlama start kalkış yapmak, başlamak start çalışma start başla start başlama, başlatma; yolverme start başlama, başlangıç start başlatmak, çalıştırmak start çalıştırmak, başla(t)mak start start start address başlama adresi start button başlatma düğmesi start button çalıştırma butonu start element başlama öğesi start of (character, text) başı damgası (damga, metin) start signal başlatma sinyali start signal başlama sinyali start stop transmission dur‐kalk türü iletim start under full load tam yükte start start up, to çalıştırmak start, initiate, launch (to) başlatmak starter marş, marş düğmesi, marş pedalı, marş motoru starter yol verici starter yol veren, başlatıcı starter (starter motor) yol verici, baştatıcı, çalıştırıcı, taşıtlarda akü, elektrik motoru ve dişli sisteminden oluşan ve motorun çalışmasını sağlayan düzenek, startır starter armature marş motoru göbek devresi sarımları mili ve kolektörü grubu starter button marş düğmesi starter cable marş kablosu starter cable clip marş kablosu klipi starter motor marş motoru starter motor pole piece marş motoru kutup çarığı starter pedal marş pedalı, çalıştırma pedalı starter push button marş düğmesi starter solenoid marş şalteri starter switch marş düğmesi starter switch mounting nut marş düğmesi tespit somunu starter switch mounting nut gasket marş düğmesi tespit somunu contası starter switch spacer marş düğmesi ara parçası starting demaraj starting başlatma, marş, ilk hareket starting yolverme, başlama starting aid yardımcı marş destek sistemi starting bit çalıştırma düzeni starting box yol verme kutusu starting crank ilk hareket kolu starting current start akımı starting current ilk hareket akımı starting engine (a) büyük dizel ve buhar makinelerini çalıştırmak için kullanılan küçük motor, (b) uçaklarda bulunan uçağın yerde iken motorlarının çalışması için gerekli yüksek basınçlı havayı sağlayan yardımcı motor starting engine yol verme motoru starting engine ilk hareket motoru starting jaw kurt dişlisi, ilk hareket kavraması starting key kontak anahtarı starting key kontak anahtarı starting kilometers başlangıç kilometresi starting lever çalıştırma kolu starting lever ilk hareket kolu starting lever yol verme kolu, çalıştırma levyesi, çalıştırma kayar sübabına bağlı kol starting motor marş motoru starting motor armature marş motoru armatürü starting motor armature thrust washer marş motoru armatürü baskı pulu starting motor bendix anti‐drift spring marş motoru dişlisini geri çeken yay starting motor bendix drive marş motoru dişli tahriki starting motor bendix drive spring marş motoru dişlisi yayı starting motor bendix locating pin marş motoru dişlisi tespit pimi starting motor bendix lock ring marş motoru dişlisi tespit segmanı starting motor bendix meshing spring marş motoru dişlisi yayı starting motor bendix pinion marş motoru pinyon dişlisi starting motor bendix pinion and barrel marş motoru dişlisi pinyon ve kovanı starting motor bendix retaining ring marş motoru dişlisi tespit segmanı starting motor bendix spring marş motoru tahrik dişlisi yayı starting motor bendix spring anchor plate marş motoru dişlisi tespit plakası starting motor brush marş motoru kömürü starting motor brush spring marş motoru kömürü yayı starting motor commutator end marş motoru komütatör ucu starting motor commutator end felt pad marş motoru komütatör ucu keçe tamponu starting motor commutator end head marş motoru komütatör ucu başlığı starting motor field coil marş motoru ateşleme saha bobini starting motor housing marş motoru kutusu starting motor housing dowel pin marş motoru kutusu saplaması starting motor intermediate bearing marş motoru ara yatağı starting motor pinion marş motoru pinyonu starting motor pinion housing marş motoru pinyon kovanı starting motor pinion housing bearing marş motoru pinyon kovanı yatağı starting motor pole piece marş motoru kutup çarığı starting motor pole piece screw marş motoru kutup çarığı vidası starting motor switch marş motoru düğmesi, kontak anahtarı starting motor switch mounting nut marş motoru düğmesi tespit somunu starting motor switch mounting nut washer marş motoru düğmesi tespit somunu rondelası starting motor switch terminal marş motoru düğmesi terminali starting motor switch terminal screw marş motoru düğmesi terminalinin vidası starting motor switch terminal screw lock marş motoru düğmesi terminali vidası tespit pulu starting motor terminal stud marş motoru terminal saplaması starting motor terminal stud insulating bushing marş motoru terminal saplaması izolasyon burcu starting motor terminal stud insulating washer marş motoru terminal saplaması izolasyon pulu starting point başlangıç noktası starting position başlangıç konumu starting position marş durumu starting procedure işletmeye alma prosedürü starting procedure çalıştırma prosedürü starting rate başlangıç ücreti starting relay ilk hareket rölesi starting rope marş tipi bazı küçük motorlarda ilk hareketi vermek için kullanılan kasnağa sarılan ip starting rpm ilk hareket devir adedi starting switch ilk hareket şalteri starting switch start şalteri starting switch kontak anahtarı starting system marş sistemi starting time start zamanı starting time başlangıç zamanı starting torque başlangıç torku starting torque start momenti starting torque başlatma torku starting value yol verme değeri (röle) starting valve dekompresyon sübabı (benzin devresi ile ilk hareket alan dizel motorlarında kompresonu azaltıp benzin devresinde marşı temin eden sübap) starting valve buhar makineleri silindirlerine buhar kazanından buhar girişini sağlayan sübap start‐stop button çalıştırma‐durdurma butonu startswitch çalıştırma anahtarı start‐up yol verme start‐up başlama, devreye alma start‐up diagram devreye alma diyagramı startup disk başlatma disketi start‐up lost time başlangıç zaman kaybı (sinyalize kavşaklardaki kuyruklarda yer alan ilk birkaç aracın yeşil fazın başlangıcında ihtiyaç duyduğu ve uygun hıza ulaşılabilmesi amacıyla doyma ilerlemesinin ötesinde harcadıkları ek zaman) start‐up procedure devreye alma prosedürü startup screen başlangıç ekranı starve silindire gelen yakıt yetersizliği veya yetersiz karışım dolayısıyla motorun devirden düşmesi starved evaporator kuru evaperatör star‐wheel motion tornalarda ve matkap tezgahlarında yüzey işlemede gerekli besleme hareketini veren yıldız‐çark hareketi stasimetry yumuşak nitelikte maddelerin gösterdiği kıvma derecesinin ölçülmesi state 1. hal, vaziyet, durum, statü 2. devlet state eyalet state kamu state durum, işletme durumu state bond devlet tahvili state economic enterprise iktisadi devlet teşekkülü state economic enterprise kamu iktisadi kuruluşu state highway department karayolları müdürlüğü (abd eyaletlerinde) state index durum indeksi state of a system sistemin durumu state of aggregation yığışım hali state of capillary equilibrium kapiler denge durumu state of consolidation konsolidasyon kademesi state of desiccation kuruma hali state of elastic equilibrium elastik denge durumu state of equilibrium denge durumu state of failure kırılma durumu state of humidity ıslaklık durumu state of hydrostatic equilibrium hidrostatik denge durumu state of plastic equilibrium plastik denge durumu state of plastic stress plastik gerilme durumu state of plastic‐elastic equilibrium plasto‐elastik denge durumu state of rest sükunet durumu, kararlılık durumu state of saturation doygunluk durumu state of static equilibrium statik denge durumu state of strain şekil değiştirme durumu state of stress gerilme durumu state of tension çekme durumu state of the art fen ve sanat kurallarına uygun state of the art güncel bilgi durumu state of the art technology en gelişkin teknoloji state of transition geçiş durumu state procurement office devlet malzeme ofisi state roads devlet yolları state trajectory durum gezingesi state transition matrix durum geciş matrisi state variable durum değişkeni state vector durum vektörü statement öneri, önerme statement bildiri, demeç statement 1. beyan, beyanat, demeç 2. ifade 3. hesap, hesap raporu statement deyim statement, expression (mat) deyim statement/compound önerme/bileşik statement/open önerme/açık statement/simple önerme/basit static statik, durağan, dural, dengeli static 1. sakin, durgun, hareketsiz, statik; 2. (çoğ.) sükunet vemuvazenede olan cisimlerden bahseden bilim, muvazenede olan kuvvetler arasındaki münasebetler ilmi, statik static duruk static statik, duran, hareketsiz static acceleration error coefficient kalıcı ivme hata katsayısı static balance statik balans static balance statik denge static bearing capacity statik taşıma gücü static characteristic duruk özellik static charge statik yükleme static creep statik sünme static dump duruk döküm static electricity statik elektrik static energy statik enerji static equilibrium statik denge static forces statik kuvvetler static friction statik sürtünme static game duruk oyun static head statik yükseklik static head manometrik yük, statik yük, manometrik yükseklik static head statik basınç static line çevre basıncı ile teması sağlayan tüp, boru static linear load çelik bandajlı silindirlerde statik ağırlığın bandaj genişliğine oranı static load ölü yük, statik yük static load test statik yükleme deneyi static loading test statik yükleme deneyi static measurement duruk ölçüm static moment statik moment static penetrometer statik penetrometre static pressure statik basınç, statik basınç gerilmesi static pressure head statik basınç yüksekliği static pressure per unit of area birim alandaki statik basınç static regain method statik geri kazanma metodu static relay statik röle static shear strength statik kesme direnci static sounding statik sondaj, itmeli sondalama static sounding method statik sondaj metodu static state acceleration error kalıcı ivme hatası static state of stress statik gerilme durumu static state position error kalıcı konum hatası static stiffness statik rijitlik, sabit yük altında yer değişimde görülen değişiklik static stress statik gerilme static structure statik yapı static tipping load denge yükü static tipping load statik devirme yükü static velocity error coefficient kalıcı hız hata katsayısı statical statik statical compressive stress statik basınç gerilmesi statical moment statik moment statically balanced statik dengelenmiş statically determinate izostatik, statikçe belirli statically indeterminate hiperstatik, statikçe belirsiz static‐regain method statik geri kazanma metodu statics statik, kuvvetlerin denge durumunu inceleyen bilim dalı statics statik statik durağan statik durgun station istasyon, yer station istasyon, durak; üs station 1. duruş, vaziyet, durum, hal; 2. yer, mahal, mevki, sabit yer, istasyon station equation kilometre eşitliği (yatay güzergahta) station log istasyon günlüğü station point durulan nokta, gözlem noktası station summary abris station wagon kaptıkaçtı station wagon car steyşin araba stationary olduğu vaziyette kalan, ilerleme veya gerileme göstermeyen, stasyoner stationary 1. sabit, bir kaideye tespit edilmiş 2. kırtasiye stationary durağan stationary kararlı stationary arm distribütör örsü, distribütör platinlerinin hareketsiz kolu stationary engine sabit motor stationary link tersine dönme gayesi ile üzerinde mevcut kanal içersinde pim veya kayar elemanın hareket ettirildiği uzuv stationary motor sabit motor, sabit elektrik motoru stationary pad kalıcı dosya stationary plant method sabit plent ünitesi ile yapılan karışım metodu stationary population durağan evren (istatistik) stationary power unit sabit enerji kaynağı, sabit jeneratör stationary random noise durağan rasgele gürültü stationary state sükunet durumu, kararlılık durumu stationary unit sabit birim stationary water durgun su stationery kırtasiye stationing kilometraj statistical istatistiksel statistical inference istatistiksel çıkarsama statistical parameter estimation istatistiksel parametre kestirimi statistical redundancy istatistiksel artıklık statistical sample istatistiksel örneklem statistical test istatistiksel sınama statistician istatistikçi statistics istatistik, sayı bilim statistics sayımlama statistics 1. istatistik; 2. istatistik ilmi stator statör (elektrik motorundaki hareketsiz bobin) stator statör stator duraç, stator stator blades aksıyal kompresör gövdesi içersine tespit edilmiş aerofoil (kuş kanadına benzer) sabit kanatlar olup hava akımını kademeler arasında yönlendirirler genellikle birinci sıradakiler ayarlanabilir olurlar aynı terim türbinlerin dönel kanatları arasına yerleş stator blades (exhaust) aksıyal kompresör ve türbinlerde stator kanatların arkasında boşaltma kısmında bulunan egzoz gazlarından kalanları atıp termal genleşmeyi sağlayan sabit kanatlar stator hub statör göbeği stator winding duraç sargısı, stator sargısı stator stator, üzerinde radyal sabit kanatlara sahip gövde statoscope barometre/hassas statoscope en ufak basınç derecelerini gösteren hassas barometre, statoskop statue law yazılı hukuk statum birden, dehal, hemen stature vücutun dik duruş halinde iken gösterdiği yükseklik, boy status durum, hal, vaziyet status bar durum çubuğu status bit durum ikilisi, durum biti status message durum iletisi statute kanun statutes tüzük statutory 1. kanuna uygun, kanuni; 2. yürürlükte olan, geçerli statutory kanuna uygun, kanuni, kanuna bağlı stave el merdiveni basamağı stave (a) dövme esnasında krank milinin tutturulduğu çıkma uç, (b) üzerine bir çok dokuma gücünün tespit edildiği şaft stay dikme stay 1. takviye, destek, payanda 2. ikamet, ikamet etmek, durmak, kalmak stay durmak, oturmak stay durmak, kalmak stay destek stay bar gergi çubuğu stay bolt germe cıvatası stay bolt tespit cıvatası, setuskur stay plate tespit levhası, takviye levhası stay rod tespit çubuğu, bağlama çubuğu stay tap uzun musluk, uzun tıpa stay wedge tespit kaması stay wire germe teli stayed link chain gergili zincir stead (back rest, back stay) ince iş parçalarını desteklemesi için torna yatağına veya taşıyıcıya tespit edilmiş mesnet, dayak steady sabit, sallantısız steady sabitleştirmek steady kararlı steady düzenli steady flow yatışkın akış steady flow kararlı akış steady state kararlı hal steady state dengeli durum, kararlı durum steady state durağan hal, kalıcı durum steady state kararlı durum, kararlı hal steady state acceleration error kalıcı ivme hatası steady state deviation kalıcı durum sapması steady state flow condition kararlı akım durumu steady state line sabit durum çizgisi steady state oscillation kalıcı durum salınımı steady state position error kalıcı konum hatası steady state kararlı durum, bkz. vibration steadying roller, (a) planya tezgahında kesici önünde bulunan işlenmemiş keresteyi aşağı doğru bastıran küçük merdaneler, (b) yastıktı veya revolver mesnet kullanılması durumunda mesnet içersinde tornalanmış çapı takip eden küçük merdane steam buhar steam buhar atmak, buhar vermek steam atomizing burner atomize buhar brülörü steam boat buharlı gemi, istimbot steam boiler buhar kazanı steam chamber buhar odası steam charged buhar yüklü steam chest içersinde kayar vatfin çalıştığı ve buhar borusuna bağlı oda steam coil buhar serpantini steam collector kollektörü/buhar steam condenser buhar kondenseri, buhar yoğuşturucu steam condenser buhar kondenseri steam connection buhar bağlantısı steam consumption buhar tüketimi steam crane buhar makinası ile tahrik olan kren steam curing buhar kürü (beton için) steam dome istim haznesi, buhar kubbesi, bkz. dome steam donkey pump koçu, buhar silindirleri ve piston kolu aynı hizada olan ölü noktalarda sahip olduğu volan ile hareketini sürdüren, buhar kazanlarına besleme suyu basan küçük pompa steam dryer buhar kurutucu steam engine buharla işleyen makine steam engine buharlı lokomotif steam engine buhar makinası steam exhaust buhar egzozu steam feed heater buhar beslemeli ısıtıcı steam filter buhar filtresi steam gauge manometer buhar basınç ölçeği, istim basınç ölçeği steam generator buhar jeneratörü, üretici steam generator buhar kazanı steam hammer buharlı çekiç steam hammer buharlı şahmerdan, buharlı tokmak steam hammer istim çekici, istim şahmerdanı, buhar çekici, düşey kızaklar arasında kayarak dövme işlerinde kullanılan çekiç, buhar çekici yukarı kaldırmak için kullanıldığı gibi bazen çekicin serbest düşmesi yerine daha hızlı düşmesi istendiğinde hızlandırıcı olarakt steam header buhar toplama borusu steam heating buharlı ısıtma steam humidifier buharlı nemlendirici steam injector buhar enjektörü steam injector water‐feed pump buhar enjektörlü besi pompası steam jackel istim ceketi, istim kılıfı, taze buharla beslenen silindirler içersinde aşın yoğunlaşmayı önlemek için buhar silindirleri içerisinde kullanılan kılıf steam jacket buhar örtüsü, ceketi steam jet buhar jet püskürtme steam jet air ejector buhar püskürtmeli hava ejektörü steam jet refrigeration buhar enjektörlü soğutma steam line buhar hattı steam line motor silindirlerine buhar girişini kaydeden indikatör diyagramının yaklaşık olarak doğrusal olan üst kısmı steam locomotive buharlı lokomotif steam pipe buhar borusu steam pocket buhar cebi steam port buhar giriş‐çıkış ağzı steam ports istim giriş aralığı, buhar giriş deliği, silindirler buhar girişi ve çıkışının (egzoz) yapıldığı sübab yüzü, aralık steam power buhar gücü steam powered buharla işletilen steam press buharlı pres steam pressure buhar basıncı steam pump buhar makinesi tarafından tahrik olan kuvvet pompası steam roller buharlı silindir steam ship buharlı gemi steam system buhar sistemi, buhar donanımı steam tables buhar tabloları steam trap kondenstop, buhar kapanı steam trap kondenstop steam trap buhar sifonu, kondens kabı, istim sifonu, buhar kaçışına sebebiyet vermeden buhar boruları vs, den yoğuşmuş buharı dışarı atan cihaz steam turbine buhar türbini, bkz. combined‐impulse turbine, disc‐and‐ drum turbine, impulse turbine steam steam velocity buhar hızı steam buhar, istim, buğu steam/dry kuru buhar steam/low pressure alçak basınç buhar steam/saturated doymuş buhar steam/superheated kızgın buhar steam/supersaturated aşırı doymuş buhar steam‐engines ana gücü buharın elastikiyeti, genleşmesi ve hızlı yoğuşmasından alan makine, bkz. compound engine, high‐speed steam‐engine, mill steam‐engine, multiple‐expansion engine, quadruple‐expansion engine, simple steam‐engine, triple‐expansion (steam) engine steam‐pressure reducing valve buhar basıncı düşürme vanası stearic yağlı veya iç yağlı steariform yağa benzeyen steel çelik steel karbonla karışık demir, çelik steel alloy çelik alaşımı, alaşım çelik steel ball çelik bilya, küresel çelik başlık steel band çelik bant steel bar çelik çubuk steel bar cover pas payı steel beam çelik kiriş steel beam çelik putrel steel bearing çelik mesnet steel belt conveyor çelik bantlı konveyör steel belted çelik kuşaklı steel belted tire çelik kuşaklı araç lastiği steel boiler çelik kazan steel bushing çelik burç, çelikten düz yatak steel cab çelik kabin steel casting çelik döküm steel chip çelik kırpıntısı steel coated çelik kaplı steel coated bronze bushing çelik kaplı bronz burç steel coated bushing çelik kaplı burç steel conduit çelik boru steel construction çelik konstrüksiyon steel cord çelik kord steel core çelik özlü steel cotter pin çelik kopilya steel dowel demir filizi steel feeler çelik filer, çelik sentil steel grade çelik sınıfı steel grid flooring çelik ızgara döşeme steel measuring tape çelik ölçü şeridi, çelik metre steel panel radiator çelik panel radyatör steel pile demir kazık, çelik kazık steel pipe çelik boru steel profile çelik profil steel reinforcement çelik takviye, çelik donatı steel rope çelik halat steel sheet çelik sac steel sheet‐pile bulkhead çelik palplanş bölme duvarı steel shell çelik zarf, çelik kılıf (yerinde dökme kazıkta) steel shell pile çelik kılıflı kazık steel slinger çelik yağ savurucu steel slinger seal çelik yağ savurucu keçe steel slinger‐type seal çelik yağ savurucu tip keçe steel stringer çelik kiriş steel structure çelik yapı steel structure çelik inşaat steel stud bolt çelik çekme cıvatası steel tape çelik şerit, çelik şeritmetre steel tired roller çelik bandajlı silindir steel tool bit çelik torna kalemi steel trowel çelik mala steel trowel finish çelik mala ile düzeltme steel tube çelik boru steel wheel çelik jant steel wire çelik tel steel wire brush çelik tel fırça, kaynakçı fırçası steel, rolled bkz. rolled steel steel/alloy alaşımlı çelik steel/carbon karbonlu çelik steel‐backed çelikli steel‐backed babbit çelikli yatak madeni steel‐backed babbit bearing çelikli babit yatak steel‐wheeled roller çelik bandajlı silindir (silindir şeklindeki çelik tamburları ile ağırlıklarını doğrudan doğruya kaplamaya tatbik eden, tandem veya üç tekerlekli silindir) steel‐wire mesh çelik ağ (şevlerden yola kaya düşmesini engellemek amacıyla kullanılan tel ağ) steelwork çelik işleri steelworks çelik fabrikası steep dik, sarp steep curve dik eğimli eğri steep slope dik şev steeping suda bırakıp ıslatma, demlendirme, bir maddeyi suda ıslatıp özünü çıkarma steer 1. yöneltmek 2. direksiyonla kumanda etmek, direksiyon kullanmak steer axle direksiyon aksı, dingil steerable antenna yönlendirilebilir anten steering 1. yön verme 2. direksiyon, direksiyon tertibatı steering direksiyonla yön vermek steering dönüş, direksiyon steering arm kısa rot, mafsal çolağı, çolak rot steering booster dönüş busteri (direksiyon hareketini kolaylaştıran hidrolik mekanizması) steering brake dönüş freni steering brake dönüş freni (bazı paletli traktörlerde dönüş esnasında viraj dairesinin iç tarafına düşen palet takımını kilitleyen fren) steering brake lining dönüş tertibatı fren balatası steering brake outer rod dönüş freni dış kumanda çubuğu steering brake pedal dönüş freni pedalı steering brake pedal reach rod dönüş freni pedal çubuğu steering brake rod dönüş freni kumanda çubuğu steering case dönüş kompartmanı steering clutch dönüş kavraması, yan kavrama, dönüş tertibatı kavraması, dönüş debriyajı (bazı tip paletli traktörlerin dönüş debriyajları) steering clutch disc dönüş kavraması diski steering clutch hub dönüş tertibatı debriyaj göbeği steering clutch lever dönüş tertibatı debriyaj levyesi steering clutch lever return spring dönüş tertibatı debriyaj levyesi geri çekme yayı steering clutch shoe dönüş kavrama pabucu steering column direksiyon simidinden direksiyon dişli kutusuna kadar direksiyon sütunu steering column jacket bushing direksiyon borusu burcu steering column shift direksiyon kolundan vites steering committee yürütme kurulu, karar verici komite, yönlendirme komitesi steering connecting rod doğrultu çubuğu steering control dönüş kumanda tertibatı steering control hand lever dönüş tertibatı kumanda el levyesi steering control valve dönüş hidrolik kumanda tertibatı valfı steering cylinder dönüş silindiri steering drag link rod çolağı, deve boynu, rodlara kumanda eden kol steering drive planet gear dönüş tertibatı gezer tahrik dişlisi steering drive planet gear cluster dönüş tertibatı gezer tahrik dişlisi grubu steering drive planetary gear dönüş tertibatı gezer tahrik dişlisi steering frame lock pin belden kırma kilit pimi steering free play direksiyon boşluğu steering gear dümen steering gear direksiyon dişlisi steering gear arm direksiyon dişli kolu steering gear arm end direksiyon dişlisi kolu ucu steering gear arm insulator direksiyon dişlisi kolu titreşim giderici tamponu steering gear arm nut direksiyon dişlisi kolu somunu steering gear arm nut lock washer direksiyon dişlisi kolu somunu yaylı rondelası steering gear box direksiyon dişli kutusu steering gear chuck direksiyon dişlisi aynası steering gear column direksiyon çubuğu steering gear column jacket direksiyon çubuğu borusu steering gear column jacket oil hole direksiyon çubuğu borusu yağ deliği steering gear column jacket oil hole cover direksiyon borusu yağ deliği kapağı steering gear column jacket oil seal direksiyon borusu yağ keçesi steering gear column jacket oil seal spring direksiyon borusu yağ keçesi yayı steering gear column jacket oil seal spring washer direksiyon borusu yağ keçesi yayının pulu steering gear column jacket oil seal washer direksiyon borusu yağ keçesi pulu steering gear housing direksiyon dişlisi kutusu steering gear housing cover direksiyon dişlisi kutusunun kapağı steering gear housing cover screw direksiyon dişlisi kutusu kapağının vidası steering gear housing cover shim direksiyon dişlisi kutusu kapak şimi steering gear housing to frame insulator direksiyon dişlisi kutusu ile şasi arası izolatörü steering gear housing to frame reinforcement plate direksiyon dişlisi kutusu ile şasi arası takviye plakası steering gear housing to frame screw plain washer direksiyon dişlisi kutusu ile şasi arası vidasının düz pulu steering gear housing to frame screw spacer direksiyon dişlisi kutusu ile şasi arası vidasının ara parçası steering gear oil filler plug direksiyon dişli kutusu yağ doldurma tapası steering gear shaft direksiyon dişlisi mili steering gear shaft adjusting screw direksiyon dişlisi mili ayar vidası steering gear shaft adjusting screw lock nut direksiyon dişlisi mili ayar vidası kilitleme somunu steering gear shaft adjusting screw lock plate direksiyon dişlisi mili ayar vidası kilitleme plakası steering gear shaft adjusting screw washer direksiyon dişlisi mili ayar vidası pulu steering gear shaft bushing direksiyon dişlisi mili burcu steering gear shaft cover direksiyon dişlisi mili kapağı steering gear shaft cover gasket direksiyon dişlisi mili kapak contası steering gear shaft cover screw direk siyon dişlisi mili kapak vidası steering gear shaft oil seal direksiyon dişlisi mili yağ keçesi steering gear shaft thrust washer direksiyon dişlisi mili baskı pulu steering gear tube direksiyon dişlisi borusu steering gear tube oil seal direksiyon dişlisi borusu yağ keçesi steering gear tube oil seal spring direksiyon dişlisi borusu yağ keçesi yayı steering gear tube oil seal washer direksiyon dişlisi borusu yağ keçesi pulu steering gear worm direksiyon sonsuz dişlisi steering gear worm lower thrust bearing direksiyon sonsuz dişlisi alt baskı yatağı steering gear worm lower thrust bearing cup direksiyon sonsuz dişlisi alt baskı yatağı dış zarfı steering gear worm thrust bearing direksiyon sonsuz dişlisi baskı yatağı steering gear worm thrust bearing cage direksiyon sonsuz dişlisi yatak kafesi steering gear worm upper thrust bearing direksiyon sonsuz dişlisi üst baskı yatağı steering gear worm upper thrust bearing cup direksiyon sonsuz dişlisi üst baskı yatağı dış zarfı steering head gemi dümen düzeni steering hydraulic booster direksiyon hareketini kolaylaştıran hidrolik mekanizması steering jacket direksiyon milini kaplayan boru şeklinde mahfaza steering knuckle perno mafsalı, direksiyon mafsalı, ön dingil başı mafsalı steering knuckle arm direksiyon mafsal kolu steering knuckle bearing direksiyon mafsalı yatağı steering knuckle bushing direksiyon mafsalı burcu steering knuckle king pin aks başı pimleri, perno takımı, king pin steering knuckle king pin lock pin perno takımı kilitleme pimi steering knuckle oil seal direksiyon mafsalı yağ keçesi steering knuckle oil seal plug direksiyon mafsalı yağ keçesi tapası steering knuckle socket direksiyon mafsal başı steering knuckle stop screw direksiyon mafsalı tahdit vidası steering knuckle thrust bearing direksiyon mafsalı baskı yatağı steering knuckle thrust bearing shim direksiyon mafsalı baskı yatağı şimi steering knuckle tie rod kısa rot steering knuckle tie rod end dust seal direksiyon kısa rotu uç toz keçesi steering lever dönüş levyesi steering lever dönüş kumanda levyesi steering pivot aks başı saplaması steering planet dönüş tertibatı gezer dişlisi steering planet carrier dönüş tertibatı gezer dişli taşıyıcısı steering planetary dönüş planet dişli tertibatı steering planetary compartment planet dişli kompartmanı steering planetary gear dönüş tertibatı gezer dişlisi steering planetary gear cluster dönüş tertibatı gezer dişli grubu steering post direksiyon simidinden direksiyon dişli kutusuna kadar direksiyon çubuğu steering pump direksiyon pompası steering rod direksiyon rotu steering system direksiyon donanımı, dönüş sistemi, dönüş tertibatı sistemi steering system dönüş sistemi steering tube direksiyon milini kaplayan boru şeklinde mahfaza steering valve direksiyon valfı steering wheel direksiyon steering wheel direksiyon simidi, direksiyon tekerleği steering wheel lock direksiyon kilidi steering wheel nut direksiyon simidi somunu steering wheel puller direksiyon çektirmesi steering wheel spokes direksiyon simidi parmakları steering wheel to horn blowing ring spring direksiyon simidi ile korna simidi arası yayı steering worm direksiyon salyangozu dişlisi steering worm sector direksiyon sektörü steering‐arm direksiyon çubuğu steering‐gear direksiyon tertibatı, dreksıyon mekanizması, otomobillerde hareketi direksiyondan, direksiyon çubuğu, çekim çubuğu, direksiyon kolları vs, ile dingil akslarına aktaran iki dişli (bağlantılı) uzuv bkz. cam‐type steering gear, rack‐and‐pinion steer steering‐lock taşıt tekerleklerinin bir taraftan diğer tarafa dönebildiği maksimum miktar steering‐wheel direksiyon sımıtı stellite stelayt (kobalt, krom, tungsten ve karbon karışımı sert ve kaynağa elverişli bir alaşım) stem sap, gövde stem akmasını menetmek stem extension piston kol uzantısı stem tube şaft kovanı, gemi pervane (uskur) mili yataklarını içinde taşıyan kutu, kovan stem, sap, destek ödevi gören sapa benzer oluşum stencil şablonla boyamak, şablonla işaretlemek, teksir etmek stencil delikli kalıp stencil şablon step adım, aşama, basamak, safha, adım atmak step adım atmak, yürümek step adım, kademe step hatve, adım (kablo) step action basamak eylemi step back relay akım sınırlayıcı bağlak step by step adım adım step by step processing adım adım işleme step compensation basamak dengelemesi step control kademeli kontrol step controller kademeli kontrol elemanı step down düşürme step down transformer düşürücü transformatör step function basamak fonksiyon step grate kademeli ızgara step grate basamak ızgarası step ladder seyyar merdiven step method of concrete placement kademeli beton dökme metodu step motor motor/adım step response basamak yanıtı step riser basamak yüksekliği step up yükselmek, yükseltmek, fazlalaşmak, karbüratörün rölanti memesinden ana memeye geçişini sağlayan pompa kapış mekanizması step up jet güç pompası memesi step up piston güç pistonu pompası step up piston spring güç pompası piston yayı step up transformer yükseltici transformatör step up voltage konjoktörle kontrol edilen kademeli voltaj stepdown transformer indirici trafo stepfooting kademeli temel step‐ladder destekli seyyar merdiven stepped (s) kademeli, kademe tarzında stepped control kademeli kontrol stepped face kademeli cephe stepped footing kademeli temel stepped piston compound compressor kademeli pistonlu kompresör stepped ply kademeli katlı stepped pulleys basamaklı kasnaklar, kademeli kasnaklar stepped road kademeli yol (duble yollarda) stepped transition bir kesitten diğerine geçişte ani değişim gösteren enkesit tipi stepper adımlayıcı stepping motor adımlı motor stepwise kademeli steradian steradyan stereo üç boyutlu stereo‐ (ön‐ek) üç boyutlu anlamı veren ön ek stereo‐ (ön‐ek) 1. sert, sıkı, katı anlamına önek; 2. üç boyutlu anlamına önek stereo picture üç boyutlu resim stereo plotter stereo çizici (hava fotoğraflarından üç boyutlu sayısallaştırma yapan elektronik optik alet) stereoscope cismin birbirine benzer iki görüntüsünü birleştirmek suretiyle ona üç boyut kazandıran alet, stereoskop stereoscopic üç boyutlu stereoscopic measurement üç boyutlu ölçme stereoscopic model üç boyutlu model stereoscopic vision üç boyutlu görüş stereoscopy cismin birbirine benzer iki görüntüsünün stereoskop aracılığıyla birleştirilerek ona üç boyut kazandırılamsı, stereoskopi sterile rock sterilize kaya sterilise steril yapmak, sterilize etmek stick bum ucu, stik stick 1. çubuk, mil 2. sıkışmak, yapışmak, yapıştırmak, kaynamak, tutukluk yapmak, kasıntı veya tıkanıklık yapmak stick yapışmak stick stik stick cylinder stik silindiri stick together birbirine yapışmak sticker yapıştırma etiket sticking yapışmak, tutmak sticking yapışma, kaynama, tutukluk, sıkışma stickness yapışkanlık sticky yapışkan, sıvışık sticky yapışkan, yapışan sticky keys yapışkan tuşlar sticky limit yapışma limiti, yapışkanlık sınırı (zeminin metallere yapışması için en düşük su muhtevası) sticky substance yapıştırıcı, yapışkan madde stiction iki yüzeyin, birbirlerine göre relativ titreşim ve dönü hareketlerini sürdürecek biçimde, birbirlerine yapışmaları, temas etmeleri, tutunmaları stiff katı, sert, sıkı, tutulmuş stiff clay katı kil, sert kil, sıkı kil stiff soil sıkı zemin, sert zemin stiffen, to sertleştirmek stiffener takviye stiffener rijitlik çubuğu, berkitme çubuğu stiffener/tank depo takviyesi stiffening truss rijitlik kirişi stiff‐fissured clay katı fisürlü kil stiffness sertlik stiffness rijitlik, katılık stiffness bükülmezlik, esnemezlik stiffness coefficient katılık katsayısı stiffness factor rijitlik katsayısı stiffness matrix yay katsayısı matrisi, esnemezlik matrisi, bükülmezlik matrisi still durgun still imbik still, to imbikten çekmek still sakin still, to sakinleşmek, sakinleştirmek stile turnike stilet 1. bir sondayı açmak için kullanılan tel, mandran; 2. bir kanül içine yerleştirilmiş sivri uçlu alet, stile stilette içi oyuk durumda olan aygıtların devamlılığını sağlamak için kullanılan ince, uzun, tel veya metal silindir still 1. durgun, 2. hala still air durgun hava still image duruk imge still water durgun su stimulation uyandırma, uyarma, tenbih, uyarım stimulus uyaran stipulate şart olarak ileri sürmek stipulation anlaşma koşulu stipulation şart, şart koşma stir, to karıştırmak stirling cycle stirling çevrimi, iki izotermal iki sabit hacim fazı kullanarak oluşan termodinamik güç çevrimi stirling engine karıştırıcı makina stirrer hareket ettirici stirring rod cam çubuk, cam baget stirrup etriye stirrup üzengi stirrup etriye stirrup üzengi, germe, dayak, sap, halka, tasma stitch, to dikiş dikmek, tutturmak stitch dikiş, ilmik, dikmek stitch rivet dikiş perçini stochastic olasılıksal, rasgele stochastic dependence olasılıksal (rastgele) bağımlılık stochastic game olasılıksal oyun stochastic model olasılıksal model stochastic system olasılıksal dizge stock stok, stok yapmak stock 1. gerektiğinde kullanılmak üzere elde bulunan madde, depo madde, stok; 2. kendisinden gelinen ırk, soy, ata stock 1. gövde, sap, parça veya cihazın tabanı 2. imalatta kullanılacak madde, stok edilmiş malzeme stock sermaye hisseleri stock gövde stock and dies vida dişi açma paftası ve kollan stock control stok kontrol stock exchange menkul kıymetler borsası stock level stok seviyesi stock material stok malzeme stock material şekillendirmek suretiyle parça imalinde kullanılacak malzeme, depo edilmiş malzeme stock rail demir yollarında makas iğnesi yan rayı stock record card stok kayıt fişi stock rolled haddeden geçirilmiş malzeme stock rolled flat düz haddeden geçmiş malzeme stock room malzeme ambarı, yedek parça deposu stock bir cihazın veya tezgahın hareketli uzuvlarının yataklandığı esas kısım, gövde stockade şarampol, kazıklarla muhafaza altına alınmış stockholder hissedar stocking biriktirme, tasarruf stocking cutter diş açma işleminde son işlemden önce dişler arası malzemeyi boşaltan diş açma frezesi stocking gear cutters dişli freze bıçağı stockless anchor gövdesiz çapa stockless anchor gövdesinde istavroz olmayan ve kollan mafsallı olup her ikisininde aynı anda takılması sağlanabilen çapa stockpile yığın, küme stockpile hazır malzeme stockpile malzeme stoğu yapmak, depo edilmiş mal, stoklanmış mal stockpiling agregaların depolanması, ihzarat, yığın, yığmak stockpiling and recovering equipment raylı yükleyici ekskavatör stoichiometry elementlerin birbirleri ile ne nispetlerde birleştiklerinin belirtisi stoke kömür atmak, süngülemek stoke stoke (bir akışkanın mutlak viskozitesinin, yoğunluğuna bölünmesi ile elde edilen değer) stoke bir viskozite birimi (lüzuciyet) stoke (st) kinematik viskozite birimi genellikle sentistok (centi‐stoke) olarak ifade edilir (cst); 1 cst = 10”6 m2/s stoker stoker stoker ateşçi stoker kömür besleyici, mekanik kömür atıcı stoker fired stoker beslemeli stoker stoker: makine dilinde, ocağa kömür besleyen hava beslemesini kontrol eden ve yanmanın verimli olabilmesi için yanıcı maddeleri karıştıran mekanizma stoker/mechanical stoker/mekanik stoking süngüleme (ocak) stoking süngüleme stoma (çoğ. stomata veya stomas), menfez, ağır, açıklık, delik stone kaya stone taş stone backing taş arka dolgu stone block taş blok, blok taş stone block pavement parke yol üstyapısı stone block paving parke taş kaplama stone breaker kırıcı tabanca stone chips mıcır stone coating test taşı örtme deneyi (orta ve yavaş hızla sertleşen emülsiyon asfaltlarına uygulanan deney) stone column taş kalon stone core taş karot stone crusher taş kırma makinası stone deflector çamurluk eteği stone deflector to lower dust shield anti‐squeak taş kalkanı ile alt toz kalkanı arasındaki gürültüyü giderici parça stone deflector to radiator grille screw taş kalkanı ile radyatör panjuru arası vida stone fall taş düşmesi stone fill kaya dolgu, taş dolgu stone filled drain taş dolgu dren stone filled sand asphalt taş dolgulu kum asfaltı stone filled sheet asphalt taş dolgulu ince asfalt tabakası stone fragments taş parçaları stone masonry taş inşaat, kargir inşaat stone mastic asphalt kaba agrega danelerinin birbirine temasının sağlandığı bir iskelet ile boşlukları dolduran ince agrega, filler ve bitümlü bağlayıcıdan oluşan bir aşınma tabakası karışımı stone pitching pere stone riprap taş anroşman stone riprap for foundation protection temeli korumak için kullanılan taş anroşman stone strengthening taş tahkimat stone tongs (nippers) kıskaç uçları eğnimi ve sivri makas şeklindeki kıskaç stone wall taş duvar stool oturak, tabure stop durma, stop, ara stop kesmek stop kapamak, kapatmak stop durdurmak, durmak, engel olmak stop durma, durdurma stop takoz stop 1. durmak, stop etmek, durdurmak, kesmek 2. tahdit etmek, tahdit mekanizması stop band söndürme kuşağı stop bit durma biti stop button durdurma düğmesi stop cock kesme musluğu, tahdit musluğu stop cock (a) musluk, (b) tıpa, tapa stop collar stoper bilezik stop drill faturalı matkap stop flange kör flanş stop flange stop flanşı stop instruction dur komutu stop lamp stop lambası stop lamp body stop lambası gövdesi stop lamp bulb stop lambası ampulü stop lamp cable stop lambası kablosu stop lamp cable socket stop lambası kablosu duyu stop lamp cable socket spring stop lambası kablo duyu yayı stop lamp cable socket washer stop lambası kablo duyu rondelası stop lamp lens stop lambası camları stop lamp lens gasket stop lambası camının contası stop lamp shell stop lambası yuvası stop light stop lambası stop line dur çizgisi, stop çizgisi (trafik polisi, ışıklı işaret veya dur levhası ile dur işareti verilince, taşıtların, önünde durmaya mecbur oldukları enine çizgi) stop motion makine ve mekanizmayı durdurmadan boşa almak için kullanılan kol düzeneği, mekanizma stop motor durdurma motoru stop piece çalar saatlerde tokmak hareketini sınırlayan parça, eleman stop position durdurma konumu stop ring durdurma halkası stop screw limitleme vidası, tahdit vidası stop slide durdurma kızağı stop slide durdurma sürgüsü, durdurma kızağı stop valve kesme valfi, kesme musluğu, akışkan ve gaz akımını kesen valf, musluk, bkz. angle valve, globe valve needle valve, obligue valve, screw‐down stop valve, tee‐ valve, stop watch kronometre stop work saatlerdekı ana yayın aşırı sarılmasını veya duvar saatlerindeki kurma ağırlıklarını kontrol eden mekanizma stop makine veya mekanizmanın hareketini durduran veya yönünü değiştiren metal pim veya blok stopcock musluk stope banketi/maden stop‐end tube tıkaç borusu stoper mesnet, durdurucu, dayama stoper kronometre stoppage stopaj stoppage işletmenin durması stoppage durdurma stoppage kesme stoppage tutukluk stopper durdurucu storage stopping condenser tıkaç kondansatörü stopping distance durma mesafesi stopping distance fren mesafesi (hız limitinde ilerleyen bir sürücünün tehlikeli olabilecek bir cismi görüp aracını emniyetle durdurabileceği mesafe) stopping rule durma kuralı stopping sight distance duruş görüş mesafesi (verilen bir hızda taşıt sürücüsünün, platformda bir cismin görülmesinden sonra taşıtın durdurabilmesi için gereken mesafe) stopwatch kronometre stopwatch durdurmalı saat, saniye ölçer saat storage saklatım, depolama; bellek storage antrepo storage 1. depo, depo yeri, depolama 2. bilgi toplama, bilgi derleme, bellek (bilgisayar) storage depolama, stoklama storage ambar storage ardiye storage stok storage saklama, depolama storage address bellek adresi storage algorithm bellek algoritması storage allocation bellek atama storage battery akü, akümülatör storage battery carrier akü taşıyıcısı storage battery carrier hold‐down strap akü taşıyıcısı tespit çemberi storage battery hold‐down strap akü tespit çemberi storage battery hold‐down stud akümülatör tespit saplaması storage battery testing hydrometer akü hidrometresi storage battery tray akünün oturduğu tepsi storage bin ambar, depolama silosu storage bin ambar storage building depo binası storage camera tube bellekli kamera tübü storage conditions saklama koşullan storage dam biriktirme barajı storage device saklama aygıtı storage heater depolama ısıtıcısı storage heating depolama ısıtması storage house depo, antrepo storage in caverns stoklama/ mağaralarda storage in fissures stoklama/yer kabuğu çatlaklarında storage in porous rock stoklama/ gözenekli katmanlarda storage in porous rock stoklama/yer altı boşluğunda storage in underground cavities stoklama/yer altı boşluğunda storage instruction saklama komutu storage life depolama ömrü storage management depolama yönetimi; bellek yönetimi storage medium saklama ortamı storage on consumer’s premises tüketici stokları storage place saklama yeri storage pool bellek havuzu storage reservoir biriktirme havuzu storage room depo odası storage room depo storage stability depolama stabilitesi storage surface bellek yüzeyi storage tank depolama tankı storage tank depo tankı storage, memory bellek storage depolama, stokyapma, depo etme, yığma, biriktirme genellikle, bilgisayar dilinde bilgisayar hafızası storage/daily stoklama/günlük storage/more than one year stoklama/ bir yılı aşan storage/seasonal stoklama/mevsimlik store depolamak store saklamak store depolamak, depo, ambar store and forward sakla ve ilet kipi store away, to ambara kaldırmak, ambara almak store room kiler store tank depolama tankı store, to saklamak, depolamak store ambar, depo, antrepo, stor depo etmek, ambarlamak (a) bilgisayar hafızasına veri kaydetmek, (b) bilgisayar hafızasında bilgi korumak, bilgisayar hafızasında veri muhafaza etmek stored saklanmış, bellenmiş stored program control bellenmiş programlı denetim stored return address bellenmiş dönüş adresi storehouse ambar, ardiye, depo storey apartman katı storey kat storey bina katı storm fırtına storm drainage yağmur suyu drenajı storm dust fırtınadan dolayı kalkan toz stormproof fırtınaya dayanıklı story kat stove soba, fırın, ocak stove heating sobayla ısıtma stove pipe soba borusu stow, to istif, istif etmek stow, to (windows) ikonlaştırma stowage istif straddle carrier liman konteyner taşıyıcısı straddle milling tezgah kalem koluna (kalem tutacağına) yan yüzey freze çakılan monte ederek aynı anda bir çok yüzey işleme işi, örneğin aynı anda çift yan yüzey işlendiği gibi üst yüzeyde işlenebilir straight doğru, düzgün straight doğru, düz, dümdüz, dosdoğru, doğrudan straight aluminium oxide grinding wheel düz zımpara taşı straight angle dik açı straight bar düz donatı demiri straight bevel crown gear diş açıklık eğrileri doğrusal olup uç noktada kesişen dişli çark straight bill of lading isme yazılı konşimento straight blade düz bıçak straight bulldozer düz bıçaklı dozer straight dozer düz dozer straight fibre düz lif straight flute drill oluklu matkap straight fluting düz oluklu straight girder düz kiriş straight hand reamer düz el raybası straight joint düz ek (kablo) straight line düz çizgi straight line motion doğrusal hareket straight line of sliding doğrusal kayma çizgisi straight link üzerinde kanal bulunan, uzuv ile kayar eleman arasında geri dönüş hareketini oluşturan uzuv straight run gasoline etil ilave edilmemiş benzin straight shank düz saplı straight shank drill kendi kendini merkezleyen ayna (mengene) ile kullanılabilmesi için parelel düzgün saplı matkap straight stairs düz merdiven straight travel valve sapma önleyici valf straightdozer düzdozer straight‐edge 1. gönye, cetvel 2. tesviye edilmiş beton yüzeyini kontrole yarayan bir çeşit mastar straight‐edging tesviyenin kontrolü straighten, to doğrultmak, düzeltmek straightening mechine (a) haddehane merdanelerinden çıkan çubuk ve rayları düzeltmek için kullanılan makine, (b) zorluyarak demir boru, çubuk, profil bükme makinesi (c) metal lehvaları sargı yapıldıktan sonra düzeltme, düz hale getirme makinesi straight‐flute drill düz oluklu matkap, gövdesinde boyuna kanal bulunan konik uçlu matkap kalemi straight‐line edger düz kenar kesici, düz kenar açıcı tablası üzerinde bulunan ve bir mil tarafından taşınan kesici testereye sahip, kesilecek kalası tabla üzerindeki hareketli merdaneler ile testereye besleyen düzgün yan yüzey kesici marangoz aleti straight‐run bitumen direkt destilasyon ürünü bitüm (uygun tipteki bir petrolün destilasyonun son kademesinden sonra elde edilen, viskozitesi veya kompozisyonu yumuşatma veya destilat yağları ile karıştırılmaksızın veya başka bir işleme tabi tutulmaksızın ayarlanmış petrol bitüm straight‐run petroleum asphalt direkt destilasyon ürünü petrol asfaltı straight‐run pitch direkt destilasyon ürünü zift (ilk destilasyon işlemi sonunda istenilen kıvamlılıkta elde edilen ve bu sebeple sonradan yumuşatmaya tabi tutulmayan zift) straight‐tilt dozer düz tiltdozer strain uzama oranı strain 1. tansiyon (yüksekliği); 2. yorgunluk; 3. zorlama; 4. süzmek strain 1. birim deformasyon, birim değiştirme 2. zorlama, yük altında bırakma 3. süzgeçten geçirme strain gerilmek, süzmek strain gerilim strain gerinme, birim uzama, birim şekil değiştirme strain zorlanma, gerinim strain acceleration şekil değiştirmenin hızlandırılması strain at failure kopma uzaması, kırılma uzaması, kırılmaya sebep olan deformasyon, kırılma sırasındaki deformasyon strain conditions şekil değiştirme şartları, deformasyon şartları strain control deformasyon kontrolü strain deviator deformasyon deviatörü strain due to torsion burulma deformasyonu, burulma şekil değiştirmesi strain ellipsoid deformasyon elipsoidi strain gage uzama ölçer strain gauge uzama ölçeri, birim deformasyon ölçer strain gauge zorlama (kuvvet) ölçücü, zorlama müşiri, zorlama mastarı zorlamayı elektriksel sinyale dönüştüren cihaz incelenecek numuneye tutturulan sarılmış ve sarım oluşturulduktan sonra düz hale getirilmiş ince bir telin numune ile beraber zorlanmasından dolayı deği strain hardening deformasyonla pekleşme, deformasyonla sertleşme strain measurements şekil değiştirme ölçmeleri, deformasyon ölçmeleri strain properties şekil değiştirme özel likleri, deformasyon özellikleri strain rate şekil değiştirme hızı, deformasyon hızı strain softening deformasyonla yumuşama strain tensor deformasyon tansörü strain‐controlled load test deformasyon kontrollü yükleme deneyi strainer süzgeç, tel örgülü süzgeç strainer filtre elemanı, pislik tutucu strainer pislik tutucu strainer check valve filtreli çek valf strainer element süzgeç elemanı strainer/basket pislik tutucu/basket strainer/oil pislik tutucu/fuel oil strainer/y‐type pislik tutucu/y‐tip straining 1. tansiyon, yüksek tansiyon, yorgunluk; 2. bkz. tenesmus strainmeter deformasyon ölçer strain‐time curve şekil değiştirme‐zaman eğrisi strait dar geçit, boğaz strand halatın veya çelik kablonun beher bükümü, lif, iplik strand pattern halat yerleşim düzeni stranded conductor örgülü iletken stranded wire damarlı kablo strap kayış, bant, kama strap 1. yapışkan şerit, yapışkan bant, plaster; 2. yapışkan şertille tesbit etmek, plaster’le tutturmak strap, to kayışla bağlamak strap şerit, kuşak, askı çemberi, kayış strap brake kayışlı fren strap brake kayış fren, çember fren, volanı saran kayış veya çember ve papuçlardan meydana gelen fren tertibatı strap end yassı uç, kolan ucu kama veya pimler ile biyel çubuğu uçlarında gevşek pozisyonunda tutulan bulunan kayış veya çember strap footing kirişle bağlı temel strap fork kayış çatalı, kayış sapanı strap hinges şerit menteşe strap iron demir çember strap loop kayış halkası strap wrench filtre kayışı strap kayış, kolan, çember, perdah kayışı, şerit sargı, köprücük, kroşe, kayışla bağlamak, çemberlemek, bıçağı vs’ yi kayışa sürmek strapping yapışkan şerit veya şeritlerle tesbit etme, plasterle tutturma strata tabakalar strata bolting ankraj strategic stratejik strategy gengüdüm, strateji straticulate tabakalardan oluşan stratification tabakalanma, katmanlaşma (tortulların bileşim, tane büyüklüğü, fiziksel nitelikler bakımından birbirlerinden ayrımlı yataklar halinde üst üste sıralanması) stratification tabakalar halinde diziliş gösterme, tabakalaşma stratified tabakalar halinde bulunan stratified üst üste binmiş, tabaka halinde stratified air flow tabakalı hava akışı stratified clay deposit tabakalı kil deposu stratified deposit tabakalı depo stratified limestone tabakalı kireçtaşı stratified limestone rock tabakalı kalker, tabakalı kireçtaşı stratified sedimentary clay tabakalı tortul kil stratified soil tabakalı zemin stratified stone tabakalı taş stratified subgrade tabakalı temel zemini stratiform tabakalar halinde bulunan stratify tabakalı yapmak stratigraphy tabaka dizilimi bilimi stratum tabaka, zemin, temel tabakası, katman (altında ve üstünde bulunan kayaçlardan gözle ya da fiziksel olarak az çok açıkça ayrılabilen kalınlığı 1 cm’den az olmayan tortul kayaç birimi) stratum of gravel çakıl tabakası, çakıllı tabaka, çakıllı seviye, çakıl bandı, çakıl deposu streak çizgi, şerit streaking yayma streaking sand kum tabakası, yayılı kum veya yayılmış kum stream, to akmak stream sıvı akımı, seyir halindeki herhangi bir sıvı akıntısı stream akım, akış stream akar su stream akıntı, akım, ceryan, gidiş, akış stream dere, akarsu stream bed dere yatağı, dere tabanı stream bed paving dere yatağı kaplaması stream channel dere yatağı stream current akarsu akıntısı stream erosion sel suları, dere ve nehirlerin yaptığı aşındırma stream flow akarsu akımı stream slope dere şevi streaming duraksız işlem streaming mode duraksız kip streaming mode duraksız kip, akma kipi streaming potential akımdan doğan gerilim streaming tape drive duraksız manyetik bant sürücü streamline akım çizgisi streamline aerodinamik biçim streamline anayol streamline flow laminer akış streamline form aerodinamik gövde streamlining anayola sokma stredian (sr) yan çapının karesine eşit küre yüzeyi alanını gören küre merkezi dolu açısı street sokak, cadde street kent içi yol, cadde (kısmen veya tamamen yerleşme bölgesi içinde kalan, genellikle iki ta‐
rafında bordür, yaya kaldırımı veya kaplanmış hendek bulunan yol) street corner cadde köşesi (iki yaya geçişinin kesişimini çevreleyen alan) street elbow dirsek, “l” dirsekli rakor street network kent içi yol ağı street sprinkler arazöz streetcar tramvay strength takat strenght dayanım, mukavemet strength mukavemet, direnç, dayanım strength 1. güç, kuvvet, güç ve kuvvet derecesi; 2. şiddet derecesi strength dayanıklılık, kuvvet, mukavemet strength characteristics direnç özellikleri strength coincidence dayanım uygunluğu strength of aggregate agrega dayanıklılığı strength of materials cisimlerin mukavemeti strength of materials mukavemet, malzemelerin dayanıklılığı strength ratio dayanım oranı strength requirements gerekli direnç strength/compressive dayanımı/basınç strength/crushing dayanımı/ezilme strength/shear dayanımı/kesme strength/tensile dayanımı/çekme strength/torsional dayanımı/burulma strengthen, to güçlendirmek strengthen, to direnç kazandırmak, mukavemetlendirmek, güçlendirmek strengthening dirençlendirme, mukavemetlendirme, kuvvetlendirme, takviye etme, takviye eden strengthening of a bridge bir köprüyü takviye etme, köprünün gücünün artırılması strengthening works güçlendirme işleri strephosymbolia 1. şekilce birbirine benzemesine rağmen kıvrımları ters yönde olan harfleri (b ve d gibi) okurken birbirine karıştırma, zihinsel bir bozukluk olmaksızın genellikle çocuklarda görülen bu nitelikle belirgin okuma güçlüğü; 2. tersten görme, cisimleri, aynada stress, to gerilmek, vurgulamak stress baskı, gerilim, tansiyon stress gerilme stress gerilim, yükleme stress zorlama stress absorbing membrane interlayer (SAMI) gerilme sönümleyici ara tabaka stress analysis gerilme analizi stress block gerilme bloğu stress computation gerilme hesabı stress concentration gerilme yığılımı stress conditions gerilme şartları stress controlled gerilme kontrollü stress controlled load test gerilme kontrollü yükleme deneyi stress curve gerilme eğrisi stress development gerilme gelişmesi stress deviator gerilme deviatörü stress diagram, triangular bkz. triangular stress diagram stress distribution gerilme dağılımı, gerilmelerin dağılımı stress distribution, plastic bkz. plastic stress distribution stress distribution, three‐dimensional bkz. three‐dimensional stress distribution stress distribution, triangular bkz. triangular stress distribution stress distribution, uniform bkz. uniform stress distribution stress field gerilme bölgesi, gerilme alanı stress gradient gerilme eğimi stress history gerilme tarihçesi (zeminin geçmişte maruz kaldığı gerilmeler) stress in compression sıkışmadaki gerilme stress in concrete betonun içindeki gerilme stress path gerilme izi stress per unit of strain birim şekil değiştirme gerilmesi stress ratio gerilme oranı stress relaxation gerilme boşalması, gerilme gevşemesi stress relaxation under constant load sabit yük altında gerilme gevşemesi stress relieving gerilim giderme stress tensor gerilme tansörü stress variations gerilme değişimleri, gerilme dalgalanmaları stress‐deformation diagram gerilme‐şekil değiştirme diyagramı, gerilme‐deformasyon eğrisi stressed clay gerilme altındaki kil stresses due to friction sürtünme gerilmesi stresses, distribution of the bkz. distribution of the stresses stress‐relieving joint genişleme derzleri, düşey sürekli derz, gerilme derzi stress‐strain curve gerilme‐birim deformasyon eğrisi stress‐strain diagram gerilme‐şekil değiştirme diyagramı, gerilme‐deformasyon eğrisi stress‐strain relation gerilme‐deformasyon bağıntısı stretch germe, geriliş, gerginlik, zor stretch germek, çekip uzatmak, uzamak, genleşmek stretch gerinmek, germek, uzamak, uzatmak stretch germe stretch forming ince metal tabakanın erkek kalıp etrafına sarılması çekilerek uçlarının düzeltilmesi işlemi, karmaşık ve zor şekil verme işlemi için uygun ve hızlı bir metoddur stretcher 1. cephe taşı, hatıl 2. teskere, sedye 3. gerdirme cihazı stretching uzama, genleşme, germe, uzatma strffness rijitlik stria (çoğ. striae), çizgi, şerit striate(d) çizgili, striatus striation 1. müvazi ufak hatların tertibi; 2. çizgili olma; 3. çizgi, tırmık, hafif yara, tırnak beresi striatum çizgili cisim, corpus stiratum strict sıkı strict precaution sıkı tedbir stricture bir kanal veya boşluğun daralması, striktür (retresisman) strictured daralmış, büzülmüş strike vuruş strike 1. vurmak, çarpmak, vuruntu, darbe 2. doğrultu, bir tabakanın doğrultusu (yerbiliminde herhangi bir düzlemin coğrafi ya da manyetik kuzey ile yaptığı açı) 3. grev strike board tesviye mastarı strike off level seviyesine getirmek, tıraş etmek strike the shuttering kalıbın sökülmesi strikeover, to üstüne basmak striker kilit karşılığı strikethrough üstü çizgili striking dikkat çekici striking off mastarlama striking screws diş açma takımı ile vida dişi açmaya başlamak striking velocity vuruş hızı string ip, kınnap, sicim string dizgi string ip, kordon string matching dizgi eşleme stringency sıkılık stringent sıkı stringent quality assurance procedures sıkı nitelik güvence yordamları stringer boylama, boyuna kiriş strip şerit strip 1. bant, şerit, kolon, kurdele, fitil 2. algılayıcı şerit (araç geçişlerini algılamakta kullanılan ve şerit biçimde araçların geçiş istikametlerine dik olarak yol yüzeyine monte edilen elektromekanik algılayıcı) 3. sökmek, parçalara ayırmak 4. soymak strip bant, şerit strip chart recorder şeritli kayıt aygıtı strip development şerit şeklinde gelişme (bir ana caddenin uzunluğu boyunca oluşan, yoğun, büyük kısmı ticari amaçlı yapılanma) strip footing mütemadi temel, şerit temel strip footing foundation şerit temel strip lighting floresanlı aydınlatma strip load şerit yük strip of film film şeridi strip of ground arazi şeridi strip profile neopren kauçuk conta strip/bimetal bimetal şerit stripe ince şerit stripe çubuk stripe şerit, çizgi stripe sodding çizgi çimlendirme (dolgu şevlerinde çim parçalarının yola paralel olarak çizgiler halinde yerleştirilmesi işlemi) stripper sıyırıcı, silici stripper bolt omuzlu cıvata stripping soyulma (genellikle suyun etkisi ile bitümlü bağlayıcının agrega yüzeyinden atılması veya sathi kaplamadan agreganın parçalar halinde kaybolarak orijinal yol yüzeyini açıkta bırakması) stripping plate sıyırma plakası merdane oyuklarına girecek şekilde uçları eğilmiş ve böylece çubukların merdanelerden çıkması esnasında onları kaldırarak flanş oluşmasını engelleyen plaka stripping, ripping, spreading sıyırma, koparma, yayma stripping ani hareket etme ve durma durumunda dişli çar dişlerinin sıyırması, soyma, sıyırma, atom ayırma, mayiın gazını alma strlking gear kayışları kasnaktan çıkarma veya kasnağa geçirmek için kullanılan kol, çatal ve donanımlardan oluşan sistem stroboscope stroboskop, hızlı dönen cisimlerin devrim, dönü hızını ölçen cihaz stroke kurs, strok stroke, to vurmak stroke çomak, vuruş stroke strok, süpürme stroke pompalama, darbe, vuruş, kurs, strok (pistonun alt ve üst ölü noktaları arasında kalan mesafe, pistonun herbir alt ve bir sonraki üst ölü ve üst ölü ile alt ölü nokta arasındaki hareketi, pistonun “zaman” süresince aldığı yol) stroke limit strok sınırı stroke volume strok hacmi stroke width çomak kalınlığı stroke (a) pistonlu makinelerde silindir içersinde hareket eden pistonun maksimum hareket miktarı, (b) her hangi bir makine ve mekanizmada gidip gelme hareketi yapan uzvun maksimum gidip gelme miktarı strong kuvvetli strong güçlü strong sağlam strong convergence güçlü yakınsaklık struck capacity silme kapasite structure and function yapı ve fonksiyon structural 1. yapı ile ilgili, yapısal; 2. beli biryapı gösteren; 3. vücudun veya organın yapısını etkileyen structural taşıyıcı structural beam bileşik kiriş, yapma çelik kiriş structural carbon steel inşaat karbon çeliği structural change yapısal değişme structural clay inşaat killi toprağı structural damage yapısal hasar structural damping çatma bir yapının toplam tesirinden kaynaklanan sönüm structural deficiency yapısal yetersizlik, taşıma gücü yetersizliği structural design statik proje structural design yapısal tasarım structural element yapısal öğe structural engineer inşaat mühendisi structural engineer statik mühendisi structural grade steel yumuşak yapı çeliği structural joint yapı derzi structural maintenance yapısal bakım (yapısal bozuklukları, nedenlerini ortadan kaldırmak suretiyle veya takviye ederek gidermek) structural member yapı elemanı structural member taşıyıcı elemanı structural model yapısal model structural nickel steel nikelli inşaat çeliği structural plank inşaat tahtası structural plate yapısal plaka, inşaat sacı structural plate arch inşaat saçından yapılmış kemer structural plate pipe inşaat saçından yapılmış boru structural post küçük kolon, yük taşıyan destek structural response yapısal duyarlılık structural rigid frame yapı çerçevesi structural shape profil demiri, yapı demiri structural silicon steel silikonlu yapı çeliği structural steel taşıyıcı çelik yapı structural steel profil demiri, yapı demiri structural steel, low alloy bkz. low alloy structural steel structural stringer yapı kirişleri structural timber yapı ahşabı structuralism yapısalcılık structure bünye, yapı, strüktür, structura structure bina, yapı, bünye, sanat yapısı structure inşaat structure and function yapısı ve fonksiyonları structure declaration yapı bildirimi structure excavation sanat yapılarına ait kazı structured yapılı, yapısal structured analysis yapısal çözümleme structured cabling yapısal kablolama structured design yapısal tasarım structured lighting yapısal aydınlatma structured matrix yapılı matris structured microprogramming yapısal mikroprogramlama structured programming yapısal programlama structured query language (SQL) yapılandırılmış sorgu dili structured variable field yapılı değişken alanı structured walkthrough yapısal gezinim structured walkthrough yapısal gözden geçirme structures sanat yapıları strut, to güçlendirmek strut saplama strut payanda strut destek kuşağı strut dayanak strut 1. kafes kirişte basınca maruz tali eleman, dikme, takviye latası, tabanlık, bağlama kirişi 2. ağaçtan şasi takozu, ağaç kiriş 3. payanda, destek, yatay destek strut dikme strut‐girder alt ve üst başlıkları düşey kirişlerle bağlanan kafes kiriş stub kütük stub abutment kütük kenarayak stub axle (tandem drive) dingil, aks ölü mil (tandem aksı) stub boom sivri bom stub cable saplama kablo stub pipe pistonlu makinalarda silindirden çıkan gazları direk olarak atmosfere veren kısa egzoz borusu stub shaft geçme mil, kuvvet kontrolü tahrik mili stub‐tooth gear otomobil dişli kutularında kullanılan boyları kısa ve sağlam dişlere sahip dişli çarklar stucco alçı sıva, alçı süs, alçı süsü yapmak stuck sıkışmış, tıkanık stud saplama, başlıksız cıvata stud adapter saplama adaptörü stud bolt saplama stud bolt başsız bulon, iskru cıvata, çekme cıvatası, somunlu cıvata, saplama cıvata stud chain germeli zincir stud fastener saplama tutucusu stud puller saplama çektirmesi stud shear connector çivili kayma bağlantısı stud (a) başsız vida (b) saatlerde denge yayı dış helezonunun bağlandığı kısım (c) yaylarda kısa düşey pim, (d) tek bir çivi (e) kol, çubuk ve çark için mafsal olarak kullanılan çıkıntı (askı) pim studded saplama şeklinde geçirilmiş, saplamalarla tespit edilmiş studded chain germeli zincir studded tire çivili araç lastiği studio atölye studio stüdyo study, to çalışmak study araştırma study, to araştırma yapmak study etüt, çalışma study group etüd grubu stuff dolgu maddesi, madde stuff doldurmak stuffing salmastra stuffing conta, sızdırmazlık elemanı stuffing box salmastra kutusu stuffing box spacer salmastra kutusu aralayıcısı sturdy boom foot dayanıklı bom pabucu style biçem style stil, uslup, tarz, biçem sub 1. alt, ast, aşağı 2. ikincil, ikinci derecede sub‐ (ön‐ek) alt, altında (bulunan) sub‐ (ön‐ek) bütünün parçası anlamı veren ön ek sub‐ (ön‐ek) ikincil anlamı veren ön ek sub‐ (ön‐ek) hemen hemen anlamı veren ön ek sub‐ (ön‐ek) benzeri anlamı veren ön ek sub‐ (ön‐ek) alt anlamı veren ön ek sub‐ (ön‐ek) alt‐ sub assembly yarı birleştirilmiş, alt ünite sub base taban plakası sub base alt temel (drenaj veya yapıya sağlamlık kazandırmak gibi özel bir amaç için, üstyapı tabanı ile temel arasına serilen malzeme tabakası) sub base assembly taban plakası komplesi sub base mounting taban plakasına bağlantılı sub beam tali kiriş subaddress altadres subangular az köşeli subangular grain yuvarlak köşeli tane subassembly montaja hazır grup subassembly yarı monteli, alt ünite subatmospheric system vakum sistemi subaxial aks altında subbase coarse alt temel tabakası subbase coarse material alt temel tabakası malzemesi subbasement temel, alt temel tabakası subbasement alt bodrum subcap kapak alt parçası subcarrier ara taşıyıcı subcarrier frequency modulation ara taşıyıcılı frekans modülasyonu subcontracting taşerona verme subcontractor alt yüklenici, taşeron subcooled liquid soğutulmuş sıvı subcooled liquid alt soğutulmuş sıvı subcooling alt soğutma subcooling yardımcı soğutma subcritical alt kritik subcrust doğal zemin üzerine oluşturulmuş temel ile üst yapı arasına yapılmış yastık tabaka subdirectory altdizin subdorsal sırtaltı subdrain alt dren, yeraltı drenajı (yeraltı suyunu toplamak ve taşımak üzere yeraltına konulan bir yapı) subdrilling sondaj sub‐floor alt döşeme subframe yardımcı şasi subframe altçerçeve sub‐frame alt şasi subgrade alt temel, temel zemini, alt yapı, alt tabaka, kazı tesviye yüzeyi, üstyapı tabanı, yol tabanı, doğal zemin, temel kazı tabanı, temel çukuru tabanı, üst yapı veya bir yapı altında sıkıştırılarak hazırlanmış tabaka veya zemin subgrade drainage alt temel drenajı subgrade level toprak tesviye kotu subgrade modulus yatak katsayısı subgrade reaction temel zemininin reaksiyonu subgrade soil üstyapı taban toprağı subgraph altçizge subgroup alt grup subgroup 1. bir grubun daha ufak taksimatı; 2. ikinci derecede grup subharmonic altkatsıklık, altharmonik subharmonic frequency alt‐harmonik frekansı, ana frekansın tam katları olduğu alt frekans subjacent altında uzanan, alt kısmında yer alan subject özne subject 1. maruz bırakma, uğratma 2. konu subject bağımlı subject tabi subject approach hedef yaklaşım (iki yönlü ve her yönü stop‐kontrollü olan kavşaklardaki çalışma konusu olan yaklaşım) subject, topic konu subjective sübjektif, öznel subjective criterion öznel ölçüt subjective performance öznel başarım subjectivity öznellik sublet kiracı tarafından kiralama sub‐let taşerona verme sublimate tasfiye edilen madde, ak sülümen, süblime sublimation 1. katı bir cismin gaz hale geçmesi; 2. bilinçli olarak kabul edilemeyecek olan içgüdülerin bilinç dışı zihni ve bir mekanizma ile şekil değiştirerek kabul edilebilir hallereg irmesi sublimation arıtma, süblimleşme, katı halden gaz haline geçme sublimation uçunlaşım sublime 1. üstün, yüksek, sublimis; 2. tasfiye etmek, süblime etmek submarginal hudut veya kenara yakın submarine denizaltı submaster controller alt ayar istasyonu submatrix altmatris, altdizey submenu altmenü submerge, to (bkz. immerse) suya veya başka bir sıvıya daldırmak, su veya başka bir sıvıya batırmak submerge dalmak, daldırmak, batırmak, batmak submerge conveyor kapalı tip konveyör submerged batmış submerged clay stratum su altındaki kil tabakası submerged coil condenser taşmalı kondenser submerged coil condenser dalma submerged sand su altındaki kum submerged tube batık boru submerged unit weight su altında birim ağırlık, su altındaki yoğunluk submerged weight su altındaki ağırlık submergence suya batma, su altında kalma submersible suya batırılabilir submersible pump derin kuyu pompası submersion batma submersion 1. su altına sokma, suya batırma; 2. su altına sokulma, suya batma submission sunuş submit sunmak, arzetmek, ileri sürmek, teslim etmek submit, to sunmak submittal sunuş submorphous tam şekilsiz olmamakla beraber billüri olmayan submultiple of a unit of measurement ölçüm birimin ast katları subnatural kısmen tabii subnucleus kısim veya ikinci derecede olan nüve subordinate ast subordination alta sıralama suboxidation yetersiz oksitlenme suboxide içinde en cüzi miktarda oksijen bulunan bir elementin oksidi subprogram altyordam, altprogram subrounded az yuvarlak subroutine altyordam subroutine alt program subsample altörneklem subsampling seyrek örnekleme subscribe abone olmak subscribe, to imzalamak subscribe sürdürüm subscribe sürdürümcü olmak subscriber abone subscriber sürdürümcü subscriber loop abone döngüsü subscriber serving exchange abone santralı subscriber’s installation abone kurulumu subscriber’s line abone hattı subscript alta koyulan işaret subscript altsimge subscripted altsimgeli subscripted variable altsimgeli değişken subscription imzalama subscription fee abone ücreti subsection kısmi kesit subsequence altdizi subsequent sonradan gelen subsequent sonraki subset alt küme subside oturmak, çökmek, göçmek subside yatışmak, sakinleşmek, dinmek subsidence göçük subsidence batma, çökme, göçme subsidence yatışma, sakinleşme, dinme (hastalık veya belirti hakkında) subsidence of a bank kıyının oturması subsidence of the ground heyelan, toprak kayması subsidiary account tali hesap (artanların bir araya toplanması ile ilgili kontrol hesabındaki artanı uygun olan ve kontrol hesabına özeti kaydedilen, muhasebe işlemlerinin ayrıntıları olan, birbiriyle ilgili hesap grubundan biri) subsidiary beam tali kiriş subsidiary company bağımlı şirket subsidiary equipment şarj dinamosu, marş motoru vb yardımcı donanımı subsidiary road yardımcı yol, tali yol (trafik değeri bir ana yoldan daha az olan yol) subsidise sübvanse etmek, hükümet tarafından desteklemek, para vermek subsidy subvansiyon, parasal destekleme subsoil doğal zemin, temel zemini, alt yapı, alt tabaka, yüzey altı toprağı (yüzey toprağının hemen altında, bozulmamış haldeki tabaka) subsoil conditions temel zemini şartları subsoil drain temel zemini drenajı subsoil exploration zemin etüdleri, zemin araştırmaları subsonic compressor çok az sesli çalışan kompresör subsonic, infrasonic sesaltı subspace altuzay subspecies bir türün kısmı substance madde, özdek substance madde, cisim, bir organın oluşmuş maddesi, substantia substandard standart altında substantial esas itibarıyla, önemli substantially büyük ölçüde, esaslı substantiation kanıtlama substation alt istasyon substation trafo substation alt istasyon substitutable use ikame edilebilir kullanım substitute, to yerine koymak substitute 1. yedek 2. başkasının yerine koymak, yerine kullanmak substitute 1. bir şeyin yerine başka bir şey koymak; 2. bir şeyin yerine konan başka bir şey, diğeri yerine kullanılan madde (ilaç, v.s.) substitute natural gas yapay doğalgaz substitute ratio ikame oranı substitution yerine koyam, ikame substitution yerini tutan, yerine kullanma substitution and transfer devir ve temlik substitution cipher ornatımla kriptolama substitution measurement yerine koymalı ölçme substratum alt tabaka substratum altta bulunan tabaka, alt tabaka substructure altyapı substructure erosion altyapı erozyonu substructure study altyapı etüdü substructure works altyapı işleri subsurface yeraltı subsurface design yeraltı tasarımı subsurface drainage yeraltı drenajı (üst yapının çeşitli tabakalarından veya civar topraktan serbest suyun yer altı yapılarıyla uzaklaştırılması) subsurface exploration zemin etütleri, zemin araştırmaları subsurface investigation temel etüdü subsurface water yüzey altı suyu, satıh altı suyu subsystem altsistem, altdizge subtangent teğet altı subtenant kiracı kiracısı subtend karşısında bulunmak subterranean yer altında subterranean erosion yeraltı erozyonu, iç erozyon subtotal kısmi toplam subtotal natamam subtract, to çıkarmak, çıkarma işlemi uygulamak subtract, remove çıkarmak subtraction sign çıkartma işareti subtractor çıkarıcı subtraffic yan trafik subtrahend çıkarılan sub‐truss tali kafes kiriş sub‐tube batık boru subway alt geçit subway metro, yer altı yolu, yer altı geçidi subzero sıfır altı, sıfırın altı succedaneous 1. diğeri yerine konan şey (substitute) ile ilgil; 2. bir diğerinin yerini alan veya yerine kullanılan, diğer bir şeyin görevini yapmak suretiyle etki gösteren succeed ardından gelmek, takip etmek succesive failure ardışık göçme succeed, to başarmak success başarı successful bidder başarılı teklif sahibi successful call başarılı çağrı succession ardıllık succession of strata tabakaların birbiri ardından gelmesi successive ardışık, peş peşe gelen, birbirini takip eden successive birbiri ardısıra, birbirini izleyen successive approximation ardışıl yaklaşıklama successive photographs ardışık resim successor ardıl suck emiş suck 1. emmek, massetmek; 2. meme emmek, süt emmek suck, to emmek, emiş yapmak suckback valve geri emiş valfı sucker emici, emen sucking action emme etkisi suction emme, emiş suction air emilen hava suction and safety valve emme ve emniyetli valfi suction box pistonun yukarı doğru hareketi ile akışkanın çekildiği tulumbanın alt haznesi suction capacity emme kapasitesi suction channel emiş yolu, emiş kanalı suction cup vantuz suction dredger emme tip dip tarayıcı suction dredger (sand‐pump dredger) santrifüj pompanın emiciliğini kullanarak malzemeyi uzun bir boru ile alıp gemi veya deniz taşıtına boşaltan dip tarayıcı suction fan emme tipi vantilatör suction filter emme süzgeci, emiş filtresi suction force emme kuvveti suction head emme yüksekliği suction head emme yükü suction height emme yüksekliği suction hood emme davlumbazı suction lift emmeli kaldırıcı suction lift emme yüksekliği suction line emiş hattı suction line filter emme hattı filtresi suction line filter emiş borusu filtresi suction manifold emme manifoldu suction nozzle emme ağzı suction pipe emiş borusu suction port emme manifoldunun silindirlere açılan ağızları, gaz karışımını silindirlere getiren ağızlar suction pressure emme basıncı suction pump emme tulumba suction pump emme basma tulumba suction pump emme tulumba, emme pompası suction strainer emiş süzgeci, emiş filtresi suction stroke emme stroku suction tube emiş borusu, emme borusu suction valve dib valfı, emme valfı suction valve emme valfı, emme supabı sudden birdenbire, ani sudden drawdown su düzeyinin ani düşmesi sudden grip vice ani kavrama mengenesi sudden sag ani çökme suddenly aniden, birdenbire sue, to dava açmak, dava etmek sufficiency yeterlilik, yeterlik sufficient yeterli sufficient condition yeterli koşul sufficient statistic yeterli istatistik suffix ek suffusion yayılma, difüzyon sugar şeker suggest, to önermek, teklif etmek, öne sürmek, akla getirmek suggested value önerilen değer suggestible tesire veya telkine kolay kapılabilen suggestion fikir verme, tavsiye suggestion öneri, önerme suicide intihar, kendi kendini öldürme suitable uygun suitable elverişli, uygun suitcase bavul, valiz suite daire sulcal 1. oluk (sulcus) ile ilgili; 2. oluk niteliğinde, oluğa benzeyen sulcate oluk veya oluklar gösteren, oluklu sulcation 1. oluk oluşumu; 2. olukluluk, oluklu olma hali sulciform oluk şeklinde, oluğa benzeyen sulculus küçük oluk sulfide minerals sülfid mineraller sulfite asid sülfid tuzu, sülfüroz asidin tuzu sulfur kükürt sulfur capping sülfür kaplama (beton silindirik basınç numunesine kükürtlü başlık yapma) sulfurate kükürtlü, kükürtten oluşmuş, kükürtle karıştıram sulfurated kükürtle karıştırılmış, kükürtlü sulfureous kükürtlü, kükürt kokar kükürtsü sulfuret kükürtle karıştıramk, içine kükürt katmak sulfureted kükürtlü sulfuric sülfürik sulfuric yüksek derecede kibritiyeti olan, kükürtlü sulfuric acid sülfürik asid sulfuric anhydride kükürt trioksit sulfurize kükürt katmak, kükürtlemek sulfurized asphalt sülfürlenmiş asfalt (artık yağların veya artık asfaltların kükürt ile birlikte yüksek derecelerde ısıtılmasından elde edilen ürün) sulfurous az derecede kibritiyeti olan kükürtsü sulfury kükürtsü, kükürt kokar sulphate of magnesia magnezyum sülfat sulphate water sülfatlı su sulphur kükürt sulfur dioxide (SO) kükürt dioksit sulfuret kükürt katmak sulfuric kükürtlü sulfuric acid sülfürük asit sulfurous kükürtlü sulfurous kükürtlü, kükürtle ilgili sum tutar sum toplam sum toplamak sum of vectors vektörlerin toplamı sumcheck toplamalı sağlama summarise, to özetlemek summary report özet rapor summation toplama, toplam summation check toplamalı sağlama summer yaz summer air conditioning yaz iklimlendirmesi summing amplifier toplayan yükselteç summing gear diferansiyel dişli, iki uzuvun hareketini toplayan veya çıkaran dişli summing integrator toplayan tümlev alıcı summing point toplama noktası summit tepe noktası, doruk, zirve, tepe, tepe üstü (iki çıkışın birleşiminde bulunan sivrilik veya bir çıkışın, çıkış yönünde daha yatık bir çıkışla birleşim yeri) summit angle tepe açısı summit vertical curve kapalı düşey kurp, dış bükey düşey kurp sump yağ teknesi (haznesi), karter sump 1. hazne, karter, motor karterinin çukur kısmı 2. çukur, kuyu, drenaj kuyusu, lağım çukuru sump tekne sump akıntı çukuru sump pis su çukuru sump line karter giriş borusu sump pump pis su pompası sump pump derin su tulumbası sumping açık lağım çukurlarından pompalama sun güneş sun and planet wheels güneş ve uydu dişliler, planet dişli sisteminde merkezde bulunan dişli güneş dişli, hem kol ile beraber hemde kendi ekseni etrafında dönen dişli uydu veya planet dişli adını alır sun bath güneş banyosu sun beam güneş ışını sun gear güneş dişli, ayna dişli sun gear clutch disc güneş dişli kavrama diski sun gear disc güneş dişlisi diski sun roof açılır tavan sun roof sürgülü tavan sun shade güneşlik sun stroke güneş çarpması sun visor güneşlik sunbeam güneş ışını sunburn uzun süre güneş ışınlarına maruz kalış nedeniyle deri yüzeyinde meydana gelen kızartı ve çoğu kez veziküller oluşması ile belirgin durum, güneş yanığı sunglasses güneş gözlüğü sunk havşalı, gömülmüş, batmış sunken pile batırılmış kazık sunken road alçaltılmış yol sunlight günışığı sunlit güneşle aydınlatılmış sunproof güneş geçirmez sunset güneşin batışı sunshade roof açılır tavan sunshade roof sürgülü tavan sunshade güneş siperi, tente, perde, stor sunshield güneşlik sunshine güneşin doğuşu sunshine güneş ışığı sunstroke güneş çarpması super üstün, alışılmış üstü, süper, mükemmel super cement süper çimento, yüksek kaliteli çimento super cooling derin soğutma superacid kuvvetil asit, yoğun asit supercharge aşırı şarj supercharge süperşarj, motora fazla yakıt verme supercharger kompresör supercharger süperşarj, fazla basınçlı hava verme cihazı (hava basıncının az olduğu yüksek rakımlarda silindirlere basınçlı havayı temin eden cihaz) supercharger drive süperşarjör tahrik tertibatı supercharger drive rear bearing süperşarjör tahrik tertibatı arka yatağı supercharger aşırı doldurucu, fazla doldurucu direkt olarak motordan tahrik alan veya egzoz gazları ile tahrik olan türbin tarafından çalıştırılan, atmosfer basıncı üzerindeki bir basınçta içten yanmalı motor silindirlerine hava veya hava yakıt karışımını basan, aksi supercharging fazla doldurma, aşırı doldurma supercomputer süperbilgisayar superconductivity üstüniletkenlik superconductor süperiletken supercooling aşırı soğutma supercritical süperkritik superefficiency üstünetkinlik superelevation dever (yatay kurplarda merkezkaç kuvveti nedeniyle taşıtların dışarıya savrulmalarını önlemek için yol platformuna uygulanan enine eğim) supereminent çok üstün superfınishing perdahlama, eğeleme ve hortlama işlemlerinden daha düşük bir basınçta bol soğutucu ve yağlayıcı kullanılarak hızlı ve küçük stroklarda yapılan işlem superficial yüzeysel, sathi, superficialis superficies yüzey superfine çok ince superfinishing süper yüzey işleme superheat kızdırma superheated (s) kızdırılmış superheated steam kızgın istim, kızgın buhar, su ile temasta olmayan bir ortamda doygun rutubet sıcaklığının üzerinde ve sabit basınçta bulunan buhar superheater kızdırıcı superheating kızdırma superhighway otoyol, süper karayolu superimpose, to üst üste koymak, üzerine bindirmek, üst üste bindirmek superimposed fill ek toprak dolgu superimposed load ek yük, ilave yük superimposition vektör verilerin görüntü üzerine taşınması superimposition üst üste konulma, üst üste gelme superintendence gözetim, denetim superintendent yönetici superintendent nezaretçi, denetici superinvolution aşırı gerileme superior üst, üst tarafında bulunan, yukarı, üstte superior yüksek, üstün superior üstün kaliteli superjacent kaplayan superload sürşarj, ilave yük supermarket süpermarket supermedial ortanın üzerinde bulunan supermicroscope elektron mikroskopu supermobility aşırı hareketlilik supernatant yüzen supernatant suda yüzen superolateral üst‐yan tarafta superposition üstdüşüm superposition üst üste gelme, üstüne koyma superposition principle üstdüşüm özelliği super‐refraction aşırı kırılma supersaturate aşırı doymak supersaturated aşırı doymuş supersaturation aşırı doyma supersaturation aşırı doygunluk superscribe, to üzerine yazmak superscript üstsimge superscript üste koyulan işaret superscription üzerine yazma supersede, to yerine geçmek, yerini almak supersede, to yerini almak superset üst küme supersoft çok yumuşak (uzun dalga boylu röntgen ışınları) supersonic sesüstü supersonic sesten hızlı, süpersonik supersonic compressor aşırı sesli çalışan kompresör supersonic compressor süpersonik titreşimli kompresör supersonic speed ses ötesi hız superstructure üst yapı superstructure design üst yapı tasarımı üstyapı projesi supertruck süper kamyon (supertruck) supervene izlemek supervise denetlemek, nezaret etmek supervise denetlemek, teftiş etmek, incelemek supervision süpervizyon, kontrol supervision denetleme supervisor gözetici, nezaretçi, denetçi supervisor denetleyici supervisor müfettiş supervisory signals gözetim işaretleri supervisory staff kontrol görevlileri supplement ilave, ek, tamamlayıcı supplemental bütünleyici supplemental tamamlayıcı supplemental coolant additive ilave soğutma sıvısı katkı maddesi supplemental specifications ek şartname supplementary tamamlayıcı supplementary yardımcı supplementary bütünleyici supplementary budget katma bütçe supplementary heating ilave (tamamlayıcı) ısıtma supplementary pressure ilave basınç, gerilme artması supplementary service tamamlayıcı hizmet supplier 1. satan, veren, temin eden, sağlayan 2. satıcı firma, müteahhit supplier satıcı, temin edici supplies erzak, levazım supply ikmal, temin etmek, sağlamak, tedarik etmek, arz etmek, arz supply temin supply hazır stok supply besleme, takviye supply temin etme, besleme supply tedarik etmek, temin etmek, sağlamak supply air besleme havası supply air opening besleme havası menfezi supply air opening besleme havası girişi supply air outlet besleme havası menfezi supply air system besleme havası sistemi supply line besleme hattı supply line besleme kolonu supply manifold besleme kollektörü (manifoldu) supply pump besleme pompası supply riser besleme düşey hattı supply tank depo supply terminal besleme noktası supply voltage besleme gerilimi supply‐air equipment besleme havası ekipmanı supply‐air outlet besleme havası çıkışı supply‐air system besleme havası sistemi support mesnet, yatak support destek, herhangi bir şeye destek ödevi gören oluşum veya kısım support desteklemek, destek, mesnet, payanda support yatak support, to desteklemek, takviye etmek, taşımak support takviye support dayanak support arm destek kolu support bar ayak bağlantısı support bracket askı saportu support bracket mesnet veya takviye flanşı support cap takviye başlığı support clamp u cıvata, makas bağlantı plakası support group destek grubu support on rollers hareketli mesnet, rulo, rulo mesnet support programme destek programı support roller destek makarası support software destekçi yazılım support/articulated mafsallı/mesnet support/fixed mesnet/sabit support/rigid mesnet/rijit supportability desteklenebilirlik supporting plate destekleme plakası supporting power of the ground zeminin taşıma gücü supporting soil taşıyıcı zemin supporting stratum yük taşıyıcı tabaka, taşıyıcı tabaka supporting structure taşıyıcı yapı suppose, to sanmak, var saymak, zannetmek suppress, to bastırmak, sindirmek suppressed zero range sıfırsız erim suppressed zero scale sıfırsız ölçek suppression baskı suppression bastırım suppressor ezen suppressor parazit giderici suppressor bastıran suppressor yutucu, yok edici, radyo meksefesi, ateşleme kıvılcım gürültülerinin oto radyosu tarafından alınmasına mani olan kondansatör supra diagonal köşegen üstü supra threshold eşik üstü supra‐acromial akromyon üstünde bulunan surcharge ek ücret surcharge ek yük, sürşarj surcharge aşırı şarj etmek, ek ödeme istemek surcharge angle dinamik şev açısı surcharge load ilave yük surd sayı/köklü surety 1. kefalet, teminat, güvence 2. kefil surety bond kefalet senedi (belgede yazılı grup veya gruplar tarafından, bir sözleşme veya diğer görevlerin yapılmamasından veya ihtilastan dolayı, sebebiyet verilen zararın ödenmesi veya kayıpların tazmini için düzenlenen senet) surface, to yüzeye çıkmak surface yüzey, yüz, satıh surface active yüzey aktif (bir yüzeye, mesela iki sıvı; bir sıvı ile bir gaz; veya bir sıvı ile bir katı arasındaki ortak yüzeye göçebilme veya gidebilme yatkınlığına sahip olan) surface activity yüzey hareketi, yüzey işlemi surface activity of a mineral bir mineralin yüzeysel aktifliği surface area yüzey alanı, yüzölçümü surface area method yüzey alanı metodu surface area method of proportioning yüzey alanına göre oranlama metodu surface charge, intensity of the bkz. intensity of the surface charge surface chart yüzey çizimi surface chuck yüzey aynası, yüzey tespit mekanizması surface coat sıva, yüzey tabakası surface coefficient of friction yüzey sürtünme katsayısı (yüzey tabakasının kaymaya karşı olan direnci) surface coefficient yüz sabiti, yüzey sabit surface compaction yüzeysel sıkıştırma surface condenser yüzey kondenseri buharı yoğuşturmak için içersindeki borularda soğutcu suyun dolaştığı ve vakumunda bir hava pompası ile sağlandığı kondanser surface cooling yüzey soğutması surface course yüzey tabakası, kaplama surface crack yüzey çatlağı surface cracks yüzey çatlakları, yüzeyde çatlamalar surface drainage yüzey drenajı, yerüstü drenajı (yolun veya civar zeminin yüzündeki suyun toplanması ve uzaklaştırılması) surface dressing sathi kaplama (küçük taşlarla ince tabaka halindeki bağlayıcıdan oluşan bir cins yol kaplaması) surface duct yüzey oluğu surface evaporation yüzeysel buharlaşma surface film of the water yüzeysel su filmi surface finish yüzey tesviyesi, satıh tesviyesi surface finish bkz. cleaning, finishing, honing, lapping, lay, polishing, roughness, waviness, superfinishing, tumbling surface finishing yüzey son işleme surface grinding machine yüzey taşlama makinesi iş parçasının üzerine manyetik bir bağlayıcı ile tespit edildiği dönen veya ileri geri hareket eden bir tablanın üzerinde bulunan yüksek hızda dönen bir yüzey taşlama taşı ile yapılan yüzey işleme işlemi surface hardness yüzey sertliği surface heater yüzey ısıtıcısı surface indices yüzey belirtisi surface integral yüzey tümlevi surface layers yüzeysel tabakalar surface maintenance yüzey bakımı (yolun taşıma kapasitesini değiştirmeksizin yüzey bozukluklarını önlemek veya gidermek amacıyla yapılan çalışmalar) surface meter yüzey püruzlülüğünü ölçmek için gramofon iğnesinin yüzey üzerindeki aşağı yukarı hareketini 100, 000 defa büyüterek yüzey pürüzlülüğünün grafiğini oluşturan merkez çizgisini belirten sayınında ortalama yüksekliği gösterdiği cihaz surface moisture yüzeysel nem surface moisture yüzey rutubeti surface normal yüzey dikmesi surface of adherence aderans yüzeyi surface of contact temas alanı, temas yüzeyi surface of evaporation buharlaşma, yüzeyi surface of failure kırılma yüzeyi, kayma yüzeyi, kayma düzlemi surface of least resistance to sliding en küçük direnç düzlemi, kaymaya karşı en küçük direnç gösteren düzlem surface of revolution dönel yüzey surface of rupture kopma yüzeyi, kırılma düzlemi surface of separation ayrılma yüzeyi surface of shear kayma veya kesme yüzeyi, kesme düzlemi surface of sliding kayma yüzeyi, kayma düzlemi surface of the earth yer yüzeyi surface of the grains tane yüzeyi surface orientation yüzey yönelimi surface plate ayar plakası surface plate (planometer) referans plakası, düzleme işi için kullanılan plaka, çok büyük ve rijit tabla, iş parçalarının yüzey düzgünlüklerini tespit etmek için veya iş parçalarını markalamak için kulanılır surface protection yüzey koruma surface ratio yüzey oranı surface resistance yüzey direnci surface roughness yüzey pürüzlülüğü surface shoving yüzeyde ötelenme şeklinde oluşan bozulma surface soil en üstte bulunan toprak, yüzeysel toprak, bitkisel toprak surface structure excavation temel üstü kazısı surface tension yüzey gerilimi surface texture yüzey dokusu surface texture tezgahta işlendikten sonra metal yüzeyinin görünüşü ve yüzey yapısı surface treatment sathi kaplama (bir yol yüzeyine agregalı veya agregasız bitümlü bağlayıcı uygulanması) surface vibrator titreşimli tokmak, yüzey titreştirici surface water yerüstü suyu, yüzey suyu, satıh suyu (okyanuslar da dahil, yeryüzündeki bütün sular, akarsu yataklarında bulunan su) surface water drainage yüzey su drenajı surface waves yüzey dalgaları surface/finished bitmiş yüzey, son işlem yapılmış yüzey surface/quadric ikinci dereceden yüzey surfacemeter yüzey pürüzlülüğü ölçme aleti surfaces of contact temas yüzeyleri surfacing kaplama, yüzey kaplaması, yol yüzeyi kaplaması surfacing machine yüzey işleme makinası surfactant yüzey aktif (madde) surge motorun yük altında devreden düşüp tekrar yükselmesi, regülatör terk kontrol mekanizması kumandasında devrin yüke göre düşmesi veya artması surge gerilim darbesi surge ani boşaltma surge ani yükselme surge dalgalarla ilerlemek surge air denge havası surge air ani boşaltma havası surge chamber denge bacası surge pressure alçalıp yükselen devir basıncı, dalgalı devir basıncı surge protector; surge suppressor aşırı gerilim koruyucu surge silo depolama silosu surge tank denge bacası surging dalgalanan, devri düşüp‐yükselen surging drum denge dramı surging drum bükme kasnağı bükme konisi surging (a) santrifüj aşırı doldurucu (süperçarjer) veya kompresör çıkışındaki basınç dalgalanmaları (b) kamın kaldırma eğrisi harmoniklerinden birisi ile, onu kontrol eden sübab yayı tabii frekansının çakışmasından kaynaklanan normal olmayan hareket surpass üstün olmak surplus artan miktar surplus ihtiyat akçesi surplus 1. aşırı, fazla, artık 2. ihtiyaç fazlası, fazlalık (bir fonun, onu oluşturan aktif değerlerinin pasif değerlerinden fazla olması) surplus material artık malzeme surplus receipts tahsilat fazlası surplus variable eksilten yapay değişken surprise piece ripitır mekanizmasında kovan pınyon miline tespit edilmiş, her saatbaşı yıldız çarkı dişinin ilerlemesini sağlayan ekstra kam surrogate vasi, vekil surround, to çevirmek, etrafını sarmak, kuşatmak surround etrafını çevirmek surrounding çevre, civar surrounding air hava, ortam surrounding liquid etrafını çeviren sıvı surroundings çevre surtax ek vergi surveillance denetleme, gözetim, nezaret surveillance gözleme, izleme survey araştırma, dikkati tetkik, muayene survey etüt, inceleme, araştırma, istikşaf survey, to haritasını çıkartmak, incelemek survey yer ölçümü survey yoklama survey anket, sormaca survey arazi ölçmek survey data etüt datası, etüt verisi, etüt bilgisi survey point ölçme noktası surveying arazi ölçme, yer ölçümü surveying 1. ölçme bilimi 2. etüt surveying engineer harita mühendisi surveying instrument topograf aleti, arazi ölçü aleti surveyor sürveyan surveyor eksper, uzman surveyor sürveyan, etütçü, haritacı surveyors level ölçü nivosu survivability kalımlılık survivable kalımlı survival shelter emniyet barınağı, kazaya karşı barınak, hayatta kalmak için korunak, kazaya karşı siper susceptance sanal geçiri susceptibility duyarlık, hassasiyet susceptible duyarlı, hassas (sıcaklıktaki değişmelere bağlı olarak kıvamlılığı değişikliğe uğramaya yatkın) susceptible hassas suscitate dürtmek, aktif hale geçirmek, canlandırmak suscitation canlandırma, dürtme suspect şüpheli, suspekt suspend, to 1. asmak 2. durdurmak, bitirmek, ara vermek suspend, to askıya almak, asmak, geçici olarak durdurmak suspended asılı suspended askıda, muallata suspended bridge asma köprü suspended ceiling asma tavan suspended landslide duraklamış heyelan suspended level asma düzeç suspended material asılı maddeler suspended particle asılı parça, askıda kalan ( ne yüzen, ne batan) suspended program askıdaki program suspended solids askıda katı madde (suda ve lağım suyunda bulunan 1 mikron civarında boyutu olan katıları ifade etmek için kullanılan terim) suspended span askı kirişi (gerber köprülerde) suspense askıda kalma, sürüncemede kalma suspension süspansiyon suspension 1. yerinden kaymış veya sarkmış bir organın diğer bir oluşuma dikişle tesbiti; 2. her‐
hangi bir şeyin geçici olarak durması veay kesilmesi; 3. bir maddenin sıvı içinde erimeden küçük tanecikler halinde dağılması hali; suspension 1. askı, askı sistemi, süspansiyon, makas ve amortisör tertibatı, asma, asıltı 2. durdurma, ara verme suspension erteleme suspension askı suspansiyon suspension askıda, askı suspension durdurma suspension çökmemiş madde karışık sıvı suspension asma suspension arm salıncak suspension brace askı kirişi suspension bracket askı flanşı suspension bridge asma köprü suspension cable askı kablosu suspension cylinder askı, suspansiyon silindiri suspension girdle askı kuşağı suspension links (vibrating links) buharlı makinelerin geri dönüşleri için kanallı uzvu kaldırıp indiren iki paralel yassı çubuk bu çift çubukların bir uçları kanallı uzvun sonuna gevşek olarak bağlanmış olup diğer uçları manevra mili (tornistan mili) üzerine tutturulmuş kısa kola bağlıdır suspension of works işi geçici durdurma, işi askıya alma suspension system askı donanımı suspension süspansiyon, titreşim söndürmek ve şok etkilerini ortadan kaldırmak için dizayn edilmiş mekanizma, söndürücü sustain yükünü almak, asılı tutmak, düşmesine veya batmasına engel olmak sustain, to ağırlığını çekmek, desteklemek sustained devamlı sustained grade uzun mesafede sabit eğimli yol kesimi (sabit veya hemen hemen aynı değerde eğime sahip, uzun tulde sürekli bir yol parçası) sustained load bir yükün desteklenerek uygulanması, uzun süreli yükleme sustained shear stress mevcut kayma gerilmesi sustained speed sürekli aynı hız sustaining wall istinat duvarı sustentacular asıcı, tutucu, destek oluşturan sustentation besleme, kuvvet verme suture derz (taş, tuğla duvarlarda iki yapı elemanı arasındaki birleşme yeri) sünger sapan, kement, mancınık swage baskı kalıbı swage kalıpta dövmek swage (a) boru künk vs ‘nin dışarı açılan kısmı, (b) sertleştirilmiş çelik eksantrik mastar ve ör‐
sün uygun bir mengenede kullanılması ile testere diş açıklığının oluşturulması (c)dövme ile şekil vermede kullanılan mastar swage sav hiç bir parelel kısmı olmayan doğrusal incelmeye sahip olan testere swage/collar baskı kalıbı/yakalı swage/spring baskı kalıbı/yaylı swaging kalıpta şekil verme swaging kalıpta dövme swaging üç sivriltme kaba bir metali ıncetlerek istenen şekle getirme işlemi swallow 1. yutmak; 2. yudum, yutma swallowing yutma, gıda maddesinin, yutak ve yemek borusu aracılığıyla ağızdan mideye geçmesi swamp su basmak swamp batak, bataklık swamp bulldozer bataklık dozeri swamp shoe bataklık tipi pabuç swampy bataklık, bataklık gibi su kaplı swan neck kuğu boynu, spiral swan neck pipe esnek spiral boru swap getir götür (kütük taşıma) swap, to değiş tokuş etmek swap file getir götür kütüğü swap in getirme (kütük taşıma) swap out, to götürme (kütük taşıma) swap‐in getirme swap‐out götürme sward çimen sward, to çimenle kaplamak swash çalkantı swash plate taşıyıcı plaka, oynak plaka swash plate type oynak plakalı tip swash‐plate (wabbling disc) dairesel bir plakanın eksantrik olarak mile bağlanması ile oluşturulan yedek krank mekanizması sway eğmek, yalpalamak sway brace genellikle yatay olan ve titreşim kontrolü ve istenmeyen hareketlerin ortadan kaldırılması (söndürülmesi) için kullanılan mesnet sway bracing enine çapraz takviye, yandan çapraz takviye SWC su zemin karakteristik eğrisi sweat cooling bır makine ve motorun bir bölümünü, roket motorlarında ve gaz türbin kanatlarında olduğu gibi, pürüzlü yüzeylerden veya gözenekli yüzeylerden akışkan geçirip buharlaştırmak sureti ile yapılan soğulma sweat solder terletme lehimi sweat 1. ter; 2. terlemek sweating terleme sweaty 1. terleme gösteren, terli; 2. terletici; 3. tere benzer, ter gibi swedge bolt üzeri tırtıllı bulon sweep süpürme, temizlik sweep, to süpürüp çıkartmak sweep area süpürme alanı sweeper süpürücü sweeping 1. süpürme, temizleme 2. tarama sweeping holes barbakan delikleri sweeping machine süpürge makinesi sweep‐seconds watch saniye kolu saatin merkezinde olan hareketi için üçüncü dişli çark ve dördüncü pinyon gerektiren saat sweet şekerli, tatlı sweet gas arı gaz sweet water tatlı su swell, to şişmek swell 1. şişme (belirli bir ağırlıktaki kayanın kırılmadan dolayı daha fazla boşluk alanı yaratması nedeniyle hacimde artış olması) 2. şişmek, kabarmak, yükselmek (nehir) swell genleşme swell kabarma swell, to kabarmak, şişmek, yükselmek swell characteristic şişme özelliği swell index kabarma (şişme) indisi swell of pulley kayışın çalışma esnasında kasnaktan çıkıp kurtulmasını engellemek için kasnak çevresinde bulunan eğribombe, yüzey swell test şişme deneyi swelling [medikal] şiş, tümör, şişme, şişlik swelling behavior genleşme eğilimi swelling capacity şişme kapasitesi swelling clay şişen kil swelling curve şişme eğrisi, boşaltma eğrisi swelling due to shear kesme genişlemesi, kesme kabarması swelling factor kabarma faktörü (toprak) swelling index genleşme endeksi swelling index şişme indisi swelling margalite clay marnlı şişen kil swelling marly clay şişen marnlı kil swelling number genleşme sayısı swelling pressure şişme basıncı swelling test şişme deneyi swept area süpürme alanı swim yüzme swimming pool yüzme havuzu swing eksen üzerinde dönmek swing, to sallamak, sallanmak swing, to sallanmak, savrulmak, oynamak, gidip gelmek swing boom hareketli (swing) bom swing brake ekskavatör dönüş freni swing brake valve dönüş fren valfı swing bridge açılır kapanır köprü swing circle kule dişlisi swing derrick derrick kreni swing drive kule dönüş tahriği swing gear and bearing kule dişli ve yatağı swing machinery kule mekanizması swing motor kule motoru, dönüş motoru swing shaft ekskavatör milini sağa sola dönüş yaptırma mili swing shovel loader döner kepçeli yükleyici swing table döner tabla swing table döner tabla matkap tezgahlarının orta direği etrafında dönebilen tablası swing type check valve mafsal etrafında salınım yapan diske sahip kontrol mekanizması swinging door çarpma kapı swingle tree boncuk demiri swirl girdap hareketi swirl, to girdap gibi dönmek swiss lever boşaltma çarkı, pallet kolu ve balans kolu merkezleri aynı doğru hat üzerinde olan, dişli‐kollu levye, impuls paletler ile boşaltma çarkı dişleri arasında bölünür switch şalter switch 1. değiştirmek, yapılanı söyleneni bırakıp başka bir şeye geçmek 2. anahtar, düğme, şalter, kontakt mekanizması 3. ray makası, demiryolu makası switch açkı, anahtar switch değişmek, değiştirmek switch şalter switch anahtar(lama) switch düğme switch box şalt dolabı switch box şalter mahfazası switch contact blade şalter temas plakası switch fuse sigortalı anahtar switch off, to devreyi açmak switch off, to şalterle devreyi kapamak, tamamlamak switch off, to durdurmak, kapatmak switch off, to devreyi kesmek switch on, to akım vermek, devreyi kapatmak switch on, to devreye almak, açmak switch on, to şalteri açmak, şalteri devre kesme durumuna getirmek switch on, to devreye koymak switch on point temas noktası switch on point devreyi kapatma noktası switch panel şalter tablosu switch signal demiryolu makas sinyali switch, relay anahtarlamak switch, to açkılamak, anahtarlamak; faaliyete geçme (röle) switch (a) hareketli cismin yönünü değiştiren mekanizma, (b) tren raylarında hat değişimini sağlayan tren tekerlekleri alt takım düzeneği (c) eleklik akımını açıp kapayan anahtardüğme switchboard elektrik kontrol tablosu, telefon santralı switchboard şalt panosu switched connection anahtarlanmış bağlantı switched line anahtarlamalı hat switcher anahtarlayıcı switchgear anahtarlama (şalt) tesisleri switching anahtarlama switching center anahtarlama merkezi switching function anahtarlama işlevi switching matrix anahtarlama matrisi switching processor anahtarlama işlemcisi switching rate anahtarlama hızı switching signalization anahtarlama imleşimi (sinyalleşmesi) switching station kesici kabin switching value anahtarlama değeri; faaliyete geçme değeri (röle) switching variable, logic variable boole değişkeni, mantıksal değişken swivel, to mil üzerinde dönmek swivel, to dönmek swivel mafsal swivel bir mekanik mafsalda ara parça swivel döner halka swivel adaptor mekanik mafsalda ara parça adaptörü swivel angle dönme açısı swivel arm dönebilen kol swivel bearing dönebilen yataklama swivel clevis oynar eklem swivel cylinder dönebilen silindir swivel fitting dönebilen bağlantı rekoru swivel flange dönebilen flanş swivel joint döner taksimat swivel joint döner dağıtıcı swivel joint döner mafsal swivel joint dönebilen bağlantı swivel joint aşıklı mafsal, döner dağıtıcı swivel lever döner kol swivel rod dönebilen kol swivel (a) bir mekanizmada dönü harekatine müsade eden pim (mil) ve burç (b) bir kinematik zincirde dönü hareketine müsaade eden gövde ve üzerinde burç yatak olan uzuv ayrıca, pin, çivi, saplama, mihver, milli halka, fırdöndü, mil üzennde döner top swivel‐head lathe. delik delme ve ince cisimleri döndürmek için kullanılan mandrel mesnedi kaide plakasına mafsallanabilen özel torna tezgahı swivelled wheeled mafsallı tekerlekli swivelling propeller gövdesi istenilen yöne döndürülerek itme kuvvetini arzu edilen yöne ileten pervane swivl‐pin büyük mil, ana pim syllable hece syllabus eğitim programı, müfredat, özet syllogism kıyas syllogistic kıyasla ilgili syllogize kıyasla sonuca varmak sylphon bellows basınç değişimlerine cevap verebilen hava sızdırmaz silindirik metal körük sylvatic orman ve tarlalara ait sym‐ (ön‐ek) ile, aynı zamanda anlamı veren ön ek symbol 1. bir elementi simgeleyen, bir veya iki harfin oluşturduğu işaret remiz, simge, sembol; 2. bir düşünce tahayyül veya duyguyu ifade eden simge, sembol symbol simge, sembol, rumuz, işaret symbol of a unit of measurement ölçüm biriminin simgesi symbol string simge dizgisi symbol table sembol çizelgesi symbol sembol, işaret, alamet, kimyada bir elementin çeşitli şartlarını ve özelliklerini belirten harf veya harfler topluluğu, örneğin normal bir atom oksijen O, atom ağırlığı ile, ™ 0, atom numarası ile, 8 16 0; molekül olarak, o2; symbolic address simgesel adres symbolic device simgesel aygıt symbolic logic, mathematical logic simgesel mantık symbolic model simgesel model symbolic programming simgesel programlama symbolise sembollerle ifade etmek symbology sembol symmetric simetrik, bakışımlı symmetric bakışımlı, bakışık symmetric cipher bakışımlı şifre symmetric element bakışımlı öğe symmetric figures bakışımlı şekiller symmetric flow bakışımlı akış symmetric fold yanları eşit eğimli, eksen düzlemi düşey kıvrım symmetric matrix bakışımlı matris symmetric property simetrik özelliği symmetric relation simetrik bağıntı symmetrical simetrik symmetrical channel bakışımlı kanal symmetrical distribution bakışımlı dağılım symmetrical lighting system simetrik aydınlatma (cisim üzerine ışınların hem trafik hem de sürücü doğrultusunda eşit olarak düştüğü sistem) symmetrical load simetrik yük symmetrical two‐port network bakışımlı iki‐kapılı devre symmetrise simetrik yapmak symmetry simetri, iki eşit kısma ayrılabilme hali symmetry bakışıklık, bakışım symposium bellibir konuda tartışmak üzere yapılan toplantı, sempozyum synch generator eşzamanlama üreteci synch pulse eşzamanlama darbesi synchromesh senkromeş, hemzamanlanmış synchromesh gear tahrik eden ve tahrik olan dişlilerin kenetlenmeleri (birleşmeleri) olmadan önce onları senronize eden küçük konik debriyaj synchromesh transmission senkro‐meş tertibatlı hız kutusu synchronic uzaktan ayarlama tertibatı synchronism aynı zamanad olma, aynı anda meydana gelme, senkronizm synchronization zaman uyumlu hale getirme, synchronization senkronize etme, aynı anda ve beraber çalışır duruma getirme synchronization senkronizasyon synchronization eşzamanlama synchronization bit eşzamanlama biti synchronization network eşzamanlama ağı synchronizer senkromeş synchronizing hemzamanlama, senkronize eden synchronizing gear eş hareketli vites synchronizing gear havalı silahlarda ateşleme mekanizmasını pervane ile senkronize ederek mermilerin kanatlarla karşılaşmasını, onlara çarpmasını, önleyen mekenizma synchronizing pilot eşzamanlama pilotu synchronoscope eşzamanlılık‐gözler synchronous aynı zamanda meydana gelen, senkron synchronous eşzamanlı synchronous zaman uyumlu, senkron synchronous senkronize synchronous an uyumlu synchronous computer eşzamanlı bilgisayar synchronous modem eşzamanlı modem synchronous motor senkronize motor synchronous operations eşzamanlı işlemler synchronous vibration senkronize titreşim synchronous vibrations aynı zaman içersinde ve aynı fazda olan titreşimler synchronous senkronize, aynı zamanlı olan, aynı zamanı kaydeden synchro‐torgue transmitter rotorun açısal pozisyonuna ait elektriksel bilgileri aktaran ve mekanik olarak konumlandırılan rotortu senkro synclinal oluk biçiminde synergetic beraber çalışan synergic birlikte çalışan synergic diğer bir şeyle aynı hedefe yönelik hareket, faaliyet veya etki gösteren, sinerjik synergism iki ayrı faktörün, örneğin iki ilacın, iki mikro‐organizmanın veya iki adalenin, uyumlu bir şekilde, bir arada etki göstermesi synergist diğer bir maded ile aynı yönde tesir eden synergy birliktelik synezesis 1. tıkanma, kapanma; 2. gözbebeği (pupilla)’nın görme kaybına uzanmak üzere küçülmesi, pupilla’nın kapanması synonym eş anlam synopsis özet syntax sözdizim syntax analysis sözdizimsel analiz syntax error sözdizim hatası synthermal aynı ısıda, aynı hareketi taşıyan synthesis bireşim synthesis 1. elementlerini bir araya toplayarak bir maddeyi meydana getirme, terkibetme, kimyasal bileşim, sentez synthesis terkip synthesis sentez, bireşim synthesis birleştirme, birleşme, sentez synthesize, to sentezlemek, bireştirmek synthesizer sentezleyici, bireştirici synthesizer bireştirici synthetic suni synthetic sentetik, yapay synthetic sentetik, bireşimsel synthetic aperture sentetik açıklık synthetic fiber sentetik lif synthetic fuel sentetik yakıt synthetic resin sentetik reçine synthetic(al) terkibi bileşim ait, sentetik syntheticfibre sentetik fiber syntonize frekansı ayarlamak syntropic 1. aynı tarafa eğilmiş, aynı tarafa yönelmiş syphon sifon siphon, to sifon çekmek siphon, to sifondan geçmek syringe şırınga system sistem: 1. yol; 2. organizma; 3. metot; 4. anatomi; 5. aynı vazifeyi gören organların oluşturdukları birlik, systema system sistem, devre, düzen system sistem, dizge system usul system sistem, plan system access control sisteme erişim denetimi system analysis dizge (sistem) çözümlemesi system analysis sistem analizi system analyst sistem çözümleyici system analyst sistem analisti system architecture sistem mimarisi system board sistem kartı system check sistem kontrolü system compensation dizgenin (sistem) denkleştirilmesi system configuration dizge (sistem) düzenleşimi system continuity sistem sürekliliği system controls sistem denetimleri system crash bilgisayarın arızalanması system development cycle sistem geliştirme çevrimi system engineering dizge (sistem) mühendisliği system evaluation dizge (sistem) değerlendirimi system failure sistem arızası system flowchart dizge (sistem) akış çizeneği system forces kuvvetler sistemi, sistemdeki kuvvetler system free of viruses virüssüz sistem system identification dizge (sistem) tanılama system integration sistem bütünleştirme system integrity sistem tamlığı system library sistem kütüphanesi system management sistem yönetimi system of coordinates koordinat sistemi system of units of measurement ölçüm birimleri sistemi system operator sistem işletmeni system pressure sistem basıncı system prompt sistem komut istemi system prompt sistemden gelen güdü, komut istemi system science dizge (sistem) bilimi system software dizge (sistem) yazılımı system type dizge (sistem) türü systema sistem systematic sistematik systematic error dizgesel (sistematik) hata systematic sampling dizgesel örnekleme systematic(al) sistemik, uslu ve kaideye göre, intizamlı systematise, to sistemleştirmek systematization 1. sistemli şekle getirme, sistemleştirme; 2. fikirlerin, anlam ifade edecek şekilde sıralanması, fikir ve düşünce düzeni systematize, to sistemli şekle koymak, sistemleştirmek systemic sisteme ait systems analyst dizge (sistem) çözümleyici systems application architecture (SAA) sistem uygulama mimarisi ‐T‐ t beam tablalı kiriş, t kiriş, t profilli putrel t elbow t dirsek, t dirsekli rakor t girder tablalı kiriş t intersection t kavşağı, t tipi kavşak (kavşak ayaklarından biri öbürünün uzantısı gibi olup, üçüncü ayağın bu doğrultuyu tam veya yaklaşık dik, 75 ile 105 derece arasında bir açı ile kestiği t harfi biçiminde üçlü kavşak) t iron t profilli demir t junction bkz. t intersection trailer römork, treyler, çekme araba, çekçek t rap points kullanıcısı olmayan vagonların kendiliğinden ray değiştirmesini engellemek için tebdili hat takımları t rap kapan, tuzak, kapanca, sifon, ayırma düzeni sürgü, mandal, menteşeli kapak, (a) diffızyon pompasının yüksek vakum kısmında bulunan yağ buhar basıncı etkisini azaltan cihaz, (b) roket rotoriannın sürücü habbeyi, itici zerreyi yerinde muhafaza eden kısım t shape t demiri, t profil t slot milling cutter t kanalı açmak için freze bıçağı